Yazarlar

Dadından yinmeyenler!

post-img
Babaannesi, Mürüvvet henüz küçük bir bebekken onu “dadından yinmeyen gıızım” diye severdi kendine has o melodili tınısıyla.   “Dadından yinmemek” ne demek bilir misiniz?   Yani o kadar tatlı, o kadar şeker, bal, kaymak gibidir ki sözünü ettiğiniz şey, dadından yiyemezsiniz!   Evin yeni neşesi Şermin’i kucağıma aldığımda onu severken kendimi bu lafı ederken buluyorum:   “Dadından yinmeyen gıızım!..”   Maşallah çok tatlı, çok şeker bir kedi Şermin.   Ben ona kısaca “Şero” diyorum bazen.   O da bana “Mavv” diye yanıt veriyor.   “Miyav” demiyor biliyor musunuz?   Kedi dilini bilmiyor Şermin!   “Maavv” diyor.   Sabahları birlikte uyanıyoruz Şermin’le.   Şermin daha küçük; büyüyünce abla olacak o da.     Cansu da küçük.   O da büyüyünce abla olacak.   Cansu kim mi?   Meral Kıran’ın şeker mi şeker, “dadından yinmeyen, datlı mı datlı” gülücüklü kızı.     Yeğenim Nur’un (Elbir) çocukluğuna çok benziyor.   Dolma biber gibi sıktırmalık yanaklarıyla o da böyle gülerdi bebekken.   Gülen insanları çok severim.   Bir bayan “ören”, bir bebekse “gülen” olacak benim gözümde!   Cansu’nun doğum gününde bir anı fotoğrafı yaptırmış ailesi.   Üzerinde Gülen Cansu’yla, ilk doğum gününün sloganı mevcut:   “Bir yaşım, iki dişim var!..”   Yaşını da yirim, dişini de yirim, seni de yirim Cansu!   Şeker Cansu.   Minnoş Cansu.   “Dadından yinmeyen Cansu!..”   Cansu’nın “bir yaşı, iki dişi” var da peki, Yeni Marmara Gazetesi’nin yok mu?   Onun da tam 4 yaşı ve 1 yıllık bir de dergisi var.   O da dadından yinmiyor!   Bursa basınının medar-ı iftiharı yani, gurur ve övünç kaynağı oldu Yeni Marmara Gazetesi.   Sadece yerel haber vermesi, en uzakta örneğin, Harmancık’ta yaşayan bir insanın bile içeriğinde kendisiyle ilgili haberler bulabilmesi, her görüşe, her düşünceye, her kesime sayfalarını açabilmesi ve efendim, bendeniz gibi çok zor bir yazarı da taşıyıp yazdırabilmesiyle çok ama çok önemli bir duruş sergiliyor Yeni Marmara!..   Lahana turşusu değil, adam gibi bir gazete kurmuş Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Efe.   Yeni Marmara da bu haliyle “dadından yinmiyor” doğrusu!   Hesabını kitabını biliyor, fazla basmıyor, her gün 3 bin adet bastırıp bayilere gönderiyor gazeteyi Orhan Efe; “bulamayanlar İnternet sitesinden okusun” diye düşünüyor.   Ertesi gün tüm gazeteler bayilerde tükenince üşenmeyip metro duraklarını dolaşan, o günkü sayıyı edinebilmek için beni arayıp araya torpil koymaya çalışan ne çok okurumu hatırlarım sağ olsunlar, var olsunlar.   Diğerlerinden farklı olarak ertesi gün sayfalara basılacak yazıları bir gün önce saat 23.00 sularında İnternet sitesine koyduruyor Orhan Efe.   İşte o vakitler benim için artık keyif saatleri.   Bir de gazete sitesinin sayaç kısmının şifresini verdiler yazarınıza.   Geceleri o vakit geldiğinde:   “Haydi Abbas, vakit tamam; Akşam diyordun işte oldu akşam. Kur bakalım çilingir soframızı; Dinsin artık bu kalb ağrısı. Şu ağacın gölgesinde olsun; Tam kenarında havuzun. Aya haber sal çıksın bu gece; Görünsün şöyle gönlümce. Bas kırbacı sihirli seccadeye, Göster hükmettiğini mesafeye Ve zamana. Katıp tozu dumana, Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan; Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.”   