Caz, ilk kez ABD'nin güney eyaletlerinde, 1900'lerin başında gelişmeye başlamış bir müzik türü sevgili okurlar.
Amerika’da yaşayan Afrikalıların yarattıkları bir tarz.
Köle olarak yeni kıtaya zorla götürülen insanların atalarından yadigar kalan ruhani törenlerin tınılarını kullanarak geliştirdikleri bir müzik akımı.
Cazın ilk ortaya çıktığı sıralarda en çok beslendiği akım blues’tur.
Blues, Amerika'ya gelen köle Afrikalıların halk müziğidir.
Caz da Afrika'daki işte bu geleneksel müzikten kaynaklanmıştır.
Popüler kültürle de uzaktan yakından en ufak bir alakası yoktur.
Bir daha söyleyeyim mi?
“Cazın popüler kültürle uzaktan yakından en ufak bir alakası yoktur!..”
Şimdi adam zaten doğru dürüst dil bilmiyor, yazılarını hala ilkokul Türkçesiyle kaleme alıyor, bilgisiz mi bilgisiz, kendi kendine demiyor ki “biraz okuyayım da öğreneyim”, karaladıklarının edebi yanıysa insanı ağlatacak kadar içler acısı!..
En büyük meziyetleri çöp toplamak olan “çöp müteahhidi” Kutlucan’ların satın aldıkları Yeni Dönem Gazetesi’nde sade suya tirit yazılar kaleme alan, bu arada da aklınca CHP’de siyasete soyunup milletvekili olma sevdasına düşmüş bir garip adam.
Bilgisayar oyun kahramanı “Süper Mario” gibi zıplayıp duran bir herif, hayatı oradan oraya zıplamakla geçmiş!
Genel kültür desen, otur sıfır!
Sinema, müzik, resim, dans, plastik sanatlar desen, kalk yürü git!
Adam ömrü hayatında doğru dürüst bir kere stajyer bir muhabir kızla dans etmiş, o vakıadan sonraysa adı “Yüks”(!) kalmış.
Solcu geçinmiş yaşam boyu, amma velakin AKP Hükümetine danışmanlık yaparak emekli olmuş!
Son olarak da bir veteriner hekimle bulmuş huzuru.
Geçen gün de yazmış Kutlucan’ların “köşe yastıklığını” yaptığı gazetedeki köşesinde “Zor kolay yapılamaz mı” diye?
Diyor ki orada:
“Çok zor dinlenen bir müzik türü caz…”
Mesela bunu anlayabildiniz mi?
Ne demek istiyor “çok zor dinlenen bir müzik türü caz” derken?
Nasıl bir zorluktur bu?
Yani örneğin caz müziğinin kaydedildiği plak, kaset ya da hard disk gibi materyaller piyasada çok zor bulunuyor da işte onun için mi “çok zor dinlenen bir müzik türü caz”?!.
Ya da ne bileyim, caz dinlerken sürekli ıkınmak zorunda kalıyor da insan, acaba ondan dolayı mı zorluk çekiyor?
Gaz mı yapıyor, peklik mi çıkarıyor?
Hem sonra, dinlerken zorlandığın bir müzik türünü niye dinlersin kardeşim?
Git “gıy gıy gıy” kemençe dinle; dinleyenler hoşlandıklarına göre hariçten sen niye ızdırap çekiyorsun?!.
“Türkçe” işte böyle bir dil sevgili okurlar, nasıl kullanılacağını bilmek gerek; hele hele bir gazetede köşe yazarlığına soyunduysan dilini kullanamadığın zaman utanmak gerek!
Devam etmiş Y. B. İsimli bu şahıs “Caz müziğe” ilişkin muhteşem değerlendirmelerine:
“Popüler kültür ögeleri taşımayan caz parçalarının dinlenmesi daha da zor…”
Uff!
La caz parçaları zaten popüler kültür ögeleri taşımaz ki, belki çalıştığın gazetenin yayın yönetmeni İbrahim Öge taşır popüler kültür ögelerini!
Gel sana “popüler kültür ögeleri taşıyan” caz değilse de bir “laz parçası” yapalım gülüm:
“Mısıri kürittin mi?
Ambarda durittin mi?
Anan çarık giyerdu…
Sen buni unuttun mi?”
Devam ediyor Y. B. isimli milletvekilliği sevdalısı köşe yastığımız:
“Yüksekokulda müzik dersi almış, Cumhurbaşkanı Senfoni Orkestrası konserleri dahil, pek çok konsere gitmiş birisi olarak belirteyim ki, özel ilgi alanı olmayanlar açısından “Bayburtlu’nun çektiği eziyete” dönüşüyor caz dinletileri…”
Allah’ın İkizderelisi!..
Zaten sen ne anlarsın müzikten!
Üstüne üstlük bir de bak, kendine nasıl da “asalet” atfetmeye çalışıyor?
