Yazarlar

Haydin tiyatroya

post-img
Aşk, düz bir yol, dikensiz bir gül değildir. Bazen bize hiç benzemeyen, hiçbir yanı biz olmayana kayar gönlümüz. Tam da “hadi canım, olur mu öyle şey” derken, ters köşeye yatırıverir insanı. Ee zaten her şeyiyle hazır olup önümüze konsaydı “aşk” olmazdı adı; tıpkı mutlu insandan sanatçı olamayacağı gibi. …ama yıllar geçtikçe anladım ki, derdi olmayanın söyleyecek sözü de olmuyor. ………… O’nu bundan uzun yıllar önce Bursa Devlet Tiyatrosu’nun sahnesinde izlemiştim ilk kez. Sarhoş bir adamı oynuyordu. Ve beden dilini kullanarak o kadar iyi oynuyordu, o kadar iyi oynuyordu ki, daha sonra karşılaştığımızda sormuştum “Her akşam oyundan önce o kadar içmek seni yormuyor mu” diye? Güldü. “Yok abi olur mu öyle şey, sahne almadan önce ağzıma damla içki koymam ben” dedi. Daha sonra bir gazetede 12 Eylül’de askerlik yaptığı Mamak Cezaevi’nde kendisine yaşatılanları, yaşamak zorunda bırakılanları okuyunca anladım gerçekte ne kadar dertli olduğunu! Sanatçı kişiliği derdinden geliyordu demek ki onun da. Yazıya başladığım satırlar senarist oyuncu ve yönetmen Kamil Atlıman’a ait. Aynen söylediği gibi derdi olmayanın söyleyecek sözü de olmuyor. Ve mutlu insanların arasından da sanatçı çıkmıyor! ………… Şu sözler de Kamil Atlıman’a ait: "Mesela sayımda birdenbire 'İstiklal Marşı'nın dördüncü kıta, üçüncü mısradan başla!' diye bir komut gelir. Bunu normalde de kim yapabilir ki? Bunu yapamayana ilk önce ellerine copla üçer tane vurulur. Tekrar söyleyemezse eğdirilip arkasına vurulup, üçüncü kez yapamazsa falakaya yatırılırdı. Daha sonra ise tabutluğa konulurdu. Tabutluk ise ben hâlâ bu filmi zaman zaman rüyamda, zaman zaman da normal hayatta yaşıyorum. Bir metrekare bir yer düşünün, içinde 4 kişi var. Hiçbir havalandırması yok. Tepede bir küçük delik var. İçeride tuvalet için konulmuş ördek denen bir şey var, bir tane kap var. Kapla yemek veriliyor, 4 kişi orada 15 gün kalıyor. Çıkan insanların renkleri değişiyordu." ………… Kamil Atlıman, Korupark’ın yiyecek içecek katında faaliyet gösteren Uludağ Kültür Merkezi isimli bir sanat organizasyonu kurmuş, Bursa’da özel bir tiyatroyu yaşatıp var edebilmenin çabası içinde nicedir. Mütevazı koşullarda bir de cep sahnesi oluşturmuşlar eşi Nuray Atlıman’la birlikte. Hiçbir yerden doğru dürüst bir destek görmedikleri halde bu sezon için tam 4 oyun hazırlamışlar. “Teklif” isimli yeni bir oyunun galasına bizi de davet etti sağolsun. Kostümlerini Nuray Atlıman’ın hazırladığı piyeste Goron Bregoviç’in insanın içine enerji ve coşku katan balkan müzikleri kullanılmış. Ses ve ışık sorumluluğunu Harun Yaylaoğlu’nun üstlendiği oyunda Kamil Atlıman’ın yanısıra Funda Gingiren, Ayşe Berzek ve Vahit Özener de rol alıyor. Atlıman’ın güçlü oyunculuğuyla hayat bulan aşık ama terkedilmiş erkeğin salya sümük halleriyle kahkahalara boğuluyorsunuz oyun boyunca. Ve günün birinde bu adamın bavulu uçakta genç ve güzel bir hanımınkiyle karışınca başlıyor her şey. Derken bir “teklif” geliyor kadından adama. Bu teklif ne acaba? Özellikle hanımlara diyorum ki, sabahtan akşama kadar fellik fellik alışveriş merkezi geziyor, dükkan dükkan dolaşmaktan hiç ama hiç yorulmuyorsunuz! Alın çocuğunuzu yanınıza, gezmeye bir mola verin de Atlıman’ın sahnesinden bir-iki oyun seyredin. Evladınız bilgisayar başından kalkıp ömrü hayatında bi tiyatro ossun, bir kültür ossun, bi sanat olsun, bi bi şeyle karşılaşsın di mi?!. Sanal alemden çıkılıp, gerçeklere dönülsün bir parça. Benzerlerine ancak İstanbul’da rastlayabildiğimiz harika bir tiyatro kurmuş Kamil Atlıman büyük bir özveriyle ve Bursalılar ne yazık ki bunun kıymetini bilmiyor. İşyeri sahipleri, fabrikatörler, patronlar size de sesleniyorum… Çalışanlarını ve ailelerini ayda yılda bir kez peyderpey tiyatroya gönderseniz güzel olmaz mı? Çok da güzel olur. Eskilerde olduğu gibi hanımlar en şık kıyafetlerini giyerler, erkekler takım elbise giyip kravat takarlar üstelik. Daha güzelleşir dünya. Alın Uludağ Kültür Merkezinin telefon numarasını da vereyim size: 0 224 221 73 70 Açın sorun. Kamil’e de benden selam söyleyin, başarılar dileyin.

Diğer Haberler