Ata sporu güreş benim çocukluğumda halk arasında çok önemli bir yere sahipti.
Her sene bahar gelip de çimenler yeşerdiğinde Kocayayla’da yüzlerce yıldır süren gelenek yine devam ettirilir, Türkiye’nin dört bir yanından gelen pehlivanların katılımıyla yağlı güreş turnuvaları düzenlenirdi.
Keles’in 38 parça köyünden kamyonlar dolusu insan akardı oraya, ortalık şenlik alanına dönerdi.
Güreşler sırasında mütemadiyen davullar vurulup zurnalar üflenir, maniler eşliğinde anonslar yapan gür sesli cazgırların haykırışları ta karşı tepelere çarpıp geri dönerek yeri göğü inletirdi.
Bir gün belki uzun uzun yazar, anlatırım size eskinin o tadına doyulmaz yağlı güreşlerini.
Az sonra nedenini açıklayacağım ama benim bu gün başka bir fotoğrafı görünce aklıma çok eskilerden “Dünya Güzeli Kel Üsen Pehlivan (Hüseyin)”geldi.
Dönemin çok meşhur pehlivanlarındandı Dünya Güzeli Kel Üsen.
Sıkı güreşçiydi; onun katılmadığı turnuva eksik kalırdı.
Ona neden “Dünya Güzeli” lakabını takmışlardı, işte onu hiç bilemiyorum?
İşte size geçmişten bir fotoğraf.
Yer, Bursa’nın Keles İlçesi ve Kocayayla.
Solda ayakta ellerini beline dayamış vaziyette duran işte size sözünü ettiğim Dünya Güzeli Kel Üsen Pehlivan.
Çoğu rahmetli artık, kimler yok ki o karede?
Dünya Güzeli Kel Üsen’in arkasındaki üzerine ay yıldızlı bayrak serilmiş masanın ardında oturan sert bakışlı kırbaşlı kravatlı kişi benim İsmail dedem (Ekmekçi)mesela.
Onun solundaki kişi dönemin Keles kaymakamı, sağında boyu daha kısa düşen adamsa Mustaabey. (Mustafa Bey)
Mustaabey’in Keles’te, rahmetli Ayşe Ninemin evinin altında küçük bir yazıhanesi vardı, Cuma günleri ilçe pazarına gelen köylülere istida (dilekçe) yazardı.
Benim anne tarafımın bir kolu kasaptır.
Çocukluğuma ilişkin bir anı…
Hiç unutmuyorum, Mustaabey kasap dükkanının önüne gelmişti de Çikin Üsen’den (Çirkin Hüseyin) bir parça kimyon istemişti.
Hüseyin Ekmekçi aslında güzel, yakışıklı çocuktur ama kendisi gibi yakışıklı fakat kaderin bir cilvesi işte, yüzünde çiçek bozuğu olan dedesinin adını taşıdığı için, onun lakabı da ona takılıp kalmıştı işte.
Vermemişti Üsen bir parça kimyonu Mustaabey’e, tüm ısrarlarına rağmen“yok” demişti; oysa vardı biliyorum, gavur inadı tutmuştu, nasıl da üzülmüşüm ki aklımdan hiç çıkmaz!
Mustaabey’in (Ertuğrul) de bir oğlu vardı, o da pehlivandı, adı Orhan’dı.
Güreşlere hazırlanırken her gün 15-20 çiğ yumurtayı kırıp kırıp yerdi.
Bir kuzunun tamamını bir oturuşta tüketebileceği söylenirdi.
Dev gibi iri bir adamdı Orhan; bir de iyi yürekli, saygılı, hürmetkar bir gençti.
Başaltından yukarı çıkamadı Orhan.
Sonra Çanakkale tarafında bir yerlere taşındığını duymuştum ama sonra ne oldu hiç bilmem?
Daha kimler yoktu ki o fotoğrafta Dünya Güzeli Kel Üsen’den başka?
Sinekçi Amed (Ahmet), Servet Turgut, Yusuf Bodur, arkada kamyon kasasında Şaziye, Postacı Üsen’in garısı, İrfan Aydın, Gaymacı Halil, İsmail Saydam, Nazmi Ulu, Recep Bodur, Adil Bey, Gaymakam Ethem, Rasim Keskin, Nurullah Tar, Müftü Abdülrezzak, PTT Müdürü rahmetli Kemal abi ve daha niceleri.
Öte dünyaya intikal edenlerin hepsini rahmetle anıyorum.
Peki, benim aklıma “Dünya Güzeli Kel Üsen” ve bu fotoğraf nereden geldi dersiniz?
İçinde bir başka “dünya güzelinin” daha bulunduğu ahan da şu fotoğraftan:
Solda, fotoğraftaki er kişi AKP Bursa İl Başkanı Cemalettin Torun.
