Yazarlar

CHP’de kurultay yapılır mı?

post-img
Partinin Bursa-Osmangazi İlçe eski başkanlarından Ahmet Memişoğulları’na sordum, “Yeterli imza toplanırsa eğer, Genel Merkez CHP’de kurultay yapar mı” diye? Ahmet, “Yapılır” dedi, “yoksa hemen Yargıtay’a başvurulur”. Bunu O’na sormam boşuna değil. Ama tam olarak hatırlamıyor! Geçmişte Ahmet’ler de Osmangazi’de kongre toplanması için imza toplamışlar ve hemen ardından da davalarla, mahkemelerle geçen bir süreç yaşamışlardı. Şimdilerde demokrasi ve değişim havarisi kesilen partinin Bursa İl Başkanı Gürhan Akdoğan almıştı Ahmet ve yönetimini görevden. Onlar da ilçede yeniden kongre yapılabilmesi için delegelerden imza toplamışlar, elden İl’e teslim etmişlerdi. İşte zurnanın “zırt” dediği yer tam da burası! Peki İl ne yapmıştı? “Yeterli miktarda delegenin imzalarını geri çektiğini” açıklamışlar ve “kongre talebinin geçersiz olduğunu” duyurmuşlardı kamu oyuna! İşte bu noktada yapılacak tek şey vardı: “Mahkemeye başvurmak!..” Onlar da öyle yaptılar ve ardından en erken aylar sürecek bir davalar dizisi başladı. Bence yeterli imza toplanıp teslim edilse de CHP Genel Merkez Yönetimi tam da bunu yapacak! “Şu kadar sayıda delege imzasını geri çekti” deyip, çamura yatacak! Tüzükte bunun bir tarifi, tanımı, kontrolü, yaptırımı yok. Karşı taraf ancak mahkemeye verebilir. Karar da en erken 2 celseden yani, yaklaşık 8 aydan önce çıkmaz! Bu arada yerel seçimler yapılır ve yeni il kongreleriyle birlikte Kılıçdaroğlu için oraya asker olarak konulmuş yeni delegeler seçilir! Ondan sonra da hadi size geçmiş olsun! Esasında CHP’deki temel konu en aşağıdan en yukarıya dek bir “ahlak” sorunudur! Ahlak yoksunu insanlar köşe başlarından ayıklanmadığı, ayıklanamadığı sürece bu parti “sahillerdeki belediyelerden beslenme” ve “birilerini sürekli milletvekili yapma fabrikası olmaktan” öteye gidemez! Adam 9 sefer yenilmiş, başarısız olmuş, kendisini yerenleri, partide değişim isteyenleri “koltuk sevdalısı olmakla” suçluyor yapıştığı koltukta, var mı böyle bir şey?!. Bundan yıllar önce durağanlaşan hayatıma biraz da hareket katmak amacıyla CHP Osmangazi İlçe başkanlığına aday oldum. Siyaset kendine güvenme ve iddia işidir, “Ben bu görevi diğer iki adaydan çok daha iyi yaparım” dedim ve çıktık dostlarla birlikte yola. Seçim sürecinde gelip borç para isteyen, bana oy vermesinin karşılığında kredi kartının taksitini, elektrik, telefon faturasını ödememi talep eden ilçe delegesi sayısını inanın hatırlamıyorum! Çocuğuna iş, büfe, çay bahçesi gibi talepleri hiç saymıyorum bile! En tabanı siyasi ahlaktan uzak olan bir partinin en tepesinden ne umulabilir ki? Rakip adayların yanındakilerden biri ki, İsmet Karaca taraftarlarından biri sahte isimle bir Facebook sayfası açtı, delegelerin gözünde beni karalayabilmek için, güya geçmişte MHP’den aday olmuşum! “Oha” bile diyemedim buna, CHP’de politika yapmanın liyakattan değil, “çamur siyasetinden” geçtiğini yeni yeni anlamaya başlamıştım artık! Tayyip Erdoğan en baştan beri