Yazarlar

Derviş Amcam

post-img
Rahmetli “Derviş amcam” ki, biz ona ömrünün sonuna kadar böyle hitap ettik ve hala da gerçek adı nedir bilmem… Hep öngörülü olmasıyla bilinir, öyle tanınırdı. Dervişlerin son örneğiydi. Ak sakallı ve bilgeydi. Keles’in aşağı Mahalle’sindeki ahşap köhne evinin altında leblebi yapar, Cuma günleri toplanan pazarda üç otuz kuruşa satardı. Sürüler halinde dolaşıp bahçelerden elma, erik çaldığımız, fındık fıstık yiyerek beslendiğimiz çocukluğumuzun en lezzetli duraklarından biri de, Derviş amcamın tezgahının önüydü. Bizi görür görmez tenekeden yapılmış küçük küreğe doldurduğu kırık leblebileri diğer eliyle açtığı ceplerimize üleştirir, hepimizi memnun ederdi. Derviş amcam öngörü sahibiydi. Gençliğinde söyleyip de herkesi hayretler içerisinde bırakacak tespitlerinden biri de “günün birinde yumurtanın ikibuçuk liraya çıkacak” olmasıydı. O vakitler on kuruşa satılan yumurtanın fiyatı o devire göre ikibuçuk lira gibi astronomik bir rakama yükselir miydi hiç? Çıktı işte! O kadarını da tahmin edemedi Derviş amcam, üstelik daha nerelere çıktı. Daha sonraki yıllarda ilçeden Bursa’ya her gidiş gelişinde şaşırdı Derviş amcam. Hayatın getirdikleri onu bile dehşete düşürmeye başlamıştı. Mesela, yıllar içinde “işemenin” de paralı hale gelmesi acaip ürkütmüştü O’nu!.. Yine o senelerde abdest ihtiyacı varsa en yakın camiye giderek  para vermeden abdest giderir, ardından abdestini alır, sonra da namazını kılardı. Günün birinde camii tuvaletlerinin kapılarında bir takım adamların peydah olduğunu gördü, işeme karşılığı para isteyen. Hatta sektörü çeşitlendirerek, “büyük-küçük-gaz” şeklinde kategorize bile ettiler en başlarda! Oysa bunun için para verilir miydi hiç! En kötü ihtimalle giderdin bir çalı dibine, siydiğin gibi geri dönüp gelirdin! Sonra… Keles’ten her gidiş gelişinde su şehri Bursa’da “suyun parayla satılmasına” içerledi Derviş amcam!.. Öyle ya… Susadın mı da bir vakitler her köşe başında gürül gürül akan çeşmelerden birine yanaşıp, kana kana dindirirdin susuzluğunu. O çeşmeler yok oldular yavaş yavaş. Mermer taşlarına varıncaya değin talan ettiler, çaldılar. Yenileri yapılmadı. Doğal kaynak suları da yok olup gitti zaten. Ah Derviş amcam!.. “Su vermek sevaptır, insanlar su için niye para isterler” derdin? Böyle görmüş, böyle bilmiştin atalarından. Su azizdi onun için. Onun zamanında insanlar bırak sudan para kazanmayı, “çeşme yaptırmak için” yarış bile ederlerdi. O bir dervişti, bilgeydi ve parayla pulla hiç işi yoktu… Asla olmaz ama ama diyelim ki oldu… Sağa sola dağıtmak yerine kırık leblebilerden gelen kuruşları biriktirip, kendine şöyle külüstür de olsa bir arabacık alarak onunla gelseydi mesela şu günlerde Bursa’ya? Muhtemelen fıttırır, fındık ağacından kesip de leblebi ocağının ateşinde kavladığı bastonunu kendisinden aracının orada yarım saat durması karşılığında 5 lira para isteyen adamın kafasına geçirirdi inan olsun! Vatandaş kendi kapısının önüne bile park edemez oldu artık. Bursa’nın suyunu, çeşmelerini ve dahi helalarından sonra sokaklarını da gaspettiler. Şimdi sırada ne var acaba Derviş amcam? Gökyüzü mü, hava mı, yoksa mavi mi, yeşil mi?

Diğer Haberler