El
18 Haziran 2021 Cuma, 11:48
"El motifi" tüm insanlığa ait evrensel simgelerden biridir.
Bu yazıya dair ilhamı Nuray Bilgili'nin Facebook sayfasındaki bir paylaşımından aldım, haberiniz olsun...
Homo Sapiens'in henüz "avcı toplayıcı" döneminde olup da mağaralarda yaşadığı sıralarda, ağızdan püskürtülen pigmentlerin günümüze ulaştırdığı "el izlerini" görürüz duvarlarda...
"El atmak, el kol olmak, ellemek" dilimizde de hep dayanışmayı, yardımlaşmayı, iyileştirmeyi, yanlış bir işi düzeltmeyi ifade eder.
Dolayısıyla "tanrısal" bir kavramdır insan için.
Fenikelilerin kutsadıkları el, Tanrıça Tanit'in elidir...
Hristiyanlar ona "Meryem'in eli" derler, Müslümanlarsa "Hazreti Fatma'nın eli"...
Bu el Türk mitolojisindeyse "Tanrıça Umay Ana'nın eli" adını alır...
Umay Ana; bebekleri, çocukları, kadınları, hayvanları ve hayvan yavrularını koruyan bir figürdür.
Yeni doğan bebeklere süt ve hayat verir.
Doğum Tanrıçasıdır ve doğumlara yardım eder.
"El Simgesi" Tanrıçanın koruyan, kollayan, sağaltan, tedavi eden, seven, doğurtan, hayat veren, şefkatli ve sevecen elini ifade eder.
Bolluk ve bereket demektir.
Anadoludaki kadınlar bir işe başlamadan önce "Bu benim elim değil, Fatıma Anamızın eli" derler...
Hatta yine Türklerde "doğum lekesiyle" dünyaya gelen bebekler için "Umay Ana'nın eli değmiş" denir ve çocuk kutsanır.
Nişasta helvasını çok severim...
Rahmetli anneannem Halime Ekmekçi bunu bildiği için bana sık sık yapardı çocukken.
Mis gibi kokan halis buğday nişastasını önce suda eritir, ardından şekerini de kattıktan sonra bakır bir tavada kızdırdığı zeytin yağının üzerine döküp, bir yaslağaçla karıştırmaya koyulurdu.
Top top olan kızdırılmış helvayı bazen eliyle karıştırır, sonra da bana şunu derdi:
"Bak oğul, nişasta helvasını Fatma anamız yapmış da hep eliyle karıştırmış!.. O gün bu gündür hiçbir kadının elini yakmaz bu helva"!..
Biliyorsunuz Hazreti Fatma, Ali'nin karısı, Peygamberin en küçük kızıdır.
Bir durumu sağaltmak için "ellemek" biz gazetecilerin de asli görevidir aslında.
Geçenlerde "Ülkü Pastanesi'nin astronomik fiyatlarını" eleştirdiğim bir yazı kaleme almıştım...
İşittiğime göre sahibi Numan Yanbolu bana gönül koymuş...
Koymasın!
Yıllardan beri oradan alışveriş eden birinin tenkidinden memnuniyet duyup, bundan ders çıkarsın...
Şimdi bir işletmeye daha "el atmak" istiyorum...
Yıllardan beri "Çiçek Izgara'ya" gider, ürünlerini afiyetle yeriz...
Geçenlerde 3 kişi vardık oraya...
Birer porsiyon köfte, tek kişilik piyaz ve patatesin yanında birer de içecek söyledik...
Abi, bi hesap geldi evlat acısı gibi, tam 188 lira 50 kuruş!..
"Oha" dedim yani; bu ne?!.
Bir baktım ki adisyona, içecekleri birbirlerinden ayırmadan 8 lira 50'şer kuruşları güzelce bir döşemişler!..
Piyaza 22 lira, patatese 15 lira yazıp kaykılmışlar!..
Şimdi sıkı durun, yüz-yüzelli gramlık bir porsiyon köftenin fiyatı tam "42 lira" olur mu ya?
Deli mi öptü sizi?!.
Bi daha Çiçek Izgara'ya gidersem iki olsun!
Ne bu ya?
Etin fiyatı belli, budun fiyatı belli!
Boru mu döşüyonuz, hesap mı kesiyonuz?!.
El insaf!
Bursa'ya mal olmuş bir marka olacaksın, ondan sonra kalkıp Bursalıları kazıklayacaksın!..
Bir gün Fatma Ana'nın eli bir dokunur ki size, bir daha kapıda müşteri bulamazsınız vallahi!..
+ A -