40, 60,160, 360, 700, 1200, 1800, 2200…   İstisnasız yaklaşık 2 bin insan her gece saat 23.00’le, 01.00 arasında yazılarımın İnternet sitesine konmasını bekliyor biliyor musunuz?   Ertesi gün okuyanlar, zaman bulamayıp biriktirip okuyanlar da ayrı üstelik!    Onbinlerce hatta, yüzbinlerce okunan yazılarım pek çok.   Eli kalem tutan bir insan için nasıl büyük bir mutluluktur bu biliyor musunuz?   Pek çok defa ertesi gün gündem oluşturmak, şehrin kenarında  köşesinde insanların paylaştığın bilgileri konuşması, kafalarda soru işaretleri oluşturmak, kızsalar da birilerinin yine de sütunlarını ziyaret etmesi, insanı utandıran iltifatlar…   Yaşamım boyunca hiç çalışmadım ben!   Çalışmadım çünkü, işimi yaparken hep gülüp eğlendim, vazife gibi bakmadım hiçbir zaman.   Yeni Marmara’da başlayacağım zaman da Orhan Efe’ye ön koşul olarak sundum, “canım istemediği zaman yazmam, bak ona göre” diye!   Sağ olsun bu güne dek asla bir patron değil, çok iyi bir arkadaş, bir dost oldu hepimize.   Can Ertan’ı da tanıştırdım onunla.   Orhan Efe de pek mutlu Can’ın Yeni Marmara’da olmasından.   Muhteşem, olağanüstü bir renk, ayrı bir zenginlik kattı Can Ertan yine Bursa basınına.   Var mı bir tane daha ondan?   Yok!   Köşe yastığı gibi insanlarla dolu Bursa medyası.   Ne yazdıkları yazdık, ne de söyledikleri mantık!   Okuyamıyorsunuz, bomboş, teneke gibi çoğu.   Belki de yaştan, yaşanmışlıklardan ötürü, ben artık fazla insan sevmiyorum, kalabalıkların içinde olmaktan hiç hoşlanmıyorum.   Lüzumsuz, insana hiçbir şey katmayan insanlarla birlikte olmak yerine “nitelikli yalnızlıklarım” çok daha fazla keyif veriyor bana.   Oturuyorum akşamları bilgisayarın başına, film, dizi izliyorum, belgesellere bakıyorum, okuyorum, oradan görüntülü olarak sevdiklerimle konuşuyorum, böylece çok daha keyifli zaman geçiriyorum.   Bir de fazla insan sevmediğim gibi, fakirleri de sevmiyorum, zengin insan seviyorum artık!   Fakat o zenginlik parayla pulla ilgili değil, yaşanmışlıkları olan, yaşamı sorgulamış, kendi içinde bedeller ödeyerek zenginleşmiş, anı biriktirmiş insanlardır sözünü ettiklerim.   Ömrüm yeterse ileride kitaplar yazma arzusunu taşıyan bendeniz, bir “anı avcısı” olarak görüyorum kendimi!   Bu arada, Arzu Arınel’in ikinci kitabı “Kayıp Osmanlılar” Destek Yayınları’ndan çıktı haberiniz olsun; Arzu’nun o muhteşem kaleminin lezzetini yeniden tatmaya başlamak için heyecanla bu yazımı bitirmeye çalışıyorum.   Gerçi Ezgi Kitapevi’nin sahibi Edibe (Usta) yine bir imza günü yapar mutlaka ama ben onu beklemeyin, kitabınızı hemen alıp okuyun derim.   Bir yıldan fazla zaman oldu Yeni Marmara’da yazmaya başlayalı.   “Ne kadar çok anı biriktirdik değil mi Orhancığım?..”   Bir de ben Yeni Marmara’yı, Orhan Efe’yi seviyorum!   Yeni Marmara’nın da 4 yaşı, 32 dişi, bir de dergisi var.   Pek yakında televizyon yayınına da başlıyor.   Yeni Marmara da duruşuyla, yayın çizgisi ve “hayra motor, şerre fren” ilkesiyle “dadından yinmiyor” doğrusu.   Daha nice yıllara Orhancığım, birlikteliğimiz daim, ömrümüz uzun olsun.  

Diğer Haberler