Yazarlar

Deliliğe övgü

post-img
Tek tanrılı dinlere göre insanoğlu Adem'le, Havva'dan doğarak üremiştir. Türk mitolojisine göre onların adı Törüngey'le, Ece'dir. İsimleri her ne olursa olsun, insanların ataları sayılan bu ikili resmen delidir! Her ihtiyacın karşılandığı, sıcacık cennette kurallara uymayarak oradan kovulmaya adım atan herkes delidir! Hayattan sadece deliler zevk alır! Diğerleri robottur, esirdir, zavallıdır! Yasaklara, bağnazlığa ilk isyan eden deli bizzat insanın kendisidir! Delirmekle, kendi türümüzün istikbalini şekillendirmiş bir canlı formuyuz biz. Aya gitmek deliliktir. Atomu parçalamak deliliktir. Deli olduğumuz sürece insanız hepimiz! En akıllı veya zeki değil, en deli olmakla övünmeliyiz tümümüz. Ve ilk insana, ecdadımıza, ilk peygamber kabul edilen Adem'e verilen delilik, ilahî bir lütuftur, gerçek bilgeliğin ta kendisidir, ermişliktir, sonsuz ve gerçek aşktır aslında. Tüm nebiler deli muamelesi görmüştür yaşadıkları dönemde. Tanrı'yla konuştuğunu, ondan havadisler aldığını söyleyen birinin akıllı olduğundan söz edilebilir mi hiç? Hele hele ortalıkta dini inançları çıkara dönüştüren, aklın dar mantığından kurtulamayanlar fır döndü gibi dolaşırken! Tüm peygamberler başlangıçta deli muamelesi görmüş, taşlanmış ve öldürülmek istenmiştir. Kuran'da "mecnundan" şöyle bahsedilir: "Ondan önce Nuh'un kavmi de yalanladı, hem de kulumun yalancı olduğunda ısrar ederek, 'O, delirdi' dediler. Ve Nuh davetten vazgeçmeye zorlandı. Bunun üzerine Rabbine, 'ben yenik düştüm. Bana yardım et!' diyerek yalvardı" Başka? "Musa dedi ki: O, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbidir. Firavun: Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir, dedi. Musa devamla şunu söyledi: Şayet akıl etseniz, O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir" Mekke'nin ileri gelenleri de, o bir kahindir, o bir delidir dediler. Kuran'da tüm bunlara yanıt Kalem, Fussilet, Zariyyat, Araf, Tekvir gibi surelerde verilmiştir. Türk toplulukları deliyi korur, kutsar ve himaye eder. Hangi deli sevdiği için dağları delmeye girişir ki? Başka bir dünyada yaşar onlar. Tarihin seyrini değiştiren kahramanlar deliler arasından çıkar. En büyük filozoflar, bilginler onlardandır. Tasavvufta her veli hemen hemen bir delidir. Türk toplumu "deli" dediklerine saygı duymuş, onları Tanrı'nın emaneti bilip korumuş, erdemli insanlar gibi söylediklerini önemsemiştir. Batıda işin daha farklı yürüdüğünü görüyoruz. Orada delilere kafir damgası vurulduğunu, ruhunu iblise kaptırmış tehlikeli insanlar olarak görüldüklerini okuyor, zindanlara atılıp, diri diri yakıldıklarını biliyoruz! Amerika'nın askerlerini denize dökmek deliliktir. Bir ülkede devrim yapmaya kalkışmak deliliktir. Türk sinemasında da işlenmiştir bu "delilik" kavramı bazı filmlerde. Hemen akla geliverenlerden Namuslu, Anayurt Oteli, Deli Deli Küpeli, Salkım Hanımın Taneleri, Vizontele, Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak, Nerdesin Firuze, The İmam, Beyza'nın Kadınları gibi yapıtları saymak mümkündür. Herkesin rüşvet aldığı bir toplumda buna tevessül etmemek deliliktir! Filmin başkişisi mutemet Ali Rıza Bey, çıkar-para ilişkisinin egemen olduğu, yolsuzluğun, hırsızlığın, bireyden çalmanın, devletten çalmanın, köşeyi dönmek için her yolun mubah sayıldığı bir dönemde, soyu tükenmekte olan namuslu bir memurdur. Namuslu