Söylenecek yüzlerce, binlerce şey var ama…
Bi sakin!..
Bi sakinleşelim önce.
Muhteşem bir karar verdi Türkiye seçmeni, her iki yakaya da eşine az rastlanır nadide mesajlar yolladı.
Dedi ki Recep Tayyip Erdoğan’a, “Bir dakika usta, seni seviyor, beğeniyor, seçiyorum ama bil ki, nefesim ensende. Yanlışa düştüğün vakit iktidara getirdiğim Ecevit’i geçmişte bir dakikada nasıl yüzde 1’e düşürdüysem, seni de yine yüzde 1’le bir saniyede harcarım, bak ona göre!..”
Bıçak sırtı bir seçim oldu bu.
Ne yüzde 60-70’le bu taraf şımartıldı, ne de yüzde 50’nin altına inilerek Türkiye’nin önü kapatıldı.
Tayyip Erdoğan’a kızanların en önemli argümanı “milleti kutuplaştırdığı” gerçeğiydi.
Kendilerinin “ötekileştirilmesinden” hatta daha da ötesi, “vatan hainleriyle aynı kefeye konulmalarından” rahatsızdı pek çok insan!
Oysa seçilebilmek, seçildikten sonra orada kalabilmek, daha da ötesi bulunduğu yerde çok önemli değişimleri gerçekleştirebilmek için insanları keskinleştirmek zorundaydı Recep Tayyip Erdoğan.
Siyaset bilimi, toplum mühendisliği bunu gerektiriyordu çünkü.
Başka da yolu yoktu!
Şimdi artık öyle değil!
Bundan sonraki Türkiye’nin “başkanı” ülkenin yüzde yüzünü kucaklamak durumunda bundan böyle yeni sisteme göre.
Ve inanıyorum ki, Cumhurbaşkanı da aynen öyle yapacaktır.
Siyasetteki gerginliğin, kırılganlığın da önünü tıkamıştır bu referandumun sonucu.
Anlaşılan o ki, Devlet Bahçeli haricinde MHP’den başka hiç kimse “evet” oyu vermemiş Anayasa değişikliğine!
Kendi tabanının hiç sallamadığı, hiç itibar etmediği bir adam konumundaymış meğerse Devlet Bahçeli.
Bu açıdan da çok hayırlıdır çıkan sonuç.
MHP’deki üst yönetim de artık değişecek, merkez sağda belki de kendisini sorgulayıp, yenilenmiş gıcır gıcır bir parti doğacaktır.
Cumhuriyet Halk Partisi için de çok büyük bir fırsattır bu durum.
Üzerindeki yükü silkeleyip atabildiği takdirde önü açıktır bu partinin de.
Çok büyük yalanlar söylediler tepesindekiler halka.
“Cumhuriyet, demokrasi, elden gidecek, ülke bölünecek” dediler.
Bazıları kendi yalanlarına kendileri de inandı, haklarını teslim etmek lazım!
Sana söylüyorum kızım, Pelin Pelerin sen anla!
Görüp izleyecekler, ne Cumhuriyet elden gidecek, ne de demokrasi!
Ekonomisiyle, siyaseti, ticareti, sanayisi, turizmiyle çok daha güçlü, çok daha istikrarlı bir Türkiye gelecek önümüze.
CHP’li Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu gibi kayış sıyırıp “gelsene lan buraya” diye bağırmayacak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde artık hiç kimse.
Birbirlerinin kafasına su şişesi atmayacaklar.
Gerek de kalmayacak çünkü.
Meclis, asli görevi olan yasama çalışmalarını sürdürecek; ha bir de demokrasi kanallarında tıkanma olduğu vakit ülkeyi tekrar seçime götürüp, hem kendisini, hem de başkanı halkın oyuna ve onayına sunacak.
Daha önce partisine ve siyasete göbekten bağlı olan bakanların gözleri artık hiçbir şeyden korkmayacak; bürokrasinin üzerindeki politik etki en az seviyeye inecek.
Zülfikar bey (Yüksel) iddiayı kaybettiği için bana Tergan’dan bir ayakkabı alıp, Yenişehir’in meşhur terzisi Hayrettin beyin (Titiz) elinden çıkma bir takım elbise ısmarlayacak; ardından Canlı Balık Lokantasında şahsıma şöyle mükellef bir ziyafet çekecek!
Keza, CHP Nilüfer İlçe Başkanı Mehmet Turan Tansal kaybettiklerini yerine getirmenin haricinde yeni stadyuma gidip çim sulayacak.
CHP Bursa İl Başkanı Şadi Özdemir kendisine yeni porselen dişler sipariş edecek, Kemal Kılıçdaroğlu’yla birlikte “diş selfie” çekecek.
Tayfun’a bulunacak gelin, adı olacak Selin!
