Yazarlar

Gerçek hayattan kareler

post-img
Şurada günlerden hatta, haftalardan beri sürekli “ahkam” kesiyoruz; hepimiz genetik uzmanı, biyokimyacı, doktor, halk sağlığı uzmanı veya pabucumun bilim adamıyız sanki anasını satayım! Bizim İlhami Yıldız bile 15 gün izin kullanıp evde deniz yerine akşama kadar küvete girmiş, kayak yapıcam diye banyoda kayıp kaseyi incitmiş, sonra da dönüp gastesinde “korona” üzerine yazı yazıyor, o da yetmiyor hızını alamayıp “ekonomiye” giriyor, “yardım kampanyasına” bir 10 lira olsun bağışlamak için yanlışlıkla “ekonomi” yazıp, 2222’ye mesaj gönderince de “ekonomi” bu millete giriyor! Neyiz lan biz! Alt tarafı yerel gastelerde sağdan soldan haber ve bilgi kırıntıları yürütüp, eğer maçamız da yiyiyorsa çoğumuz “Filan belediye başkanı lokma dağıtıp, hayır işi işledi” ya da “Bursa’nın yüz akı Gargarabirlik” türünden sade suya tirit yazılar yazabilen, üstelik de bunu her Allah’ın günü tekrar etmek zorunda olan kader mahkumlarıyız hepsi o kadar! Okur bizden kültür bekler, sanat bekler, kitap bekler, film bekler, haber bekler, yorum bekler, fikir bekler, bekler de bekler, üstelik de bedavaya! Her hafta sağlık ocağına gidip kendine reçete yazdıranların sayısı, bayiye gidip gaste alanlardan bin kat daha fazla günümüzde… Elinde telefon, akşamları yazını “cırt” diye bedavaya okuyacak, üstüne bir de ahkam kesip yorum yapacak: “Ben senin gibi düşünmiyem, ayrıca seni pıretosto ediyem.” Hadi len! Sen benim gibi düşünme zaten! Günlerce araştırır not alırsın, oturup saatlerce yazıya dökmek için emek verirsin… Okuyup, ne dediğini anlama gayretine girmeden kalkıp yorum yaparlar. Kusura bakmayın, bizim gastenin genetik kodlarında biraz “argo” ve “halk ağzı” var. Bunun müsebbibi de mevkutenin kurucusu Orhan Efe’den başkası değil elbette! Son günlerde Sümbül mü Sümsük mü ne, birine kafayı takmış, sosyal medyadan sürekli çemkirerek, “Ben sana 10 numara kalın gelirim Sümbül” diye yazılar yazıp durmakta. Ee bir insanın patronu 10 numara yağ gibi kalın oluyor… İmam tosurunca, cemaat de kenefe koşuyorsa… Bizim de yazar olarak iki “deşarj” olma hakkımız var demektir: Ne bu ya? Sokayım koranaya!.. Haftalardan beri yetti artık bilen ya da bilmeyenlerden korana dinleyip durmak! Ben artık İlhami’den, kuantum ya da yüksek enerji astrofiziği üzerine yazılar okumak istiyorum. Eğer “okursas” çok memnun olurum! Ben de bu gün size Selahattin’i anlatayım. Selahattin Arıboğa… Selahattin esmer vatandaşlarımızdan, benim de arkadaşım. Hayatta tek sermayesi evindeki darbukasıdır. Yazın iş bulabildiği mekanlarda ya da dere kıyılarında bacak arası bira muhabbeti yapan piknikçilerin arasında müzik yaparak nafakasını çıkartır. Tek göz hanesinde yaşayanların yanı sıra, cezaevine düşmüş iki de oğluna bakar Selahattin. Görüş günleri geldiğinde onların hesabına 10 lira, 20 lira para yatırarak muhtaç etmemeye çalışır! Tek partneri kendisi gibi yaşlanmış kemanından inleyen nağmeler çıkaran 80’lik Abdi abidir. Abdi abinin kulaklar duymaz, gözler görmez… Ama bu gün işe çıkıp da üç-beş lira toplayamazsa eğer, geceyi aç geçirir. Şaka değil, bildiğin aç! Her ikisinin de ne sigortası vardır, ne sosyal güvencesi. Bu memlekette yaşayan binlerce insan gibi Allah’a sığınır onların hepsi. Onca acının arasında çok da komiktir Selahattin; kimsenin telefonu patlamaz, onunki cebinde gümler… Kimsenin telefonu çalınmaz, ederi 50 lirayı geçmeyen onun ikinci el telefonunu tam 6 kez yürütürler. Birkaç cümlede içinde taşıdığı “insan sevgisini” o kadar saf ve doğal biçimde anlatır ki, Bursa’nın yazar çizer takımından pek çok kişi bunu asla başaramaz. Facebook’tan şöyle seslenir Selahattin arkadaşlarına: “Deyerli dostlar beyadan beri sizleri görümiyordum cünkü altı tane telofon çaldırdım o yüzden cohu dostlar bana gönül bırakmasın birde vürüz cıkınça acıkça aklımız gitti allahım bizleri vürüz belasından hepimizi korusun sadece türk halkını deyil bütün dünyayı kurtarsın onlarda allahın kulları ben her insanı seviyorum hepinize hayırlı pazarlar” Bir diğeri: “Deyerli dostlar 20 gúndúndúr aranizda aranizda patladi neynese bends bir sey yok yoktum telofonumporram yaparken cebimde pattladi. Neynese bende bir sey yok sizi osledim deyerli dostlar hepiniz allaha emanet olun” Selahattin Arıboğa bundan bir hafta kadar önce 153’ü arayarak, günlerdir sıcak çorba kaynamayan hanesi için erzak yardımı istemiş. “Maallede erkeze geldi, bi bana gelmedi beya” diyor! Bursa Büyükşehir Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Ahmet Akhan kardeşim, bi el at bakalım şu işe… Hem Abdi abi hem de Selahattin’le bir ilgileniver sevabına: “Anadolu Mahallesi, Güneş Sokak no:14” Bak burada Fehim abin (Ferik) olsaydı yine başınızda, epsinin tenekeden barakalarını bir haftada betonarme yeniden yaptırır, üstüne bir de kanalizasyon geçirtip, asfalt döktürürdü! Sen sok koranaya, bak fakir fukaraya!

Diğer Haberler