Yazarlar

DOSAB santralinin perde arkası

post-img
Bundan uzun yıllar önce bölgedeki siyah incirlere zarar verecek, Bursa havzasındaki ısıyı yükseltecek, küresel ısınmaya neden olacak diye Ovaakça Doğalgaz Termik Santrali’nin kurulmaması için neredeyse 24 saat kapısının önünde yatıp, bunun için program üstüne program yapan, yazı üstüne yazılar yazanlardan biriyim. Aradan geçen süre içerisinde gördüm ki, incirler daha da irileşip tatlandığı gibi, Demirtaş Bölgesi’nde bulunan yüzlerce fabrikanın üretimde kullanılmak üzere buhar elde etmek için gündüzleri kömür, doğalgaz, –bir kısmının da- geceleri naylon, sünger, sunta parçacıkları ve kanserojen formaldehit içeren diğer atıkları yakarak çalıştırdıkları kazanlar Bursa’yı, Bursalıları milyon misli daha fazla zehirliyor; üstelik de neredeyse tamamen denetimsiz. Ve en başta akademik oda temsilcileriyle basın da dahil bu duruma yıllar yılı hiç kimse ses soluk çıkarmazken DOSAB (Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi) yönetiminin “Bu denetimsizliğe bir son verecek, bölgedeki tüm fabrikaların buhar ve elektrik ihtiyaçlarını tek elden karşılayacak ve kömürle çalışacak, çevreyi de AB standartlarının altında kirletecek son sistem bir termik santral kurma hazırlığında olduğunu” açıklamasıyla başlıyor her şey. Ne dersiniz? Bence mühendislik hesapları iyi yapıldıktan, sonrasında kontrol ve denetimler eksiksiz sürdükten sonra hiçbir sorun yok, daha da ötesi ilgililerin bu çalışmasından ötürü DOSAB’a çevre üstün hizmet ödülü filan da vermeleri gerekir devamında. Derken, Cavit Çağlar’ın sahibi olduğu Olay Gazetesi bu konuyla ilgili “istemezükçü” öyle bir kampanya başlattı ki aman ya rabbi!.. Ardından Celal Sönmez’in Bursa Hakimiyet gazetesi DOSAB’ın lehinde girdi topa, ortalık toz duman! Haftalardır ÇED’in ne olduğunu daha evvelki gün öğrenen, liseyi zar zor çift dikiş bitirmiş anlı şanlı köşe yazarlarımız, mühendislik bilgisi gerektiren teknik konularla ilgili çeşitli yayın organlarında yazıp çiziyorlar! Ortalıkta aynen yandaş, candaş, paralel gibi tanımların yanı sıra şimdi de “termikçi” ve de “çermikçi” gibi söylemler dolaşmaya başladı. Yazarınızın bu konuya ilişkin uzun süre topa girmedi çünkü, önce puslu havanın şöyle bir ortadan kalkmasını bekledi. Biliyor musunuz birincisi, ortada daha henüz bir şey, ne yazı ne de çizi yokken mevzuyu öğrenen Olay Medya’nın üst düzey yöneticilerinden biri, DOSAB’ta ilgili kişiyi arayarak “Eğer böyle bir işe giriyorsanız kesenin ağzını açıp bize reklam vereceksiniz” diyor!.. Bizler ya da gariban sivil toplum kuruluşları farklı algılar ama çevre-mevre hikaye, patronlar öyle kolay kolay bu alemde bir birleriyle dalaşmazlar, hele hele görmediğimiz, fotoğrafın arka planındaki farklı menfaatleri yoksa; üstelik de kendi pantolonları cart diye arkadan sökülmüşse! İşte Çağlar’ın bir söküğünü geçen gün Şehir Gazetesi yazdı. Olay’ın bazı yazarları her gün “termikçi-çermikçi” diye kıvranırlarken, hemen arkalarındaki Yeşim Tekstil’de günde 110 ton kömür yakılırmış ve çıkan 50 küsur ton külün de ne yapıldığı meçhulmüş, haberiniz var mıydı? Yan tarafta yaşayan Karapınar halkıyla da görüşmüş Şehir Gazetesi. Karapınarlılar geceleri baca kapaklarının açıldığından, dışarıya çamaşır asamadıklarından, nefes alamadıklarından yakınıyorlar. Konuya ilişkin iki yazı da her zaman dürüstlüğüne ve samimiyetine güvendiğim Makine Mühendisi Bursa TMMOB İKK eski İl Sekreteri Ahmet Atalay’dan gelmişti. www.yenibursa.com’dan Atalay’ın “Popülizm veya mühendislik” ve “İlim kendin bilmektir” başlıklı yazılarını okumanızı öneririm. Orada Olay Gazetesi’nin bazı yazarlarına seslenen Atalay da, Yeşimde her gün yakılan 100-150 ton kömüre ilişkin şunu sormuştu: “Araştırırken baca külü ve baca emisyon kayıtlarının 1,5 yıl geriye dönük, eksiksiz 7/24 olup-olmadığını da bir öğreniverseniz; bizler de, kamuoyu da aydınlansak…” Ne diyorduk? Ben bu işin Cavit Çağlar tarafından öyle DOSAB, gazeteme 100-200 milyonluk reklam vermedi diye bu kadar sürdürüldüğüne asla inanmam! Aleyhte bu kampanyanın ardındaki en önemli sebep, Bursa Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı İbrahim Burkay ve Yardımcısı DOSAB Başkanı Feridun Kahraman’ın, Cavit Çağlar’a ait Sifaş ve Polylen arazisinin alışveriş merkezi yapılmak üzere organize sanayi bölgesi statüsünden çıkarılmasına karşı durmaları, dahası oda yönetimi olarak onay vermemeleri! Kısasa kısas sizin anlayacağınız! Bir diğeriyse, Cavit bey Yeşilşehir’le, Demirtaş arasındaki kendisine ait 86 dönüm araziyi Araplara satmak üzere anlaşmış, oraya santral kurulursa talipler vaz geçer diye korkasıymış! DOSAB’ın santraline AKP Hükümeti’nin “tamam” dediği, yani onay verdiği kulağıma gelen bilgiler arasında. Bir diğer yandan acaba DOSAB’ın üzerine gidip hükümeti sıkıştırarak, “Madem onlara veriyorsunuz, bana da verin” mi demek istiyor Cavit Çağlar? Uzun zamandır Çağlar’a, “Vermiycem, vermiycem, benim değil mi vermiycem, kuruyup gitse de vermiycem” diyen AKP Hükümeti’nden bu sayede asıl istediği şeyi alabileceğini mi düşünüyor kendisi? Çünkü Çağlar’a ait Bursa Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Sifaş ve Filament arazisi alışveriş merkezi ve konut alanına dönüştürülmek üzere TOKİ’ye devredildiği vakit Cavit beyin hem TMSF’ye olan borçları sıfırlanacak hem de eli biraz para yüzü görmüş olacak! Görünen köy bize göre bundan ibaret, gerisi çevre mevre!

Diğer Haberler