Esmeray hamama gidip kese yaptırdıktan sonra idrofil pamuk gibi bembeyaz çıkacak.
Hayri’nin Mudanya’ya küçük de olsa bir hayrı dokunacak.
Ünlü düşünür, yazar ve söylenir Can Ertan yeni dönemde de söylenmeye devam edecek.
Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey sakalını kesecek.
BURULAŞ Genel Müdürü Levent Fidansoy kilo verip, fidana dönecek.
Şehir Gazetesi’nin sahibi Nezir Asaroğlu bin kadar daha FETÖ’cüyüz ortlatacak!
Yeni Marmara Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Efe, “hepiniz birlikte gelin layn, tümünüze birden 10 numara kalın gelirim” diye manşet atacak!
Kış kışlığını, puşt puştluğunu yapacak.
Osman’a (Güleç) on yüz milyon adet otomatik fabrika kapısı siparişi gelecek.
Pilav Naim üç ayların ardından bira içmeye devam edecek.
Kaportacı Kadir Bekar’ın Abdi’si 365 gün yiyecek, bundan böyle piştide kağıtları çalmayacak, çaktırmadan yere atmayacak!
Hayri abi artık kırmızı ışıkta geçen yayaların üzerine araç sürmeyecek!
FETÖ’nün g.tü buz tutacak!
Sütler kaymak yapacak, danalar hep kız doğacak!
Yumurtalar çift sarılı, kovanlar bol arılı olacak!
Yeni sistemde evde kalmış kızlara koca, dertlilere hoca bulunacak!
Sevgili validem tavlada artık beni her günyenecek!
Türkiye’de gerçekleşen olay bir devrimdir, bunun ne anlama geldiğini gün be gün ileride herkes anlayacak.
Muhalefette olacağı gibi aynen iktidar partisinde de köşe bucak bir bahar temizliği yapılacak önümüzdeki günlerde.
Sorun, çalıştı mı Bursa İl Başkanı Cemalettin Torun?
Peki ya yönetimindekiler?
Tam aksine, “hayır” çıksın diye dua eder gibi bir halleri vardı çoğunun!
Gidecekler.
Tıpış tıpış tıpış gidecekler!
Peki ya neredeydi MÜSİAD filan gibi işadamı dernekleri?
İçine mi kaçtı acaba MÜSİAD?
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın matbaa ve baskı işlerini seçimi kazandıktan sonra İzmir’deki, Fethullah Gülen’in kardeşlerinin işlettiği bir matbaaya veren, FETÖ’cülerin desteğiyle seçilen, yıllarca Gülcemal’in dış ticaret müdürlüğünü yapmış olan, yönetimindeki pek çok kişi FETÖ’den dolayı tutuklanan sütten çıkmış ak kaşık İbrahim Burkay nerelerdeydi kampanya boyunca acaba?
Hiç olmazsa “referandumda ‘evet’ çıkarsa eğer, ekonominin daha iyi olacağını” filan söyleyemez miydi göstermelik de olsa millete?!.
Bunların hiç biri “evet” çıkmasını istemedi.
Hiç biri çalışıp gayret göstermedi.
Keza Bülent Arınç, Abdullah Gül gibi insanlar da öyle.
Türkiye’nin, Türk insanının değil, İngiliz’in, İngiltere kraliçesinin gülü olmayı tercih etti Abdullah Gül.
Meğerse çok yalnız adammış şu Recep Tayyip Erdoğan!
Kendi partisindeki asalaklara rağmen tek başına böyle bir sonuç aldı ki, helal olsun!
Bundan böyle etrafının son derece başarılı ve becerikli insanlarla sıkı sıkıya çevrelenmesi lazım.
Merkez sağda kenarda bekleyen, canı siyaset çeken ancak, kendi lisanlarında konuşabilecek birinin mihmandarlığına ihtiyaç duyan pek çok insan var Bursa’da.
Bu kişi asla Cemalettin Torun olamaz.
Neydi o tablo öyle ya?
Urfa’dan çıkan sonuç neydi öyle?
Faruk Çelik’i yüz misli yüceltti oradaki tablo.
Peki ya Bursa?
Başarılı bazı belediye başkanlarının bulunduğu ilçeler müstesna, Bursa’daki genel sonuç yerlerde gezmekte!
Ve diyorlar ki insanlar dün bu gündür yine, “Faruk Çelik’in artık mutlaka Urfa’dan, Bursa’ya gelmesi lazım, Bursa siyasetini mikroplardan temizleyerek yeniden dizayn etmesi lazım”!
İşte o vakit kentimizde siyaset daha da renklenecek, kendi dillerinden anlayan birini buldukları vakit politikaya girecek yeni yeni simalarla ortalık şenlenecektir.
Hayırlı olsun yeni dönem halkımıza ve de yurdumuza.
Eyi oldu, eyi!..