Yazarlar

Ey Bursagaz’ı yöneten er kişi…

post-img
Bu mesleği yağcılık, yıkamacılık ya da yalamacılık olarak gören pek çok gazeteci bozuntusu var şehrimizde. Bunların asıl peşlerinde oldukları şeyse  menfaatçilik, avantacılık ya da logorculuktur aslında. Aranızdan şimdi bu “logorculuk” da neyin nesidir diye soranların olduğunu duyar gibiyim? Sözlüğe bakmayın, karşılığını orada bulamazsınız! Bursalı gazeteciler arasında yerel bir deyimdir bu “logorculuk” lafı. Bursaspor’a simge olsun diye yıllar önce “timsahı” öneren Bahri abi (Atalay) şeyinden uydurdu büyük ihtimalle bunu da! Yeni nesil de pek bilmez çünkü, çoğu zaten logorcu olarak başladı bu devirde mesleğe! Gazeteciye basın toplantılarından sonra verilen hediyeyi ifade eder “logor” sözcüğü. Eski göbekçi takımı logoru garanti olan toplantılara kendileri gider, diğerlerine de çömezlerini gönderirlermiş. Müdürlerse, yönlendirdikleri muhabirlerini “benim logorumu da almayı sakın unutma” diye sıkı sıkı tembihlerlermiş. Tabii ne oluyor böyle bir durumda? Logorcu gazeteci takımının yüzünü güldüren o kurumun yöneticilerinin de yüzleri gülüyor ve haberleri ön sayfadan geniş biçimde veriliyor! Mesela Sütaş’ın basın toplantısına herkes gitmek ister, logoru garantidir çünkü! Toplantı bitiminde çeşit çeşit peynirlerden oluşan hediye paketi gidenlerin eline mutlaka tutuşturulur orada. Keza Marmarabirlik de öyledir örneğin; en az bir aylık zeytin ve zeytinyağınız arabanın bagajına konmuştur bile. Hadi bunları yadsımıyorum… Kendi üretimleri olduğu için çam sakızı çoban armağanı sembolik hediyeler olarak kabul edilebilirler. Zaten reklam bütçeleri de olduğu için gazetelerin her zaman baş tacıdır böyle kurumlar. Adam yazıyor oraya: “Kahvaltılı basın toplantısına bekliyoruz.” Yuh görgüsüz! Menüde neler olduğunu da yazaydın bari, “taze marul yaprakları dana jambon ile” filan diye. Hadi kahvaltı ikram edeceksen et gene ama yapma işte bu nezaketsizliği. Kahvaltıyla adam çekecek aklınca. Var yani meslekte bunlara tamah eden insanlar ve zemin hazırlayan kuruluşlar. Adam Mehmet Yaşin gibi resmen doyumluk girişiyor kahvaltılıklara, neredeyse öğle yemeğini de orada hallediyor. Biri anlatsa inanmazdım, kendi gözlerimle görüp, kulaklarımla işittim… Gerçi şimdi rahmetli oldu, bundan yıllar önce Çelikpalas’ta basın için verilen bir yemeğin ardından yanına garsonu çağırıp, “tatlı pek güzelmiş evladım, mutfaktan bir de yengen için paket yaptırıver” demesin mi adam?!. Gazetecilere logor dağıtmayı seven şirketlerden bir de Bursagaz. Muayyen günlerde insanların evlerine kargoyla hediyeler yolluyor Bursagaz yöneticileri. En son gelen gömleği talebe bir çocuğa verdim kullansın diye. Almayacaksın ama paketin içinde ne olduğunu da bilmiyorsun ki! Ey Bursagaz’ı yöneten er kişi… Senlen aramızda nasıl bir hukuk, nasıl bir arkadaşlık var da hiç sıkılmadan, bana sormadan  benim evime kadar hediye yollayabiliyorsun ha? Bu