ancak, deli biridir diğerlerinin gözünde! Anayurt Oteli'nde filmin baş kişisi Zebercet, bir taşra kasabasının otel kâtibidir. Gecikmeli Ankara treniyle gelerek bir oda tuttuktan sonra, döneceğini söyleyerek otelden ayrılan bir kadına imgesel bir aşkla bağlanır. Bu olay, günleri birbirinden farklı geçmeyen Zebercet için giderek saplantıya dönüşecek bir tutku halini alır. Yalnızlık, kurtuluş umudu ve hayal kırıklığı aşamalarından geçen Zebercet, belki de içindeki burukluğu intihar ederek gidermeye çalışmıştır, kim bilir? Cevat Fehmi Başkut'un "Buzlar Çözülmeden" adlı tiyatro oyunundan esinlenerek çekilen "Deli Deli Küpeli" isimli filmse, akıl hastanesinde kalan iki hastanın, hastaneden kaçmasıyla başlar ve bu kişilerin, kasabalı tarafından kaymakam ve hâkim zannedilmesiyle gelişir gider. Vizontele mi? Deli Emin 35-40 yaşlarında kimsesi olmayan, tek başına yaşayan biridir... Çok tuttuğum "deli filmlerinden" biri de "Neredesin Firuze'dir". Firuze hanım sıradan biri değil, hastalığına tanı konulmuş tam bir delidir. O, temelinde hangi etkilerin yattığı tam olarak tespit edilemeyen bir şizofrendir aslında. Beyza'nın Kadınları'nda, İstanbul'un farklı semtlerinde bulunan kesik bacaklar yüzünden kenti seri katil korkusu sarar. İzlemediyseniz eğer, "bakın" derim. Deliler hayatın her alanında vardır aslında. Osmanlı'da savaşlarda en önde çarpışan birliğin adıdır. Cesur ve korkusuzca düşmanın üzerine atılmalarından dolayı bu isim verilmiştir onlara. Kıyafetleri, tarzları, yaşamları çok farklıdır. Delilerin omuzları üzerinde yükselmiştir uygarlık. Wilhelm Conrad Röntgen olmasaydı eğer, teşhis edilemezdi pek çok hastalık. Maruz kaldığı yüksek radyasyon nedeniyle yaşamını kaybeden Marie Curie yaşamasaydı, radyoaktif polonyum ve radyumdan hiç haberimiz olmayacaktı. "Bazı şeyler karşısında aklını yitirmeyen biri varsa, yitirecek aklı olmadığı içindir." diyor Avusturyalı film yönetmeni Michael Haneke... Aslında, 'akıl' ve 'delilik' mevzularında ezber bozan şu iki kitabı anmamak olmaz: "Mutluluk aklın bittiği yerde başlar" diyen filozof Desiderius'un "Zafer ne Tanrı'ya, ne de Şeytan'a aittir, zafer deliliğindir" isimli çalışması... Ve Michel Foucault'nun "Deliliğin Tarihi" adlı eseri... "Morias enkomion seu laus stultitiae" "Delilikten" bahsetmişken hazır, Erasmus'un "Deliliğe Övgü" isimli eserini anmadan geçmek olur mu hiç? Üç görüş vardır orada: Bir, bilgelik, deliliktir. İki, kendini bilge sanmak, gerçek deliliktir! Üç, insana yeryüzünde yaşama gücü kazandıran şey, gerçek bilgelik olma niteliğiyle doğrudan doğruya deliliğin ta kendisidir. Erasmus, çağının kilisesine ve o kilisenin mensuplarına en acımasız eleştirileri yöneltir. Bu niteliğiyle "Deliliğe Övgü" çağlar boyunca bağnazlığa karşı kaleme alınmış en yetkin düzeydeki başyapıtlardan biri olmuştur. Anlatmaya çalıştığım "delilikle" hastalık arasındaki keskin çizgi göz ardı edilmesin sakın! İbrahim'in oğlunu tanrıya kurban etmek için kesmeye götürmesi hastalıktır. İsa'nın, Musevi egemenlerine karşı çıkışı deliliktir! Kuyucu Murat'ın Alevi Türkmenleri katletmesi hastalıktır. Simavne Kadısı oğlu Şeyh Bedrettin'in, Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal'in kalkışması deliliktir! Delilik güzeldir. Özgürlüğün altın anahtarıdır. Bedeli ne olursa olsun delirin siz de... Delirin ki, çok daha güzel olsun dünya.

Diğer Haberler