Hüseyin Şimşek, belki de Bursa'nın son kabadayısıydı...
Eskinin kabadayıları klasik mafya örgütlenmelerinin yaptığı gibi gibi uyuşturucu, beyaz kadın satıcılığı, ya da hapçılık gibi işlere asla girmezler, yasa dışı olsa da genellikle kumar oynatıp, racon keserlerdi.
Hikmet Şahin'in işyerine gidip, bacağına sıktı Hüseyin Şimşek ve sonuçta Bursa Eski Belediye Başkanı hayatını kaybetti.
Pek çok insan tarafından sevilen, sayılan bir insandı rahmetli.
Fakat alın yazısının önüne geçilemiyor işte; kader ağlarını bir noktada örüveriyor.
Hikmet Şahin'in bir şanssızlığı da Şimşek'in, Glock marka tabanca taşımasıydı.
Çekirdeğin çıkış hızı diğer markalara göre çok fazla olan bu silahtan çıkan mermi bacağındaki atar damarı parçalamış, sonuçta kan kaybından hayatını kaybetmişti.
Dönemin İstanbul, Bursa ve İnegöl'de görev yapan ve bu gün Fetö'yle bağlantıları gerekçe gösterilerek meslekten ihraç edilen Ferruh Gün, Mahmut Pekdemir ve Sadrettin Sarıkaya gibi savcı ve hakimlerinin değerlendirmeleri sonucu yağma suçundan 12 yıl, silahlı çete kurup, adam öldürmekten de ömür boyu hapse mahkum ettiler Hüseyin Şimşek'i!..
Şimşek'le zaman zaman mektuplaşıp, haberleşiyoruz.
Benim tanıdığım kişi mert ve garibanın yanında duran, iyi yürekli biri.
Fakat kader, sadece 12 yaşından itibaren örmüş O'nun de için ağlarını!..
En son uzunca bir mektup yazıp, hem uzak geçmişe hem de düne götürmüş bizi.
Hikmet Şahin'in ölümle sonuçlanan kaderine nasıl ve kimler eliyle sürüklendiğini, satır aralarından kolayca anlıyorsunuz...
Hep birlikte okumaya başlayalım bakalım:
"Heykel'deki Ünlü Cadde'nin girişindeki Sönmez İş Sarayı'nın inşaatı, rahmetli Kaya Ali Kayakent'in işlerini sekteye uğratmıştı. (Kaya Ali Kayakent o dönemin kabadayılarından biridir bu arada.)
Toz, toprak bir yandan, kumarhanesine kimse gelmez olmuştu.
Kaya Ali Kayakent, zaten bu inşaatın sahibine diş biliyordu ancak, uzun zamandır dostu olan Benli Halil'le, Ali Osman Sönmez'in de araları çok iyiydi. (Benli Halil de meşhur eski bir kabadayı. Hüseyin Şimşek'se O'nun yeğeni.)
Ali Osman Sönmez'in babası Bulgaristan'dan dönünce İnegöl'e yerleşmiş, aynı yaşlarda olan Sönmez ve Benli o zamandan arkadaşlar.
Ayrıca, Benli'nin ailesi İnegöl'ün varlıklı ve köklü ailelerinden.
Sönmez'in maddi durumu o zamanlar hiç de iyi değil...
Sonra da kısa sürede büyük bir servet edinmeye başlamıştı.
Kaya Ali Kayakent, Gemlikliydi...
Dostu Benli'nin hatırına Sönmez'e rahatsızlık vermiyordu.
Ta ki Gemlik limanına gelen gemiler dolusu floşun Sönmez'e geldiğini öğreninceye kadar!
Çünkü floş kaçak yollardan geliyor, çok para kazandırıyordu.
Bunu öğrenen Kaya Ali Kayakent, Ali Osman Sönmez'in Yalova Yolu'ndaki fabrikasına Gemlik'e gidip gelirken sık sık uğramaya başladı.
"Kaçak floş getirip yolunu buluyorsun" diye sıkıntı vermeye başladı.
