Yahudilerden ve Süleyman Mabedinden bahsetmiştik en son.
İlginç birkaç anekdotla devam edelim:
Yıl 1492…
Romanyot ve Karayimler’den sonra üçüncü grup olan Sefarad yani,İspanya Yahudileri Sultan 2’nci Beyazıt’ın davetiyle Osmanlı topraklarına gelip, yerleşiyorlar.
Gelirken de yanlarında tıp bilimini, matbaayı, tekstil ve dokuma bilgisini, demircilik, bakırcılık, yapı ustalığı gibi hünerlerini de getiriyorlar.
Yahudileri göçe zorlayansa, o dönem “Akıllı Ferdinand” olarak anılan Hristiyan kraldır.
Yahudi göçünden çok memnun olan Sultan Beyazıt’ın şöyle söylediği bilinir:
“Nasıl akıllı diyorsunuz ki şu Ferdinand’a siz?!.”
Yahudiler 3’ncü Selim’e dek askerliğe alınmazlar Osmanlı’da.
Yeniçeriler de bunları süklüm püklüm görüp epeyce bir hırpalarlar aslında!
Ta ki 2’nci Mahmut’la birlikte rahata kavuşurlar.
Sultan Abdülmecid’in Yahudi askerlerle bir hikayesi vardır.
Bir gün ordunun mutfağını denetlemeye çıkan Abdülmecid görür ki diğer askerler iştahla yerken o günkü menüyü, bir kısmı elini dahi sürmüyor; hemen sorar nedenini yanındakilere?
“Padişahım, onlar Yahudi askerler, etliyle sütlüyü karıştırmazlar, kaşerut kurallarını uygularlar!..”
O günden sonra Yahudiler için özel menü hazırlanır.
Hatta biliyor musunuz, “yoğurt” her ne kadar Türklerin icadıysa, “kaşar peyniri” de Yahudi buluşudur; kaşerut, koşer yani, “yenilebilir” anlamındadır.
Şimdi gelelim, “şu etliyle sütlüyü karıştırmama” meselesine…
Yıllarca düşündüm, “Tevrat acaba bunu niye yasakladı” diye?
Öyle ya…
Şöyle közde çıtır çıtır pişmiş çöp şişlerin yanında buz gibi nefis bir ayran içmek varken, Yahudiler neden mahrum bırakırlar kendilerini o müthiş ağız tadından?
Musa’nın kavmi bu emre öylesine bağlıdır ki, McDonalds etle peynirin bir arada bulunduğu çizburgeri yıllarca uğraşmasına rağmen bir türlü sokamamıştır İsrail topraklarına.
Tevrat’ın bu emri sağlık yönünden çok ciddi uyarılar içeriyor aslında!
Bu gün bilim net olarak ortaya koyuyor ki, bir kere bu iki besin maddesi doğaları gereği birbirlerine tamamen zıt!
Birlikte alındığında midede sindirilemiyor, mayalanarak çürüyorlar.
Çürüdükleri için de faydalı bileşenlere ayrılmadan bazı zehir ve asitler oluşuyor içeride!
Ve bağırsaklara inen bu çürümüş besin çamurunun içindeki toksinler orada kana karışıyorlar.
Bu yolla bütün hücre ve dokulara ulaşarak baş ağrısından, kansere kadar pek çok hastalığa zemin hazırlıyorlar!
Daha da ötesi yıllar yılı gözdeki hassas sinirleri eriterek görme gücünde zayıflamaya, ileriki yaşlarda katarakta, böbreklerdeki süzme panellerini eriterek kireçlenmeye ve böbrek taşlarına neden oluyorlar.
Etliyle sütlüyü sürekli bir arada tüketenler nedenini hiç anlayamadan yaşadıkları kronik yorgunluk, dikkat eksikliği, çabuk yorulma, uykudan yorgun kalkma gibi dertlerden kurtulmayı hiç beklemesinler!
Ömür sermayesinden tüketiyor bu tür beslenme şekli.
Mesela nefis bir ciğer şişin yanına ayran istediniz.
Vücudunuza vereceğiniz zarar bir yana, o yemeği hiç yemeyin daha iyi!
Çünkü, ciğerde bol miktarda bulunan “demir” emilimini de tamamen yok ediyor yoğurt!
Şimdi gelelim, son günlerin konusu “ıspanak” meselesine…
Şöyle içindeki sarımsak ve soğanla iyi pişmiş kuzukulağı bir ıspanak yemeğinin üzerine sarımsaklı yoğurt döküp, ekmeği bandırarak afiyetle yemek ne güzel olur değil mi?
Sakın sakın!
Ispanağı da asla yoğurtla birlikte yemeyeceksiniz.
Çünkü yoğurt, başta demir olmak üzere ıspanağın içindeki mineral ve vitaminlerin alımını da engelliyor!
Tüm dünyada demir eksikliğine bağlı kansızlık had safhada.
Peki, demir neden çok önemli?
Vücudumuzdaki hücrelerin yaşam ve fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için gerekli enerji üretimini sağlayan “oksijen molekülünün” taşınmasından ve atık olarak üretilen “karbondioksitin uzaklaştırılmasından” sorumlu olan kandaki, “kırmızı küre” adı verilen Hemoglobin’in temel elementidir demir.
Eksikliği halsizlik, yorgunluk, huzursuzluk, baş ağrısı, baş dönmesi, nefes darlığı, göğüs ağrısı, huzursuz bacak sendromu ve kalp hastalıklarına neden olur.
“Huzursuz Bacak Sendromu” dedim de…
Bu hastalıkta insanlar “önleyemedikleri bacak hareketlerinden” yakınırlar.
Bizim Can (Ertan) On TV’de canlı yayınladığımız Yüzyüze Programı’nda sürekli bacaklarını istemsiz olarak oynatıp duruyor; şimdi aklıma geldi, demir eksikliği mi var arkadaşımda acaba?
Bu arada, hastaneye hiç gitmeden oturduğunuz mahallelerdeki sağlık ocaklarında tüm kan ve hormon tahlillerinizin hiçbir ücret ödenmeksizin yapılabildiğini biliyorsunuz değil mi?
Sabahları aç karına gitmeniz yeterli.