Onun sağındaki karpuz göbekli, sedire başşakları yayarak kaykılıp oturmuş, sırma saçlı, altına bıraktığı ince bıyığıyla burnunu iyice belirginleştirmiş kel kişiyse, Yıldırım Belediye eski Başkanı Dünya Güzeli Özgen Keskin’den başkası değil!..
“Güzel olmak” gibi bir kaygısı vardır Dünya Güzeli Özgen’in.
Bazen kahverenginin, bazen de kestanenin renk skalaları arasında gidip gelerek boyattığı sırma saçlarını başının açık kalan bölgelerini kapasınlar diye uzatıp, aynanın karşısında dakikalarca özenle sağ yanından yukarıya doğru yavaş yavaş her gün tarar mesela Dünya Güzeli Kel Özgen.
Bu yaşta da hala güzel olmak, güzel görünmek ister.
Cildindeki kırışıklar yok olsun diye yüzüne ozon tedavisi yaptırdığı konuşulur, her yerine çiçek usareli kremler sürdüğü rivayet edilir.
Bu kremleri de ta Amerika’dan, Pensilvanya’dan getirttiği dillendirilir siyaset kulislerinde.
Her devr-i iktidarda politikacıları öpüp koklamakta son derece mahir olan Dünya Güzeli Kel Özgen bu kez yaşa bastı ve tekrar adaylığı garantilemek için Hoca’nın yanına gidip el etek öptüğü Pensilvanya’dan dönüşte 17-25 Aralık olayları patlak verince “para-lelcilik”ten damgayı yiyiverdi.
O şimdi asker, canı neler neler ister!..
Esasında Özgen Keskin’in kardeşi Orhan Keskin hala oradaki Türk okullarının müdürü ve cemaatin Mısır İmamı.
Peki, ne işi var Dünya Güzeli Süslü Özgen’in, Bursa Güzeli Cemalettin Torun’un yanında?
Cemalettin bey iki gün önce parti binasının terasında eski ilçe başkanlarına bir iftar yemeği vermiş.
Hoş vermiş de sadece 16’sı gelmiş, çağrılı olan tam 25 ilçe eski başkanı rağbet etmemiş Bursa İl başkanının davetine.
Ne alakaysa, Özgen Keskin’i de çağırmış Cemalettin Torun.
Yemek sonrasında kaçak Pensilvanya çayı içerlerken birlikte poz verip düşman çatlatmışlar!
Özgen beyi görünce benim de aklıma “Dünya Güzeli Kel Üsen Pehlivan” geldi işte; ne yani gelemez mi?
İmdü, geçiyoruz başka bir fotoğrafa daha…
Yukarıdaki kare de bir iftar yemeğinden “kuş bakışı” çekilmiş bir fotoğraf.
“Minik kuş” işte, her tarafa uçup, her yerden görüntü getiriveriyor bana, çok sağ olsun!
Yer, CHP Osmangazi İlçe başkanlığı binasının yanındaki sokak.
İftar yemeğini düzenleyense CHP Osmangazi Garı Golları…
Hani Bakan Faruk Çelik tam 6 bin kişiye bir iftar yemeği verdi ya?
İşte ona nazire yaparcasına organize edilmiş muhteşem bir etkinlik bu!
İlçe yöneticileri ve parti çalışanlarıyla birlikte sağdan say 20 kişi, soldan say 19 kişi!
Bunlar mı iktidar olacak, iktidara getirecek CHP’yi?
Sadece 20 kişiyi Heykel’den, Çekirge’ye götüremez bunlar be!
“Gel teskere, gel teskere bitsin bu hasret!..”
Hey gidi rahmetli Esmeray!!!
Kendi gitti benzeri kaldı bu dünyada yadigar!
Ve “parti çalışanı” dedim de…
Ben bunca yıldır bu kadar kötü yönetilen bir İl örgütü görmedim arkadaş!
Hadi eskiler sigortasız migortasız çalıştırırlardı belki ama aradaki farkı maaşın üzerine ekleyerek fazla fazla ödeme yaparlar ve yapılan fazla mesailerin karşılığını da mutlaka verirlerdi.
CHP Bursa İl Başkanı Şadi Özdemir orada çalıştırılan kızlara yasal hakları olan fazla mesai ücretlerini ödetmiyormuş biliyor musunuz?
Üstelik de bunu yönetim kurulu üyelerinin ısrarlı tavsiyelerine karşın her seferinde geri çeviriyormuş!
Geçenlerde bir yönetim kurulu üyesi demiş ki Özdemir’e, “şu kızlara hiç olmazsa bayram öncesi birer erzak paketi verelim.”
“Hayır” demiş Şadi Özdemir ona da, “vermeycem, vermeycem, benim değil mi vermeycem, oohh oohh, vermeycem!..”
Çalışanlarının fazla mesai ücretlerini ödemeyen, kul hakkı yiyen, onlara üç kuruşluk erzağı bile çok görüp paylaşmayı beceremeyen insanların yönettiği bir partiden bu memleketin başına hayırlı bir iş gelir mi sizce?