Sönmez bir defa bir miktar para vererek durumu kurtarmaya çalıştıysa da bu tür adamlara bir kez verirsen her zaman gelirler; Sönmez'in yaptığı o zamanki kanunlara göre suç çünkü, floş kaçak yollardan gelip, fabrikada işleniyordu.
Emniyet'e de şikayet edemez zaten, o zaman Bursa'da 4-5 adet jiple asayişi sağlamaya çalışıyordu Emniyet...
Ali Osman Sönmez'in bu durumu söyleyebileceği bir tek kişi vardı o da dostu Benli Halil.
Ayrıca Benli, Sönmez'in kaçak floş işi yaptığını zaten biliyordu.
Sönmez'in de zaman zaman bir işi düştü mü görüyordu.
Beni Halil paraya asla değer vermeyen bir insandı.
Mavi Köşe'deki kumarhanesinde toplanan parayı (manayı), yine sahibi olduğu Kayhan girişindeki İnegöl Yazıhanesi'nde toplananlarla birlikte son kuruşuna kadar fakirlere, hastası olanlara, borçlulara, gariplere hiçbir karşılık beklemeden dağıtırdı.
Bu gün ismi hala anılıyorsa zorbalığından değil, çok cömert, son derece iyi kalpli ve gerçek kabadayı olduğundandır.
Benim de ölümünün üzerinden 40 sene geçmiş olmasına rağmen ona olan sevgim ilk günkü gibi kalbimdedir.
Gelelim rahmetli Kaya Ali'ye...
Benli Halil, Kaya Ali Kayakent'i -Sönmez konusunda- pek çok kez uyardı ama nafile, artık düşman olmuşlardı iki eski dost.
Sönmez'in para hırsı yüzünden kanlı bıçaklı oldular.
Kaya Ali Kayakent, "Bunlar Sönmez'le yollarını buluyorlar, beni de adam yerine koymuyorlar" diye düşündü muhakkak.
Benli, sahibi olduğu Kayhan girişindeki İnegöl Yazıhanesi'nde otururken, telefon acı acı çaldı.
Kısık bir sesle Kaya Ali Kayakent'in şoförü "Abi, Kaya Ali abiyle seni öldürmeye geliyoruz" dedi!..
Şoförün bunu, "İki eski dost birbirini öldürmesin" diye söylediği ihtimal dahilinde.
On dakika geçmişti ki, Chevrolet marka aracın fren sesi duyuldu.
Kaya Ali Kayakent ve en has adamı hızla içeri daldılar.
Benli Halil gelen telefondan sonra herkesi dışarı çıkarmış, mermiyi namluya sürmüş, gazetenin altına silahını koyup beklemeye başlamıştı.
Rakibi de kendi ayağıyla gelmişti işte.
Yoksa Benli Halil eski bir dostunu çıkar için öldürecek bir adam değil.
Kaya Ali Kayakent, "Benli" dedi, "seni öldürmeye geldim."
Sonra yanındakine dönerek "Çak" dedi!
Silahı zaten Benli'nin elindeydi ve artık karar verme zamanıydı.
İlk mermileri Kaya Ali Kayakent yedi ve oracıkta canını verdi.
Bir tane de yanındakine doğru sıkınca adam arkasına bile bakmadan kaçtı.
Benli Halil nefs-i müdafadan 4-5 sene gibi düşük bir ceza aldı.
1974 affıyla da 2 sene yatıp çıktı.
Sönmez'in keyfine diyecek yoktu.
Benli tahliye olur olmaz kendisine son model yeşil bir Mercedes alacak, ayrıca birlikte Fomara'da lüks bir otomobil galerisi açacaklardı.
Emniyet ve Adli makamlarla ilgili işlerini Sönmez hallediyordu; araları çok iyiydi.
Ancak 2 sene sonra İnegöl'de Benli Halil'in ağabeyi Veli Demir Özer silahlı saldırı sonucu, Abaza Ertuğrul tarafından öldürüldü.
