Şu ara Netflix’te Fransa Kralı 14’ncü Louis’in yaşamının anlatıldığı “Versailles” isimli diziyi izliyorum.
Adam eski bir av köşkünü saray haline getirmeye çalışıyor ama inşa edilen koskoca yapıda bir tane bile tuvalet yok!
İnsanlar oraya buraya işeyip, lazımlıklara dışkılayarak geçiriyorlar günlerini ki…
Fransa’da parfüm sektörünün işte bu nedenle geliştiği yazılıp çizilir hep.
Fransa, Almanya, Amerika gibi Hristiyanların yaşadığı ülkelerin klozetlerinde taharet musluğu da yoktur.
Bizim temizlik anlayışımıza son derece ters bir durum bu elbette.
İslamiyet’te namazın olmazsa olmazlarından ikisi hadesten taharet, necasetten taharettir de…
Durun, hemen övünmeyin öyle!
Bu gün Anadolu’dan gençlerin geldiği er eğitim birliklerinde en çabuk tıkanan yerlerden biri de umumi helalardır!
Çünkü çocukluğundan beri taşla temizlenme alışkanlığı bulunan asker adayı, dışarıdan toplayıp cebinde getirdiği kaya parçalarını işi bitince kanalizasyona atar da ondan!
Neyse, b.ktan konuları bırakıp asıl muhabbetimize dönelim…
Oraya buraya dışkılamasına rağmen bu 14’ncü Louis, Fransa’yı dünya devi yapan enteresan bir adam.
Babası o henüz 4 yaşındayken ölünce tahta çıkıyor ama ülkeyi uzun süre annesi ve onun İtalyan sevgilisi yönetiyor.
Fransa neredeyse batık o dönemde.
1638’le, 1715 yılları arasında yaşıyor 14’ncü Louis.
İpek yolunun ve Akdeniz’in artık önemini yitirmeye başladığı, ticaretin gemilerle yapıldığı, Osmanlı’nın da çöküşe geçtiği seneler.
22 yaşına geldiğinde kuzeni İspanya kralının kızıyla evlenen Louis, “Monarşinin elindeki gücü kullanmak bana verilmiş ilahi bir haktır” diyor ve “güneş kral” olarak tarihe damgasını vurmaya başlıyor.
Hem Fransa’da, hem de deniz aşırı sömürgelerde giriştiği reformlarla ekonomiyi mali disipline sokuyor önce.
Bütçe açığını azaltıp, sanayi üretimini arttırırken, orduyu da modernize ediyor.
Yeni moda ürünlerinin senede 2 kere tasarlanmasını emrederek, günümüz moda sezonlarının temellerini atıyor.
Tahta çıktığında modanın başkenti Madrid’ken, indiğinde Paris olmuştur ve bu durum bu gün de hala böyledir.
Hadi gelin, Fransa’da zamanı biraz geriye sarıp moralimizi düzeltelim!
Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın Fransa Kralı Birinci Fransuva'ya gönderdiği "Ben ki sultanlar sultanı, hakanlar hakanı, hükümdarlara taç veren Allah’ın yer yüzündeki gölgesi..." diye başlayan ve "Sen ki Fransa vilayetinin kralı Fransuva’sın..." diye devam eden ünlü mektubu bugün Fransa Ulusal Kütüphanesi'nde özenle saklanıyor hala.
Fransızların "Muhteşem Süleyman" dediği Kanuni'nin 1526 yılının ocak ayı sonunda gönderdiği mektup, hem Osmanlı Devleti'nin dünya siyasetindeki yerinin gösterilmesi hem de Türk-Fransız ilişkilerinin başlangıcı olması dolayısıyla tarihin en önemli vesikaları arasında yer alıyor.
Alman İmparatoru Şarlken’le 24 Şubat 1525’de yaptığı Pavye Savaşı'nda yenilerek esir düşen Fransa Kralı Fransuva’nın annesi Düşes Dangolen bir gün Kanuni’ye başvurarak oğlunu kurtarması için ondan yardım diliyor.
O sıra tutsak olan Fransuva’ya Kanuni tarafından gönderilen mektup şöyle:
“Ben ki sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah'ın yer yüzündeki gölgesi Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun ve Azerbaycan'ın ve Şam'ın ve Halep'in ve Mısır'ın ve Mekke'nin ve Medine'nin Ve Kudüs'ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen'in ve nice memleketlerin sultanı ve padişahı Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Süleyman Han oğlu Sultan Süleyman Han'ım. Sen ki Fransa vilayetinin kralı Fransuva'sın.
Hükümdarların sığındığı kapıma elçinizle mektupla gönderip, ülkenizi düşman istila edip şu anda hapiste olduğunuzu bildirip kurtuluşunuz konusunda bizden yardım talep ediyorsunuz.
Söylediğiniz her şey dünyayı idare eden tahtımızın ayaklarına arz olunmuştur. Her şeyden haberdar oldum. Yenilmek ve hapsolunmak hayret edilecek bir şey değildir.
Gönlünüzü hoş tutup üzülmeyesiniz.
Böyle bir durumda atalarımız düşmanları mağlup etmek ve ülkeler fethetmek için seferden geri kalmamışlardır.
Biz de atalarımızın yolundayız ve daima memleketler ve alınmaz kaleler fetheylemekteyiz.
Gece gündüz daima atımız eyerlenmiş ve kılıcımız belimizde kuşatılmıştır.
Yüce Allah hayırlara bağışlasın.
Allah'ın istediği ne ise o olsun. Bundan başka haberleri gönderdiğiniz adamınızdan öğrenebilirsiniz.
Böyle Biliniz.”
Ne mi yapıyor bu mektubu okuyunca Kutsal Roma Germen İmparatoru Şarlken?
Osmanlı korkusundan dolayı etekleri tutuşarak Fransuva’yı derhal serbest bırakıyor!
Fransa, Osmanlı ilişkilerinden ilginç bir sayfa daha size:
Kanuni Sultan Süleyman Fransa’da adına “dans” denilen bir oyunun müzik eşliğinde oynanmakta olduğunu işitir.
Ve derhal Fransuva’ya bir mektup daha yazar.
Şöyle der orada:
“Ben ki, kırk sekiz krallığın hakanı Sultan Süleyman Han’ım. Sefirimden aldığım habere göre, memleketinizde dans namı altında kadın-erkek birbirine sarılmak suretiyle, alâmele-innas (herkesin gözü önünde) icra-i lağviyyat (faydasız işler) işlenmekte olduğu mesmu şahanem olmuştur (işitmişimdir)... İş bu rezaletin memleketime de sirayeti ihtimali muvacehesinde name-i hümayunum yed’inize (elinize) vusulünden (ulaşmasından) itibaren derhal son verilmediği takdirde, bizzat ordu-yu hümayunumla gelip men’e muktedirim.”
İşte bu mektuptan sonra Fransa’da tam yüz yıl boyunca bir daha hiç kimse dans edememiştir!