Yazarlar

Eleştirel akıl

post-img
Üretim araçlarının kamunun yani, devletin elinde olması, ekonomik etkinliklerin kâr elde etmek yerine insanların gereksinimlerini karşılaması için işletilmesi gerektiğini öne süren, değer olarak emeğe önem veren, toplumun örgütlenmesinde köklü değişiklikler amaçlayan siyasal öğretinin adıdır Sosyalizm. İlk çağdan beri farklı biçimlerde yorumlanan bu düşüncenin önemli isimleri, daha doğrusu temsilcileri Platon, Campanella, Saint Simon, Robert Owen, Charles Fourier, Proudhon, Louis Blanc ve bilimsel sosyalizmin kurucuları olan Karl Marx ile Friedrich Engels’tir. Kişi yerine toplum kavramının öne çıktığı düşünce tarzında, siyasi eşitliğin ekonomik eşitlikle birlikte sağlanması gerektiği savunulmuş, aksi takdirde tam bir özgürlüğün olamayacağı vurgulanmıştır. Marksist teoriye göre sosyalizm, bireycilik ve özel mülkiyet odaklı kapitalizmin yerini alacak ve sonrasında sosyalist yapı doğal bir şekilde yerini komünizme bırakacaktır. Diğer bir ifadeyle; sosyalizm, kapitalist ve komünist sistem arasında bir köprü işlevi görmeye namzettir. Kısacası, sosyalizm tarihinde sosyalist grupların düşünceleri arasında bazı farklılıkla olsa da ortak noktaları toplumculuk, eşitlik, sınıfsız yaşam gibi hedeflerdir. Karl Marx tarafından geliştirilen sosyalizmin esasları ünlü düşünürün Das Kapital isimli eserinde ortaya konulmuştur. Ve Marx’ın önderliğinde pek çok insan tarafından geliştirilen sosyalizm kavramı dünyada ilk kez Rus lider Vladimir Lenin tarafından hayata geçirilmiştir. İnsanlık tarihinde bir ilk olan Lenin’in bu hareketiyle kapitalist sistem yıkılarak yerine sosyalist bir sistem getirilmiştir. Yani, “Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği” kurulmuştur. Peki, yeni kurulan bu devlet gerçekten Cumhuriyet midir? “Değildir.” Milyonlarca insanın Sibirya’ya sürgün gönderildiği, bir o kadarının da birer kurşunla katledildiği bir zulüm abidesidir aynı zamanda Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği. Sonrasındaysa Çin’de bir devrim yapıldı ve adını ”Çin Halk Cumhuriyeti” koydular. Peki bu devlet Cumhuriyet’le mi idare edildi ve ediliyor? Hayır, asla! Batılı ülkeler tarafından katledilen Libya’nın eski diktatörü Muammer Kaddafi geçmişte yazdığı “Yeşil Kitapla” bir manifesto yayımlamış ve kurduğu yeni devletin adını da Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi koymuştur. Cemahiriye “cumhurlar idaresi” demektir. Kaddafi’ye göre liberal demokrasi bir Batı uydurmasıydı. Halk egemenliği için aşiret, köy, mahalle, semt ve şehir düzeyinde “cumhurlar” yani halk komiteleri kurulmalı, onlardan oluşan “Cemahiriye” devleti oluşturulmalıydı. Böylece cumhurlar yoluyla her şeye halk karar verecek, devletin yerini de cumhurlarda örgütlenmiş halk alacaktı. Tabii her cumhur ya da komite Kaddafi’nin emrinde yapılandığı için ortaya basit bir totalitarizm çıktı... Zaten amaç da bildiğimiz demokrasi değildi. Stalin’in “devleti kutsayarak” kurduğu “totaliter parti rejimiyle” cemahiriye arasında çok önemli farklar vardır ama iki noktadaki benzerliği önemlidir: İkisi de totaliterdir mesela... İkisi de “devlet ortadan kalkıyor” diyerek devlet fonksiyonlarını totaliter parti ve cemahiriye örgütlerine vermişlerdir... Cumhuriyet rejimi ulusun, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimi değil mi? Peki, Türkiye’de Cumhuriyet’i kuran CHP’nin de ilk başlarda örneğin Valileri İl başkanı yaparak devlet fonksiyonlarını da onların eline verip, totaliter bir yapıya büründüğünü niye görmüyorsunuz? Adam, “Türkiye’de 15 yıl hiç seçim yapılmadı” deyince Panter Emel misali üzerine atlayıp, linç etmeye kalkışmak yerine bunun doğru olup olmadığını sorgulamıyorsunuz? Daha da ötesi memlekette 1950’ye değin yapılan tüm seçimler şaibelidir! Açık oy, gizli tasnif yöntemiyle mi gerçekleşir Anayasa’daki “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi? Yalanlar ve yanlışlar üzerine kurulabilir mi dünya? Geçen gün eskiden sosyalist düşüncede olan bir arkadaşım Facebook’ta paylaşmış, “Atatürk’ü sevmeyenler bu ülkeden defolsun” diyor! Geçmişte de bu memlekette “Komünistler Moskova’ya” sloganları atılıyordu; ne farkın kaldı şimdi? Pek adetim değildir ama geçen gün sosyal medya üzerinden artık yapılan goygoyculuğa daha fazla dayanamayıp şunları yazdım: “Bu ülkede eski Komünistlerin, Marksistlerin hepsi şimdi fanatik birer Atatürkçü ve Cumhuriyetçi oldu. Bundan 40 yıl önce neredeydiniz siz?!.” Yakın çevremdeki eski tüfeklerin hepsi atladı! Meğerse hepsi eskiden de aynı düşünceleri taşıyorlarmış! Oysa hem kapitalist, hem de sosyalist olunmaz! Biri proletarya, diğeriyse egemenlerin diktatörlüğünü savunur çünkü! Boşuna tepinip durmayın… Cumhuriyet de içinde gerçek manada “demokrasi” olmadan Cumhuriyet olmaz! İnsanlık tarihi sözde bir Cumhuriyetler çöplüğüdür! Hepiniz için bolca “eleştirel akıl” dileyerek, “geçmiş bayramınız  kutlu olsun” diyorum!

Diğer Haberler