YAŞAM
Yaşam; iki nokta arasındaki uzam…Bekleme hiç yukarıdakinden sana yapacak diye zam…
Giriş, gelişme, sonuç…Yaşamlarımız ödünç…Doğduk; yaşıyoruz…Tükenmez sandığımız enerjimizle…Üstelik de dolup, dolup taşıyoruz…Can borcumuz ödenecek sonuçta; Tanrı’ya/Allah’a/Budha’ya/Ulu Manitu’ya ya da Doğa’ya…Yine de selam olsun bu gençlikten bizlere…Ve bizlerden de bugün yeni doğana…İşin özü; tümden gelim, tüme varım…Yarın olmayabilirim, olmayacağım kesin…Ama bugün VARIM…
ATMA !…ÖRNEKLE !…
Türkçe elden gidiyor diye yakınan; profesöründen tut, aydın/baydın kimliklere, televizyonda dilbaz sunucu geçinen gevezelere…Ve elbetteki sokaktaki adama kadar…Ola ki her hangi bir konuda verilecek bir “örnek” konusu olduğunda; onlar “atıyor”…Bir başka deyişle herkes “atıyor”…
Değer verilmesini istiyorsan sözlerine/söylediklerine; ATMA !… ÖRNEKLE !…
Örnek veriyorum yerine, “atıyorum” diye başlarsan söylevine; “atıyorsun” diye, aldırış etmem, değer vermem sözlerine…
Bir kez daha yineliyorum; ATMA !…ÖRNEKLE !…
KENTSEL DÖNÜŞÜM
Arsa mafyalarından, emlak danışmanlık şirketlerine ya da toprağın karnını, bağrını yaran her kim varsa şu ülkede, usanmadan dedik onlara; HEY RANTİYE; KURMA ARTIK ŞANTİYE !…
Ne yazık ki artık şantiyeler kurulmakta HÜKÜMET eliyle; KENTSEL DÖNÜŞÜM bilmecesiyle…Ama yine de “kentsel dönüşüm” bağlamında, kanımızca yapılması gereken bir gönderme var ki duramayacağız düşürmeden dile…Nasıl ki 1999 depreminde, özellikle İzmit’de, geri almıştı deniz, aç gözlü insandan çalınan topraklarını…Sanki “kentsel dönüşüm” uygulaması da bir bakıma öyle; kentlerden, kentin güzelliklerinden çalınanların, geri alınması amaçlı bir işlem mi bu çalışmalar, acaba ne ?…
Çünkü…Ve “çünkü” öncesinde sormak istediğimiz bir soru:
KÖYLÜ; bu ulusun efendisi mi, yoksa tembeli mi ?…
Silah mı dayadılar bedeninin üzerindeki, düşünce organı beynini taşıyan kemikten kafesine ki tarım topraklarını sanayi alanlarına çevirenlerle işbirliği yapması için ?… Ve hemen atladı balıklama üzerine, kolay parayı görünce; toprağı işlemekten kaçınıp, göçerek kente ortak oldu pek çok soruna…
Sonrasında da lahmacun kokularıyla, arabesk yaşam tarzlarıyla; kente, kentliye, kent kültürüne saldırının bini bir para…Dün yaşananları hiçe sayıp da, şimdi bugün, öfkelenmek niye, “kentleri soylulaştırma” amaçlı bu girişimlere ?… Üstelik de kentliye hiç danışmadan, onun yakınmalarına, sakınmalarına aldırmadan, çok daha önce onlar dönüştürmemiş miydi kentleri; yaşanılabilir olmaktan uzak kocaman, kocaman köylere ?…
KADIN… TACİR= ?… TACİZ= ?…
İlk dört harfi aynı olmakla birlikte; R ve Z harfleriyle biten iki söz ya da kelime… TACİR ve TACİZ…
İlk sözün karşılığı, anlamı; kadını metalaştırıyor… Diğeriyse; ruhsallığını/tinselliğini mevtalaştırıyor…Ve Dünya’da kadın tacirlerinin elinde; pek çok sayıda kadın ölüyor, ruhen ve bedenen…
En çok da Newyork, Londra başta olmak üzere tüm megapollerde tacizcilerin cinsel amaçlı saldırılarının ardından da yine pek çok sayıda kadın yaşamını yitiriyor…
İtalya gibi kendini uygar, çağdaş sayan/sanan bir Avrupa ülkesinde bile kadın cinayetleri artıyor…
Neler oluyor günümüzün erkeklerine ?…Tersine evrim mi geçiriyorlar ?…
Ortaçağ’da iklim değişikliği, bir başka deyişle havaların soğuk gitmesinin nedenini bile kadınlardan bilen, daha doğrusu CADILAR’dan bilen erkeklerin onları yakması gibi, yoksa günümüzün erkeklerinin de tekamülü/gelişimi /zihniyeti/düşüncesi mi geriledi de BURN WITCH dercesine kadınlara saldırıyorlar; yaşadıkları olumsuzluklar, buhranlar, sıkıntılar karşısında…
Neler oluyor böyle sizlere sayın baylar ?…