gayet güzel teknoloji kullanıyor… Örnek olsun diye partide ilk kez, İstanbul’dan prompter getirttim. Kongre günü salonda konuşmamı yapmak üzere sahneye çıktığım anda komuta merkezinden oraya gelen elektrik hattını kestiler! Seçimi kim kazandı dersiniz? Mustafa Şenyurt’la birlikte tam iki ay boyunca her akşam delegelere sınırsız içki sunarak, birahanesinin kapısını sonuna dek açan İsmet Karaca elbette! O da yetmedi… Partinin Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Tekin Bingöl’e, Melih Gökçek’in talimatıyla Ankara’ya giriş-çıkış yapılan kapıların ihalesinin verildiğini, CHP’lilerin “Kaçak saray” dedikleri Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin tüm kapı inşaatlarının da yine Bingöl kardeşlere ait şirkete yaptırıldığını yazdım. Tekin Bingöl’den bunu yalanlayan en ufak bir açıklama gelmedi. Hiçbir partili de çıkıp bu duruma tepki göstermedi! Bingöl, dönemin Bursa İl Başkanı Şadi Özdemir’e “Atın bu adamı partiden” talimatını verdi ardından! İl yönetim kurulu beni disiplin kuruluna sevketti. Avukat Turgut Özkan başkanlığındaki CHP Bursa İl Disiplin Kurulu üyelerinden pek çoğu, “Yahu bu adam ne demiş, doğru mu demiş yoksa, eğri mi demiş” diye sorgulamaya gerek dahi duymadan “oy çokluğuyla” yazarınızın partiden çıkarılmasına karar verdiler! Hiçbir yerinde demokrasi, hiçbir yerinde samimiyet, hiçbir yerinde erdem ve siyasi ahlak kalmamış bu partinin! Hiç kimsenin gerçek manada ülkeyi düşündüğü filan yok; sadece kişisel çıkarlar ve beklentiler var. Yıllardan beri “Atatürk severlerin” duygularını sömürüp, onların oyunu alarak saltanat sürüyor CHP’yi yönetenler. Her sene onlarca milyon devlet yardımı alıyorlar. Yüzlerce kişinin çalıştığı bir KİT halini almış CHP milletin sırtında. Eğer Kılıçdaroğlu ve avanesi çekip gitmezse partinin başından ki, gitmeyecekler, bunun için her türlü çamuru yapacaklardır kanımca… Ne kadar olur bilemem ama yüzde 15’in altında kalır ilk seçimde CHP. Yok, öyle olmaz Muharrem İnce gelirse eğer, bu kez mezhepçilik damarları kabaran Aleviler oy vermezler partiye, dağılır giderler başka yerlere ve CHP İnce’yle yüzde 18-20 bandına yerleşir, öylece de durur! Kulis haberlerine gelince: İmzalar 650’yi geçmiş, önümüzdeki hafta da 750 bandına gelince genel merkeze teslim edilecekmiş. “Kemal Kılıçdaroğlu’nun daha fazla dayanamayacağını” düşünen Bülent Tezcan ve Tuncay Özkan yeşilleniyormuş genel başkanlık koltuğuna. Kılıçdaroğlu’ysa bir karşı atak yapıp, geçen dönem tasfiye ettiği Umut Oran’ı kendi yerine çıkarmaya hazırlanıyormuş. Ha! Bak Umut Oran bir süreliğine umut olabilir CHP için. Başarılı, yetenekli, üretken ve çalışkan bir siyasetçi Umut Oran; üstelik de Muharrem İnce’ye atfedilen defoların hiç biri O’nda yok. Fakat sonu yok bu işin… Fikrim hala aynı: Kapatılmalı CHP, bir vakıf haline getirilmeli. Müzesi kurulup, iyisiyle, kötüsüyle Türk toplumunun belleğindeki tarihi yerini almalı. “Umudun bittiği yerde acı da biter” der Nietzsche. Milletin umutlarına, acılarına yazık!

Diğer Haberler