Daha önce yazdığım gazetelerden birinde kütüphane ve arşiv sorumlusu olarak görev yapan bir mesai arkadaşım vardı.
Zaman zaman ihtiyaç duyduğum bir fotoğraf ya da bilgiyi edinmek için yanına uğradığımda ayak üstü de olsa sohbet ederdik.
İşini dört dörtlük yapan harika bir insandı.
Ne zaman karşılaşsak ona önce “nasılsın” diye sorar, ardından da mutlaka şu yanıtı alırdım:
“Çok şükür Mehmet Ali bey, siz?..”
Bir gün artık daha fazla dayanamayıp sordum, “bildiğim kadarıyla sen ateistsin. Ancak, ne zaman ‘nasılsın’ diye sorsam bana, din temelli ‘çok şükür’ sözcüğüyle yanıt veriyorsun. Neden” diye?
Önce güldü.
Ardından dedi ki, “insanlar şu günlerde birbirlerine ‘nasılsın’ diye sorduklarında genellikle şu cevapları alıyorlar karşısındakilerden:
İyidir, idare eder, fena değil, eh işte, iç güveyinden hallice!
Tüm bunların hepsi pesimist ve mutsuz ifadeler.
Oysa ben “çok şükür” sözcüğünde insanın haline, içinde bulunduğu duruma şükretmesi ve bundan dolayı mutluluk duymasının yanı sıra geleceğe dar de bir umut buluyorum. Acı nasıl paylaşıldığında azalıyor, sevgi çoğalıyorsa, ‘umut’ da öyle bir şey. Mutluluklarımızı, memnuniyetlerimizi ve umutlarımızı bulabildiğimiz her fırsatta insanlarla paylaşmalıyız ki, bundan onlar da nasiplenebilsinler. İnsanoğlunun kadim acılarını biraz olsun dindirebilmek için umut sahibi olmak şart bence.”
Çok duygulanmıştım bu açıklama karşısında.
Çok şükür…
Gerçekten de ne kadar sıcak, ne kadar samimi ve insanda iyi duygular uyandıran bir sözcüktü.
O günden sonra ben de kullanmaya başladım.
Hal hatır soranlara artık “çok şükür” diyorum.
Bir insanın “makbul” sayılabilmesi için dini diyaneti, inancı ya da inançsızlığı değildir önemli olan.
Bunlar bireysel tercihlerdir.
Ne çok hacılar hocalar gördük helale haram katan bu güne dek kim bilir?
Müslüman’ım diye ortalıkta dolaşan ne çok katiller, hırsızlar, arsızlar gördük.
Ancak, “Müslüman” dediğimiz elin Arap’ı orada kılını bile kıpırdatmaz, Amerikan dolarlarıyla sefa sürerken, “gavur” diye gelip geçtiğimiz insanlar her felakette yanımızdalardı, öyle değil mi?
Softalar eskiden televizyon bile seyretmezlerdi, “gavur cadı, günahtır” diye!
Bu günlerde hepsinin elinde cep telefonu var maşallah! Torunlara kontör yüklemeler, gavur icadı bankamatiklerden para çekmeler. Hiç ayrılmadıkları devlet hastanelerinin polikliniklerinde kaba etlerine içlerinde yine gavur icadı ilaçlar bulunan gavur icadı şırıngalardan iğneler yemeler…
İki şey çok önemli bir insan için:
Biri vicdan, ikincisi de akıl ve izan sahibi olmasıdır ki ben sonuncusuna kısaca “farkındalık” diyorum.
Nice bilgili alim insanlar var dünyada ama “farkındalıkları” eksik ve bu nedenle kötü bir karanlık içinde yaşayıp gidiyorlar.
Oysa insanı diğer canlılardan ayıran en önemli unsurdur “farkındalık”; akıl ve zeka iyi kötü onlarda da var çünkü.
Hani dindarlar derler ya bazen “gerçek İslam bu değil” diye?
Bazı solcu-aydın tayfasının hallerini gördükçe içimden “gerçek sol bu değil” diye haykırasım geliyor.
Türkiye’de ne yazık ki aydın olabilmenin, solcu olabilmenin yolunun Kürt kuyrukçuluğu yapmaktan geçtiğine dair yaygın bir kanı var, özellikle de durum eski solcu tayfasının bir kısmında böyle!
Bir insanın beyni plak gibi takılıp da aradan geçen onca yıla rağmen nasıl hala aynı yerde döner durur anlamak bir türlü mümkün değil doğrusu?
Hiç mi bir adım ilerleyip de gerçekleri göremedin be birader?
Hem hiç bir şeyin farkında değiller, hem ahlaksız, hem de vicdansız bu sözünü ettiklerim!
En kötü yobazdan daha yobaz vaziyette kendi aralarında sürünüp gidiyorlar işte.
Katil, terörist Kürt’ü mağdur, Türk askerini zalim gösterecekler ya akıllarınca?
Bundan yıllar önce Filistin’de yaşanan bir olaya ait fotoğrafı, kokuşmasın diye buzdolabına konulmuş bir çocuk cesedinin görüntüsünü paylaştılar önce, bu hadise Cizre’de gerçekleşti diye.
Öyle olmadığı ortaya çıktı, şu kadarcık da utanıp kaldırmadılar sosyal paylaşım sitelerinden.
Daha sonra tonlarca patlayıcının ateşlenmesi sonucu 100’den fazla insanın öldüğü bir bombalamanın sonrasına ait görüntü yayıldı İnternet’te.
Diğeri Filistin’de, bu seferki Suriye’de yaşanmıştı.
Hala ortalıkta dolaştırıyorlar o fotoğrafı, “işte size TC askerinin Cizre’de yaptığı patlama” diye de notları var altında.
Bu kadar mı ahlaksız, bu kadar mı vicdansız olur insan?!.
İnsanlar bunlar gibi solcular yüzünden solculuklarından utanır haldeler.
Ve dahi Müslüman’ım deyip hırsızlık yapanlardan, milliyetçilik satıp, saltanatını sürenlerden, sığındıkları ‘Atatürkçülük’ şemsiyesi altında neredeyse bir ömür boyu mebusluk yapanlardan iyice bıkıp usandı herkes.
Ama çok şükür geleceğe dair umutlarımız var!
Çok şükür, insanlığın ve bilimin ilerleyişi karşısında yenilmeye her zaman mahkum olan gericilik ve ırkçılığın değişmez kaderleri var.
Yaşadığımız her türlü acı ve sıkıntıya rağmen iyi ki doğmuş ve yaşamışız.
Evrenin toz hükmünde bile olmayan bir güneş sisteminin mini minnacık bir gezegeninde saman alevi kadar bir süre için dahi olsa var olup yaşayabilmek gerçekten de çok büyük bir şans.
Her şeye rağmen çok şükür.