Orman Bakanlığı'ndan emekli, karıncayı bile incitmeyen, çocuğu olmadığı için yanında büyüdüğüm, bu dünyada en sevdiğim insanlardan biriydi.
Ben henüz 12 yaşındaydım ve olayı öğrenir öğrenmez İnegöl Devlet Hastanesi'ne gittiğimde, otopsi yaptıklarını öğrendim.
Bu yaşadıklarım beni son derece etkiledi ve bunları yapanlardan hesap soracağıma dair kendime söz verdim.
Bu olaydan bütün sülale çok etkilenmişti çünkü Benli Halil duygusal bir insandı.
Sülalede geriye kalanlarsa işinde gücünde insanlardı ve Benli'den söz aldılar karşılık vermeyeceğine dair çünkü, güya bizleri düşünüyorlardı.
Nereden bileceklerdi benim bu olaylara sebep olanlara, dayılarımı öldürenlerin, vuranların, yardım edenlerin yedi sülalerine savaş açacağımı?!.
Ve Benli Halil çok etkilenmişti, kendini suçlu hissettiği muhakkak ancak, ilginç gelişmeler yaşanmaya başladı.
Benli Halil'in bu olayla birlikte Sönmez'le arası açılmaya başladı!
Benli Sönmez'e büyük bir hınç duymaya başladı.
Ali Osman Sönmez'i maddi ve manevi olarak bunaltıyor, her gördüğü yerde tokatlıyordu!
Abisinin ölümünü de Kaya Ali'nin yakınlarının tetiklediğini düşünüyordu.
İşte bu yüzden O da bu sonuçtan Sönmez'i sorumlu tutuyordu! (Sönmez'in paçasını kurtarabilmek için yok yere adam öldürmek zorunda kalmış üstelik de abisinden olmuştu.)
Zaten Sönmez'in para hırsının işleri bu noktaya getireceği aşikardı.
Sönmez derin sıkıntılar içindeydi ancak, şartlar eskisi gibi değildi; çok parası vardı artık!
Benli'den çok bunalmıştı.
Benli Halil yalnız başına geziyor, adeta intihar ediyordu!
Kendini kumara vermişti.
Bir gece, "Çok güzel kumar var" diye kendisini Odun Pazarı'ndaki Mahrukatçılar Derneği'ne davet ettiler.
O gelmeden günler öncesinden kumarhane sahibi Sarı Abaza Suat ve kendisine İnegöl'deki minibüs yazıhanesini verdiği Abaza Emin planlarını yapmışlar, Benli'yi öldürecekler!
Çıkışta, demir parmaklıkların arkasına saklanan Abaza Emin, ensesinden vurarak öldürecekti Benli Halil'i.
Oysa Benli, Emin'e çok büyük iyilik yapmış, İnegöl'deki yazıhaneyi vermişti.
Abaza Suat'la bir hasımlığı yoktu.
Neydi bunları, bu işe yönelten?
Bu olay 1979 senesinde olmuştur; kısa bir süre sonra da 12 Eylül gelmişti ancak, o dönemde sadece Abaza Suat'ın kumarhanesi açık kalacak ve o zamanın görevlileri tarafından her daim kollanacaktı!
Bense, dayılarımı öldüren Abaza Ertuğrul ve Emin'in, 1990 yılında cezaevinden çıktıklarından sonra "bir restoranda oldukları" haberini alır almaz oraya yalnız gidip, Abaza Ertuğrul'u öldürüyorum.
Kısa bir süre önce masadan kalkan Abaza Emin kurtuluyor.
Ancak, bu olaydan sonra Abaza Emin toplum içine karışmaktan kaçınıyor ve korku içinde yaşayarak, bir süre sonra beyin kanamasından ölüyordu.
O'na korkuyu veren ben değil, yaptığı kalleşçe icraatın kalbinde yarattığı pişmanlıktı.
Nice insanlar tanıdım, aslan gibi cesurdular ancak, yaptıkları hainlikler ve haksız hukuksuz davranışları yüzünden arkalarına bakmadan yürüyemez oldular."
DEVAM EDECEK