İnsan şaşırıp kalıyor, bir dönemin bu esrarengiz insanlarının bir ömrün içine nasıl olup da bu kadar çok şey sığdırabildiğine?
Yugoslavya’nın, Taşlıca kentinde 1922’de doğuyor.
Ailesiyle 1925 yılında Bursa’ya göçüyor.
Yoksulluk nedeniyle orta okulu bırakmak zorunda kalıyor, çalışmaya başlıyor.
İkinci dünya savaşı sırasında dört sene askerlik yapıp döndükten sonra dört kara tezgah alarak tekstil üretimine başlıyor.
Zamanla işlerini geliştirip Bursa’nın sayılı işadamları arasına giriyor.
Sağlık kadar eğitim konusuna da çok önem veriyor muhterem.
Yıldırım ilçesine bir ilköğretim okulu, İnegöl ve Mudanya’ya meslek liseleri, Nilüfer’e teknik öğretim sitesi ve öğrenci yurdu yaptırarak halkına bağışlıyor.
Bitmiyor, devamında yine Nilüfer’de ayrıca bir huzurevi, Yıldırım’ın Mollaarap Semtine bir teknik okul, ardından bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesiyle, bir de çocuk hastanesi yapmaya girişiyor.
Milletten kazandığını yine millete geri veriyor.
O 83 yaşında öldükten sonra da devam ediyor hayır işleri, evlatları babalarının vasiyetlerini bir bir yerine getiriyorlar.
Mekanı cennet olsun, bu gün kentimizin dört bir yanında geride bıraktığı hayır işleri var Mustafa Dörtçelik’in, hastalar sayesinde şifa buluyor, eğitim gören öğrenciler ona şükran duyuyor.
Yine Bursa’da adı her yerde anılan bir kişi daha var ki, evladı Celal Sönmez bu gün dahi aynı güzel işleri sürdürmeye devam ediyor.
Ali Osman Sönmez Onkoloji Hastanesi, Ali Osman Sönmez Huzurevi ve Rehabilitasyon Merkezi, Ali Osman Sönmez Anadolu Teknik Lisesi ve Endüstri Meslek Lisesi, Ali Osman Sönmez Fen Lisesi, Uludağ Üniversitesi Ali Osman Sönmez Kampusu, Sönmez İlköğretim Okulu, Gevher Sönmez İlköğretim Okulu, Cemil Sönmez İlköğretim Okulu da Ali Osman beyin şu gök kubbede bıraktığı hoş sedadan bazı örnekler.
Ne güzel söylemiş şair Mustafa Küçük dizelerinde:
“Sevgi râyihası kokluyorum bugün,
Gönüllerin bezediği bir gül bağçesinde...
Türlü meyveler, kalb gibi arzolunmuş,
Toprağa düşmenin arefesinde...
Buyurun dostlar, sizin bu düğün:
Şu dünya mahbesinde!
Bahtiyar olun hepiniz,
‘Bir ömürlük’ nefesinde! ..
Aşkı yankılansın hepinizin;
Kalbden kalbe ulaşan sesinde..
“Bâki kalan bu kubbede hoş bir sadâ imiş”;
Sadânı hoş tut ve ölümsüz ol sen de..
Çok enteresan bir hayatı oldu Ali Osman Sönmez’in de.
Onun da hikayesi 1923 yılında Bulgaristan’ın, Mestanlı Kasabası’nda başlıyor.
Türkiye’ye ilk girişi ikinci dünya savaşının sürdüğü 1943 yılında gerçekleşiyor.
Edirne Lisesi’ne kaydolan Sönmez, ülkeye kaçak olarak girdiği tespit edilince beş ay sonra Bulgaristan’a geri gönderiliyor.
Türkiye’ye yerleşmeyi kafasına koyan Sönmez bu özlemini gerçekleştirebilmek için Yunanistan üzerinden gitmeyi deniyor ve önce Gümülcüne’ye yerleşiyor.
Orada tanışıp, aşık olduğu Halide hanımla Komonti Müftülüğü’nde evleniyorlar ve ardından adınıKubilay koyduğu erkek çocukları dünyaya geliyor.
Ali Osman Sönmez 1944 yılında eşini ve oğlunu geride bırakarak Türkiye’ye tekrar giriş yapıyor.
Sınırda da “Sönmez” soyadını alıyor.
Oğluyla birlikte onun ardından gelen ilk eşi Halide hanımsa, kocasının hangi soyadını aldığını bilemediği için “Enez” ismini seçiyor.
Sirkeci’de simit satarak ailesini geçindirmeye çalışıyor Sönmez, parasızlık beraberinde geçimsizliği de getirince Halide hanımla ayrılıyorlar.
İstanbul’da ikinci bir evlilik daha yapan Halide Enez üç yıl sonra da vefat ediyor.
Oğlu Kublay’ı da yanına alarak İnegöl’e giden Ali Osman Sönmez orada Tekel idaresine memur olarak girip çalışmaya başlıyor.
İkinci evliliğini İnegöl’de Necmiye hanımla yaptı Sönmez.
Ve bu evliliğinden de Cemil ve Celal isimli iki oğlu daha dünyaya geldi.
Ancak Cemil 1969 yılında vefat edince veliaht olarak sadece Celal Sönmez kalmıştı geriyeçünkü garip bir şekilde uzun yıllar Enez soyadını taşıyan oğlu Kubilay’ı nüfusuna geçirmemişti Ali Osman Sönmez.