“Yüksekokulda müzik dersi almış!..”
“Cumhurbaşkanı Senfoni Orkestrası konserleri dahil, pek çok konsere gitmiş…”
Bir kere onun adı “Cumhurbaşkanı” değil, “Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası” gülüm!
Sen yanlışlıkla başka yere gitmiş olmayasın?
Hem sonra, yüksekokula dek hiçbir müzik eğitimi almadıysan eğer ki, hiç belli olmuyor zaten, çok dolaşma ortalık yerde, bence git blok flüt çalışmalarına kaldığın yerden devam et evde; komşuları da rahatsız etme sakın!
Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği “Caz Tatili” programı çerçevesinde gittiği ilk konserden dem vurarak o muhteşem yazısını sürdürüyor köşe yastığımız Yüksel Baysal:
“İlk açılış konserinin yanı sıra “Kemenjazz” grubunun dinletisine de katıldım.
Derya Türkkan’ın o billur sesinden dinlediğimiz solo parçalar dışındaki bölümler benim için zor geçen dakikalardı.
Acaba bu tür konserlere çıkanlar, kendi besteleri dışında, popüler parçaları da repertuvarlarına alamazlar mı?
Biliyoruz ki, kulak eğitimi kısa vadeli bir çalışmayla olmaz, uzun erimli (Erimini yiyem sana bi şey olmasın!) çabayla sonuç alınabilir.
Ayrıca Nilüfer Belediyesi yetkililerinin gelenleri mutlaka uyarması lazım…
Örneğin, “Cohen” arkadaş neden bir Türk parçası çalışıp gelmez?
Onca parayı alıp, Paris’ten Bursa’ya geliyorsa, iki nota dersine çalışıp, ya bir Türk parçası seslendirir veya Türk şarkılarından birini caz müziği ezgileriyle harmanlar, çok mu zor?
Bu yazının dip notu: Çoğu insan bilir ama yine unutanlar için anımsatayım. Senfoni orkestrası Bayburt’a konsere gitmiş. Konser bitmiş, gazeteci konseri izleyen vatandaşa “Nasıl buldunuz?” diye sormuş. Konseri izleyen yurttaş da “Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi” demiş…”
Hayy hakk!
Olağanüstü bir yorum, olağanüstü bir bakış açısı!
Bayburt’un etrafı dumanlı dağlar; ooff, of!..
Adam, “Örneğin, “Cohen” arkadaş neden bir Türk parçası çalışıp gelmez” diyor ya?!.
Bunun “Cohen arkadaş” dediği aslında “Avishai Cohen Trio” isimli bir grup!
Trio’nun üyelerinden biri olan Avishai Cohen’se, yüzyılın en etkileyici 100 basçısı arasında gösterilen olağanüstü bir kontrbas sanatçısı olan Avishai Cohen’den başkası değil!
Artık etrafı kesmekten fırsat bulup da neresiyle dinlediyse konseri?
Ve Cohen için “neden bir Türk parçası çalışıp gelmez” demek ki, bu ifade de zaten yanlış, doğrusu “neden bir Türkçe parça çalışıp gelmez” şeklinde olacaktı…
…Yüksel Baysal’ın blok flütte “zeytin yağlı yiyemem aman, basma da fistan giyemem aman” parçasını çalabilmesi kadar imkansız bir şeydir!
Adam bir kontrbasçıdan Türkçe parça isteyecek kadar engin müzik bilgisine sahip arkadaş!
Çorumlu bir aşıktan “Dance With Me” isimli parçayı çalmasını talep edip, stajyer muhabir kızla Kulüp S’te yeniden dans etmek kadar komik ve mümkünü olmayan bir durumdur bu!
Oysa Caz sevdalısı Yazar Can Ertan’ı arayıp sorabilseydi eğer bu Yüks, gerçeği ondan kısa sürede öğrenmiş olacaktı.
Ancak, dünyadaki çok az şey bir insanı güzel bir “aşk şarkısı” kadar etkileyebilir sevgili okurlar; hele hele o duygular Caz müziğinin kendine has nağmeleriyle vücut bulmuşlarsa eğer, dinlemenin tadı çok daha başka olur.
Gelin size bu gün fırsat bu fırsat, dinlenilesi en güzel aşk parçalarından bazı öneriler sunayım:
Ella Fitzgerald - All The Things You Are
Louis Armstrong – Dream a Little Dream of Me
Frank Sinatra - As Time Goes By
Dean Martin – Volare
June Christy – Something Cool
Nina Simone – Just Say I Love Him
Tony Bennett – Autumn Leaves
Nat King Cole – Fascination
Diana Krall – S’Wonderful
Ve
Ray Charles – A Song For You
Artık kusura bakmasın, biraz “Türkçe” olamadılar ama n’apayım?!.