“Hüseyin, Mahir, Ulaş…
Kurtuluşa kadar savaş!”
Neden kurtuluyorduk, kimden kurtuluyorduk bilmiyorduk ama…
1980 öncesinde hepimiz sol yumruklar havada bu sloganı atardık:
“Hüseyin, Mahir, Ulaş, kurtuluşa kadar savaş!..”
Her gün kardeş kardeşi katlediyor, her iki taraf da vatanı birbirlerinden kurtarmaya çalışıyordu.
Oysa Sovyet emperyalizminin kendine yeni sömürü alanları yaratma, batınınsa elindekini kaptırmama mücadelesinden ibaretti her şey!
Olan hem sağda, hem de solda fidan gibi memleket evlatlarına oluyordu.
Şimdi ülkeyi yöneten o dönemin dincilerinin derdi ülkeyi değil, her zaman olduğu gibi Kudüs’ü ve Filistinlileri kurtarmaktı!
O vakitler şalvar giyiyorlar, bulabildikleri her fırsatta seyyar satıcılardan satın alıp üstü fıstıklı kerhane tatlılarından yiyorlar, bol bol ilahi dinleyip, Milli Boksör Cemal Kamacı’dan dövüş eğitimleri alıyorlardı!
İşte onun için de 12 Eylül’den sonra siyasi nedenlerle içeri tıkılmış numunelik bir tek dinci bulamazsınız, hiçbir mücadeleleri yoktur bu ülkede; “fırsat bu fırsat” deyip, büyük bir şans eseri geçivermişlerdir memleketin başına yıllar sonra.
Geçen gün bir gördüm ki, CHP Yıldırım İlçe Örgütü “Mahir Çayan’ın anılacağı” bir etkinlik tertip etmiş.
Daha doğrusu bunu Bursa İl Başkanlığı düzenlemiş, organizasyonu da Yıldırım üstlenmiş.
Konuşmacılarıysa CHP’li Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ve CHP Parti Meclisi Üyesi Yıldırım Kaya’ymış!..
“Yuh” dedim, “ulan bu nedir? Demokratik katılımla iktidara bir türlü gelemeyen Cumhuriyet Halk Partisi bundan böyle dağa çıkmaya mı karar verdi yoksa? Çayan’ı model alıp, şehir gerillacılığı yöntemi mi uygulayacaklar artık gelecekte?!.”
Bunların Ankara’daki abileri zaman zaman çıkıp Meclis’te, “Kızıldere’de öldürülen 10 anarşiste iade-i itibar yapılmasını” filan isterler, istemesine de…
Bir parti faaliyeti olarak “Mahir Çayan’ı anma toplantısı düzenlemek, CHP’yi fersah fersah uzak başka bir çizgiye götürür kanımca!
Neden mi?
30 Mart 1972 günü beraberindeki arkadaşlarıyla birlikte öldürülen Mahir Çayan Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi’nin (THKP-C) Marksist, Leninist önderi, Atatürk’ün kurduğu(!) Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni silah zoruyla yıkmaya yemin etmiş silahlı, eli kanlı bir anarşisttir!
CHP’ye de acayip gıcıktır Mahir Çayan daha o yıllarda!
Şunları söyler bu parti için:
''C.H.P. küçük burjuva kaypaklığı içinde bocalayan bir partidir.
Ve C.H.P. doğası gereği herhangi bir devrimci harekette sonuna dek yürüyemez.
İçinde bulunduğumuz Milli Demokratik Devrim mücadelesinde atacağı doğru slogan ve yapacağı eylemlerle C.H.P.'yi etkileyecek bir proleter sosyalist partinin hali hazırda olmaması ve de içindeki anti-emperyalist güçlerin varlığına karşın işbirlikçilerin bugün için ağırlıklı olması da C.H.P.'nin bu bocalamasında ve gerici tavrında çok etkilidir.
Emperyalizme karşı olan güç birliğindeki tüm sınıflar, savaşın kendi yönetiminde yürütülmesi için mücadele ederler.
Bu toplumsal mücadelenin her katı için geçerlidir.
Bu nedenle ve eski paternalist alışkanlığın da etkisiyle C.H.P. gençliği daima kendi denetimi altında tutmak ister.''
“Tel maşa” diyor CHP için yani, adam yerine koymuyor!
“Şehir gerillası” modellini benimseyen Mahir Çayan buna uygun silahlı eylemlerin planlanmasında ve gerçekleştirilmesinde bizzat kendisi hazır bulunur.
1971’de İsrail Büyükelçisi Ephraim Elrom’u kaçırıp öldürür bunlar.
Bu cinayet sonrasında kaldıkları evde Hüseyin Cevahir’le birlikte kıstırılırlar.
Bunun üzerine kaldıkları evin 14 yaşındaki kızını rehin alacak kadar da küçülürler!
Eve yapılan operasyonda Cevahir öldürürlür.
Mahir Çayan’sa intihara teşebbüs eder ama bunu bile beceremez!
Sonra hop, İstanbul Maltepe Cezaevi…
Dava sürerken arkadaşlarıyla birlikte kazdıkları tünelden firar eder Çayan.
Bunlar yakalanmamak için sürekli yer değiştirirken o sıra idamları istenen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını kurtarabilmek için akıllarınca bir eylem planlarlar ve Karadeniz’e geçerler.
26 Mart 1972’de Ünye’de, Nato’ya ait bir radar istasyonunda görevli suçsuz, hiçbir şeyden haberi olmayan iki İngiliz, bir Kanadalı teknisyeni kaçırarak “Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın serbest bırakılmasını” isterler hükümetten.
Deniz’ler ellerine hiç silah bile almamışlarken, sanki onlar adına hareket ediyormuş izlenimi veren Mahir Çayan gibi birileri onlar adına cinayetler işlemektedir ortalıkta.
Devlet, Kızıldere’de muhtarın evinde kıstırır bunları.
Teslim olun çağrılarına “devrimci sloganlar atarak” yanıt verirler!
Mahir Çayan dahil, teknisyenlerin de katili silahlı 10 kişi o gün oracıkta öldürülür.
Aralarından bir kişi sağ yakalanır.
O da samanlığa, samanların arasına saklanarak canını kurtarabilen HDP’li Ertuğrul Kürkçü’den başkası değildir!
Şimdi CHP ve CHP’liler bu rol modelin neresindeler?
Silahlı çatışmayı, anarşizmi, devrim yapmak için insanları katletmeyi savunan, bu iş için bir ara Fransa’ya götürülüp özel olarak eğitilen eli kanlı Mahir Çayan mı onların idolü…
Atatürk mü…
İsmet mi…
Yoksa kısmet mi?
Ve devrim, ve devrimcilik, tüm bunların neresinde?
Yanarım yanarım, CHP’nin hala deve mi yoksa bir kuş mu olduğunu anlayamayan sade vatandaş seçmenlerine yanarım!