Herkes onun oğlu olduğunu bilirdi ama adı aileyle hiç anılmazdı Kubilay’ın.
Tekel’de çalıştığı sırada tütün ticareti yaparak biraz para yaptı Sönmez ve o da tekstil işine girdi.
İnegöl’den Bursa’ya atlamış, kısa sürede yıllarca vergi rekortmeni olacak son derece başarılı bir sanayici çıkmıştı ortaya.
Simit satarak başlanılan bir hayatın sonunda 75 yaşında vefat ettiğinde geride 27 şirketten oluşan dev bir holding ve binlerce çalışan bırakmıştı.
Bu arada, yıllar önce ikinci eşi Necmiye hanım da vefat edince yalnız kalmaya tahammül edemeyen Sönmez’e yaşına uygun, dolgun, olgun ve aklı başında bir hanım aranmaya başlanmıştı Bursa’da.
Bizim eski mahallede, Irgandı Köprüsü’nün Osmangazi girişinin sağ yanında ahşaptan çok güzel bir Bursa evi vardı; o evde de aranılan özelliklere çok uygun hanım hanımcık görgülü bir dul kadın olan Emine hanım yaşardı.
Sönmez’in yeni palazlanmaya başladığı yıllardı.
Annemi sırdaşı olarak gören Emine hanım olan biteni gelip ona anlatırdı.
Ben de kulak misafiri olmuştum, aklımda kalmış.
Devreye çöp çatanlar giriyor ve Ali Osman beyle Emine hanım tanıştırılıp, konuşturuluyorlar.
Daha sonra “şöyle biraz seninle birlikte çıkalım, gezelim, tozalım, birbirimizi daha yakından tanıyalım” teklifi gelince bunu reddediyor Emine hanım, “namus meselesi olarak”görüyor ve kabul etmiyor.
Hatta paylıyor Sönmez’i!
Sonra Gevher hanımı buldular Ali Osman Sönmez’e.
Evliliği yürütememiş, boşanmışlardı sonra.
Konuya dönersek, veraset belgesinde tek oğlu Celal Sönmez göründüğü için mirasını o aldı öldükten sonra.
Kubilay’sa, babasının yanında uzun yıllar çalışıp SSK’dan emekli olmuş ancak mirastan yararlanamamıştı.
Dava açtı sonuçta ve kazandı da.
Sonra anlaştıklarını, Celal Sönmez’in, Kubilay’a muhtelif yerlerden çok sayıda gayrimenkul vererek kardeşiyle helalleştiğini işittik.
Sonra Kubilay’da göç edip gitti bu dünyadan; o da öldü.
Şimdi…
Yıllardır kanser hastalarının derman aradığı Ali Osman Sönmez Onkoloji Hastanesi yalnızca Bursa’dan değil, Eskişehir, Kütahya, Balıkesir, Denizli ve Çanakkale başta olmak üzere yurdun pek çok yerinden de hasta kabul ediyor. Geçen yılın ilk 5 ayında ayakta 105 bin 122 hastabaşvururken, 4 bin 449 hasta ise yatarak tedavi görmüş. Sadece 2015 yılında 2 bin 717 kişinin ameliyat olduğu hastanede acil polikliniğine başvuran insan sayısı da 7 bini aşmış.
Yeni stadyumun karşısındaki eski garnizon alanındaki 129 dönüm araziye 250’si genel, 250’si kadın doğum ve çocuk, 250’si de onkoloji olmak üzere tam 750 yataklı dev bir hastane kampusu yapılacak.
Şimdiki Ali Osman Sönmez Onkoloji Hastanesi de oraya taşınacak.
Protokol sağlık bakanlığıyla, Celal Sönmez arasında imzalandı.
Kompleksin adı Ali Osman Sönmez Devlet Hastanesi olacak, işittiğimize göre de onkoloji kısmına Celal beyin, kadın doğum ve çocuk kısmına Ümran yengemizin adı konacakmış.
Bunun için de Celal bey hastanenin yapımı için devlete 50 milyon lira para verecekmiş.
Birincisi bence bu para çok az.
Hadi kışın fazla masraf olmasın diye holding binasında ısınmak için Ufo kullanıyor ama “elini biraz daha cebine atsın” derim ben, Moliere’in kemiklerini sızlatıp cimrilik etmesin!
Var çünkü çok parası, olmasa hadi neyse.
Çünkü tam 230 milyona mal olacak o arazinin kıymeti en az 200 milyon, içine konulacak alet edevat da bir o kadar tutacağına göre yaklaşık 650 milyonluk bir yatırımın isim hakkı için sadece 50 milyon ödeyip bunu almak çok ucuz kaçar!
Devlet bu kadar aciz mi ki 50 milyona tamah etsin!
Bu paradan çok daha fazlasını oranın kantin, otopark, otel, restoran gibi işletmelerini çalıştırmak isteyen firmalar bile anında verirler.
İkincisi…
Diyorum ki, Ali Osman Devlet Hastanesi’nin genel hastalıklar bölümüne de “Kubilay’ın” adı konulup, yıllarca verilmeyen bir hak teslim edilmiş olsun, ne dersiniz Celal bey?
Böyle bir girişim Celal Sönmez’i tarih önünde Bursalıların gözünde o kadar çok büyütür ki, anlatamam size!
Sevap işlersiniz.