güne dek oturup kalkmışlığımız, bir kahve olsun içmişliğimiz var mı senle? Aramızdaki tek duygusal ilişki her ay boru gibi gelen doğalgaz faturalarından sonra aklımdan geçen fantaziler! Beni ve diğer gazetecileri ne yerine koyuyorsunuz önceden arayıp haber vermeden hediye göndererek sen ve arkadaşların farkında mısınız siz? Basın toplantılarından sonra birer kilo kuru fasulye verip, “buyrun arkadaşlar fasulye gaz yapar” diye espri üretseniz dahi daha manalı olurdu vallahi! Mesela Marmarabirlik, Sütaş ya da Uludağ Gazoz gibi, sembolik olarak içinde kendi ürününüz yani gaz olan mini piknik tüpleri hediye edin, hiç olmazsa “yaratıcılıktan” kurtarırsınız kendinizi! Eve gömlek, kazak neyin göndermek de neyin nesi ya? Bu yaptığınız çok ayıp bir şey, otur sıfır, Bursagaz’ı yöneten er kişi!.. Bu kuruluşun basın toplantısı vardı geçen gün. Yukarıda sözünü ettiğim yaklaşımını hiç beğenmediğim için gitmedim. Ertesi gün kaleme alınan yazılara şöyle bir baktım, aman Allah’ım, bazıları bir methiyeler düzmüşler ki Bursagaz’a ve yöneticilerine, inan olsun bal döküp yalasalar ancak bu kadar zevk verebilirler adamlara. “Bu kentin en kurumsal, en ciddi, en saydam, en insana değer veren şirketlerinin başında geliyormuş Bursagaz.” Çak bir gömlek, yünlü ossun, oduncu tipi ossun! “Genel Müdür Ahmet Hakan Tola’nın ciddiyetinden mi kaynaklanıyor, yoksa Alman disiplini midir, bilemezmiş, sunumlardaki derinliğe, yöneticilerin üretkenliğine hayran olmamak mümkün değilmiş oraşta!..” Çak V yaka bir kazak, pembe ossun! Şimdi bu kentin en kurumsal, en ciddi, en saydam, en insana değer veren(!) (Arkadaş hala ilkokul Türkçesiyle bu kentte köşe yazarlığı yapıyor bu arada!)  şirketlerinin güya başında gelen Genel Müdür Ahmet Hakan Tola’ya soralım bakalım… Bursagaz, Akpınar Mahallesi’nde ruhsatsız, dolayısıyla kaçak ek bina yapıyor mu? Üstelik de bu bina park alanına mı inşa ediliyor? Binanın kaba inşaatı tamamlandıktan sonra plan değişikliği talebi ve ruhsat için Osmangazi Belediyesi’ne başvurulduğu konusu doğru mu? Peki, Osmangazi Belediyesi İmar Komisyonu’nun plan tadilatı ve ruhsat talebini oy birliğiyle reddettiği gerçek mi? Üstelik de orası için 15 metre 50 santim yükseklik, iki misli emsal artışı talep edilmesine ne diyeceksin sevgili müdür? Bursagaz sütlü keçinin oğlağı mı da ona imtiyaz sağlansın? Şimdi orada heyula gibi duran kaba inşaatı bitmiş binanın akıbeti ne olacak peki ey müdür? Aloo, 6126 ada, 37’nci parselden bahsediyorum duyuyor musun müdür? Kurumsal, en ciddi, en saydam, en insana değer veren(!) şirket böyle mi olunuyor? Kent katliamı değil midir bunun adı? Ciddiyet, Alman disiplini, derinlik ve dahi üretkenlik bu devirde üstelik de park alanına ruhsatsız bina yapmakla mı sağlanıyor? Tarihte hangi Alman yapmış bunu? SON SÖZ: Ey er kişi Genel Müdür Ahmet Hakan Tola, sen sen ol sakın girme bu gazeteci takımıyla bir daha asla kol kola!

Diğer Haberler