Şimdi şöyle oluyor:
Her mahallede bu işin tadını almış birkaç kişi var.
“Delege seçimleri vakti gelsin de biz de bu işten üç-beş yolumuzu bulalım” tayfasıdır bu kesim!
Kendi semtlerindeki bilinen eli yüzü düzgün, itibar sahibi insanları organize edip, listelerine süs gibi yazarak güya seçime girerler.
Nasıl bir seçimse, oy kullananların pek çoğu birbirini zaten tanımamaktadır!
Son 2 yılda görüşmemiş, bıraksanız belki ömür boyunca da birbirlerini hiç görmeyecek güruh mahalle kahvelerinde toplaşarak önceden hazırlanan listeleri sandıklara atarlar.
Adına “demokrasi şöleni” denilen bu komik günübirlik etkinlik sonucu, o bölgede daha önce alınan oy oranına göre yeter miktarda “ilçe delegesi” seçilir.
En çok delegesi olan yani, en fazla delegeye filan aday için oy kullandırmaya muktedir kişiler “kraldır” bu saatten sonra!
Bunların genel kabul görmüş adı “delege ağasıdır”.
Ağanın kalınlığına ve kendisini her adaya iyi pazarlamasına göre cep telefonundan, doğalgaz faturasına dek her türlü ihtiyacı sıkıntısız karşılanır.
İlçe kongresi yapılana dek sıvı ya da kuru her türlü gıdayla beslenip, semirir bu delege ağaları.
Dikkat edin, henüz ortada “memleket meselesi” diye bir mevzu yoktur; söz konusu olan şey sadece ayakkabı köselesidir!
Vardır aralarında aklı başında, halkını ve ülkesini seven eğitimli insanlar ama CHP’de ilçe kongrelerinde en az oy alan adaya bakın, bunların çoğunun desteği oraya gitmiştir!
Geçen hafta sonunda Osmangazi’de yapılan gibi, sıra “ilçe kongrelerine” gelir…
İlçe kongresinde hem ilçe başkanıyla yönetim kurulu, hem de İl başkanı, İl yönetim kurulu ve kurultay delegelerini seçecek “il delegeleri” belirlenir.
İlçe delegeliği bronzsa, il gümüş, kurultay delegeliği altın hükmündedir.
İlçe delegeliği o ayki telefon faturasını karşılıyorsa eğer, İl ve kurultay delegeliği çocuğuna belediyede iş, sana üstelik de köşeden bir büfe veya kaldırım taşı döşeme ihalesidir!
Ve ilçe başkan adayları çıkarlar meydane, hepsi de birbirinden şahane!
Bunların bir kısmına “tavşan aday” denir!
Aslında ilçe yönetim kuruluna girmeye çoktan razıdırlar ama ortaya adaymış gibi çıkarak kendilerine köşe kapmaya çalışırlar.
Dikkat edin, şu ana kadar hala hiç kimsenin aklında “memleket meselesi” diye bir kavram yoktur!
Kendisini yetiştirmiş, eğitimli ve ülkeye karşı sorumluluk hisseden insanları elbette bu kapsamın dışında bırakıyorum ama…
Bir kişinin “ilçe başkan adayı” olarak ortaya çıkması için bir “delinin” onu şeyetmiş olması lazım bu devirde!
Diyelim ki sandıktan çıktın…
Hiçbir karşılığı, hiçbir getirisi yok!
Paran pul, karın dul!
Mesaiye gider gibi partiye gideceksin; üstelik de gece gündüz!
Kiraydı, personeldi, yakıttı derken her ay en az 10 bin lira para bulacaksın!
Sonra genel merkez Nurhayat’ı, Lale Karabıyık’ı, ötten, suyun öte yakasından geldi diye Yüksel Özkan’ı alıp milletvekili yapacak!
Neyse…
Bu “aday görünümlü” tavşan adaylar bir yana…
Bir de “Mete” görünümlü “Metin’ler” türedi CHP arenasında!
“Doğan görünümlü Şahin” gibi bir şey de değil bu durum!
Adamın adı “Metin”, kendini “Mete” sanıyor!
Vallahi bak, yemin ederim!
Cep telefonu mesajı gönderiyor, altına “Mete Akyolcular” yazıyor, sosyal medya hesapları açıyor kendisine “Mete Akyolcular” diyor; seçime giriyor “Metin Akyolcular” oluyor!
“Metin’le”, “Mete’nin” bir rabıtası da yok üstelik.
Abdullah’ı “Apo”, Fatma’yı “Fatoş” yaparsın da…
Metin’i nasıl “Mete” edersin anlayamadım doğrusu?
Hayır, Zilli Bar’da merdivenden uçtuktan sonra mı böyle oldu desem?
Yok, adamın öncesi de aynı!
Sonuçta Mete görünümlü Metin CHP Osmangazi’de seçimi aldı…
Daha doğrusu, Osmangazi’ye yıllardır kara bir bulut gibi çöken İsmet Karaca’nın adamı kazandı ilçe başkanlığını!
Bu durumda da İsmet, “ilçe başkanı ağası” oluyor!
Diğer ilçe kongrelerinin ardından sırada İl kongresi var.
Ve ne yazık ki, birbirinden kötü iki aday mevcut CHP arenasında.
Biri, partisine Bursa’da seçim kaybettiren Hüseyin Akkuş…
Diğeri de CHP’lilerin yüzünü asla güldürmeyecek olan Erol Gülmez.
Öyle biri çıkmalı ki son dakikada…
Herkesi bir araya getirebilmeli.
Gülümsetebilmeli bu partiye gönül verenleri!
Her şeyden öte adam gibi bir adam ve bir “bey” olmalı masaya yumruğunu vuracak!