Yazarlar

Deprem kapımızda

post-img
örev yaptığı uzun yıllar boyunca her zaman “ilkleri” gerçekleştiren ve Bursa’nın, Nilüfer ilçesinde yeşil alanı bol, düzenli, imarlı kentleşmeyi sağlayarak adını yerel yönetimler tarihine altın harflerle yazdıran Başkan, İnşaat Yüksek Mühendisi Mustafa Bozbey, “körfez depremi” sonrasında aralarında belediye meclis üyelerinin de bulunduğu bir heyetle felaket sahasını incelemeye gider. Oradaki yapıları, inşaat tekniğinin bilimsel eğitimini almış, üstelik de sahada uzun süre bulunmuş  uzman bir insan gözüyle inceleyen Bozbey, önlerinde duran pestile dönmüş bir binayla, hemen yanındaki  dimdik apartmanı göstererek heyet mensuplarına şunları söyler: “Bununla, yan tarafta yıkılanın arasındaki maliyet farkı nedir biliyor musunuz arkadaşlar?  Sadece, balkonlara yapılan bir barbekü kadar!..” Evet, yıkılanın müteahhidi binaya barbekü değeri kadar daha demir ve çimento masrafı yapıp, öyle satsaydı eğer, yapı çökmemiş, içinde sabaha karşı uyumakta olan insanlar canlarını yitirmemiş olacaktı böylece! Nilüfer’de oturanlar çok şanslı ancak giderken, İzmir Yolu’nun sağ yanı, Altın Şehir yakasında oturanlar öyle mi çok emin değilim doğrusu! Arkadaşım Maliye Profesörü Metin Taş daha yakın zamana kadar evinin alt katına dolan suyu izole etmeye çalışıyordu çünkü. Aynı şey, Ürünlü tarafı için de geçerli. Zemin her an pelteleşmeye müsait. Antik Uluabat (Apollon) Kenti’nin gölün altında kalmasının nedeni hem dağlardan akan alüvyonlar hem de depremler! İnegöl, Mustafakemalpaşa, Yenişehir gibi sulak alanlara kurulmuş kentler, “cici bici muhallebici” tepsisinin üzerine yapılmış evler kadar riskli! Hele hele Gemlik! Aman Allah’ım! Alüvyonların ve alttan sürekli gelen suyun pelteleştirdiği bir zeminin üzerine kurulu tabutluk! Tüm dünyadaki kara parçaları yerküre oluştuğundan beri her sene  güneyden, kuzeye yarım küreye doğru 2-2 buçuk santim ilerlemekte. Anadolu’nun en büyük şanssızlığı da sıkıştıran Arap Yarım Adası’nın bu coğrafyayı aynı anda alttan batıya doğru ittirmesi. Yani hem kuzeye, hem de batıya, kuzeybatıya doğru ilerliyoruz. Düşünün, dev kara parçaları birbirlerini itiyor, itiyor, itiyor, elli yıl, yüz yıl, yüz elli yıl baskı yapıyor; sonra “güm” diye koca koca kütleler metrelerce ilerliyor. Bu arada aynen okyanustaki dalgalar gibi toprağı büklüm büklüm titreştiriyor deprem. Vay ki zemininde su, çamur ya da kum olan coğrafyanın başına!  Efes, Sagalassos, Nikea, Olympos, Myra, Patara, Perge, Asos, Phaselis, Pisidia gibi Anadolu’da bulunan daha onlarca antik kentte taş taş üstünde kalmadığından, terkedilmesinin yegâne sebebi depremler. Bursa’nın en büyük ilçesi Osmangazi. Oranın Belediye Başkanı Mustafa Dündar’sa sermayeyi ilçesindeki kentsel dönüşüme harcayacağına, bilindiği kadarıyla eski parayla 300 trilyon lira masraf ederek “kent meydanı” adı altında bünyesinde otopark ve büfelerin bulunacağı bir alanı kamulaştırıyor. Oysa hemen altında bu kente merhum Hikmet Şahin’in kazandırdığı “Merinos” gibi bir nefes alma bölgesi mevcut zaten! Kim bilir hangi müteahhitler mutmain oluyor, kimler dört köşe olacak bu vaziyetten? Kentimizde meydana gelecek şiddetli bir depremden sonra demiryolu altındaki her ev biliniz ki, birer tabut olacak! Ve bunun en büyük sorumlularından biri de asli görevlerinden biri olan çarpık yapılaşmayı kaldırıp, yerine modern ve sağlam evler yapılması için adına “kentsel dönüşüm” denilen uygulamayı gerçek manasıyla başlatmayan Mustafa Dündar’dır. Yıldırım mı? Gözler ve gönüller “müteahhit mafyasının” etkisiyle yeniden aday yapılmayan İsmail Hakkı Edebali’nin bu konuda yüzüp yüzüp kuyruğuna getirdiği çalışmaları çok arıyor orada da! Çok düzgün, adam gibi adamdı Edebali; buradan bin selam olsun. Şimdiki Başkan Oktay Yılmaz hala çok silik ve birilerinin etkisinde görünüyor orada. Oysa, danışıp fikir alsa, bu kentin doğusunda da hızlıca pek çok şey yapılabilir bence. Bursa’da 1700’lü yılların başında ve 1855’te yaşanıyor büyük depremler ve düşünün Ulucami’nin tüm kubbeleri yıkılıyor. Bizans’tan kalan surların çoğu yerle bir oluyor. Dahası, büyük yangınlar çıkıyor şehirde. “Deprem olacak” demiyor artık bilim adamları sevgili okur, deprem geldi kapımızda!

Diğer Haberler