Okurlarımla sadece yaşamın değil, zaman zaman Türk mutfağının da lezzetlerini paylaşmaya özen gösteririm; bu büyük bir keyif verir bana.
Takipçilerim bilirler, özellikle kış aylarında favorilerimden birisi Yıldırım’da, Kurtuluş Caddesi üzerinde bulunan “Paçacı Hüsnü’dür”.
Hüsnü bey artık yandaki dükkanı da mekana ilave ederek işleri iyice büyüttü.
Yakında orası da yetmez, eminim.
Kızı, damadı ve emektar elemanlarıyla beraber hizmet veriyorlar Bursalılara.
Bir gün önceden dev kazanlarda saatler boyunca kaynatılarak elde edilen saf kemik suyundan yapılan o nefis çorbalar saat daha 15.00’i bulmadan tükenip gidiyor.
İşin enteresan tarafı artık kadınların da Paçacı Hüsnü’yü keşfetmiş olmaları!
Müşterilerinin yarıya yakını kadınlardan oluşuyor bu günlerde Hüsnü’nün.
Ege’ye doğru inerken yolunuz Manisa’dan geçerse mutlaka şehir merkezine uğrayıp kebap yiyin.
Nefis, olağanüstü lezzette bir kebabı var Manisa’nın.
Osmanlı döneminde Halep’ten gelip de şehre yerleşen bir usta tarafından meşhur edilmiş Manisa kebabı.
Özel bir tarifle yapılıp demir şişlere sarıldıktan sonra kömür ateşinde pişirilen uzun köftelerin tereyağı ve maydanozla zenginleştirildikten sonra leziz bir pide eşliğinde sunulmasından oluşuyor.
Yoğurtlusu da var; o da Bursa kebabını andırıyor.
Ama mutlaka Valiliğin karşısındaki “Gülcemal Kebapçısı’ndan” yiyin Manisa Kebabını.
Şehir dışından gelenler pek bilmiyorlar ama Manisalılar Gülcemal’den hiç şaşmazlar!
Halepli ustanın yanında yetişmiş Cemal, çok güler yüzlü biri olduğu için de “Gülcemal” denmiş kendisine.
Şimdilerde oğlu işin başında.
Bir misafir geldiğinde ya da damak tadım onu arzuladığında gidip “Bursa kebabı” yerim.
Kent merkezindeysem eğer, Tayyare Kültür Merkezi’nin yanındaki “Cevat Usta’yı” tercih ederim.
Özellikle hafta sonları kapısında uzun kuyruklar oluşur.
Sadece hafta sonu değil, hafta içinde de kuyruk beklemeyi göze almışsam eğer, tercihim Kent Meydanı’nın oradaki aralıkta faaliyet gösteren “Cemal Aga’dan” yana olur.
Açık söylüyorum, bundan böyle “Kebapçı Tamer’den” başka bir yere eğer çok mecbur kalmazsam kesinlikle gitmem arkadaş!
Bir Bursa kebabı bu kadar mı lezzetli yapılabilir?
İskenderlerde sunulanlar da dahil, hepsine beş basar Kebapçı Tamer’de yediklerim.
Geçen ay Fatih Sultan Mehmet Bulvarı’nın, İzmir yolu girişinde bulunan yeni Bursa İl Emniyet Müdürlüğü binasında ifade verdikten sonra tam çıkıyordum ki kardeşim Arazici Safa (Gönen) aradı.
Orada olduğumu öğrenen Safa “abi” dedi, “n’olur, çıkıştan sola doğru az ilerle, orada Kebapçı Tamer var, orada mutlaka bir döner ye”?..
Allah Allah!
“Ne arar ki burada dönerci” dedim kendi kendime?
Açıkçası “herhalde şark döneri filan yapıyorlar” diye düşündüm.
Gittim baktım, son derece nezih, gün görmüş birinin ellerinden çıktığı belli olan dekorasyonuyla, son derece şık bir mekan.
İçeride kerli ferli insanlar oturmuşlar, torun tombalak kebap yiyorlar.
Ön tarafında bir de “kış bahçesi” var mekanın.
Park sıkıntısı da yok üstelik, kapıda sizi vale karşılıyor.
Arkadaş, biraz sonra bir kebap getirdiler, ben mi kebabı yedim yoksa kebap mı beni yedi çok anlayamadım doğrusu!
O zerre kadar kokmayan etinin lezzeti, tereyağının nefaseti ve kullanılan pidenin o doğal kokusu ve yumuşaklığı…
Ben tanımıyordum, Safa yıllardır bohçacı kadınlar gibi her yere girip çıkar, herkesi bilir ya?..
Dükkanın sahibi Tamer Paylı bu lezzet yolculuğuna meğerse 1982 yılında, Heykel-Yeniyol Caddesi üzerindeki Uludağ Kebapçısı’nda komilik ve ocakçılık yapmaya başlayarak çıkmış.
Daha sonra Uludağ Kebapçısını sahiplerinden devralan Tamer Paylı, 1990’a kadar işletmeye devam etmiş orasını.
Ardından da tam 23 yıl sürecek bir tekstil macerası yaşamış.
En son yaklaşık 3 yıl kadar önce “bakalım, benim kebabımın lezzetini unutmuş mu Bursalılar” diye düşünüp, İzmir tarafından Bulvara varmadan hemen önceki, sağdaki aralıkta bu kez de “Kebapçı Tamer’i” açmış yeniden.
Eti başka bir kentinden geliyor Türkiye’nin, tereyağı başka bir bölgesinden.
İşe 23 yıl önce birlikte çalıştıkları usta ve şefleri yeniden bir araya getirerek başlamış Tamer Paylı.
Öyle kentin çeşitli yerlerinde bulunan ünlü kebapçılardaki gibi fazla sıra da beklemiyorsunuz, yemeğinizi yedikten sonra hiç kimse yüzünüze “ne duruyorsun, artık kalkıp da gitsene be adam” der gibi bön bön de bakmıyor!
Personel son derece güler yüzlü ve iyi yetişmiş.
Döneri götürdükten sonra rahat rahat tatlınızı da yiyip, ardından çayınızı da içebiliyorsunuz.
Bu arada, şırası ve cevizli çikolatalı muhallebisi de nefis.
Geçen gün Şermin hanımı sevmek için babalarıyla beraber İstanbul’dan yeğenlerim Eda Nur ve Zehra bir günlüğüne Bursa’ya geldiler.
Amcaları da onları alıp Kebapçı Tamer’e götürdü.
Tamer’in adeta bir sanat eseri kıvamındaki o nefis kebaplarını bir güzel yedik, şahane yedik, bolca yedik, tıka basa yedik, hülasa, “eyi yidik” doğrusu!..
Hepsinin ellerine kollarına sağlık, güzel bir “lezzet durağı” daha sunmuşlar güzel Bursa’mızın güzel insanlarına.