Bundan uzun yıllar önce okumuştum bir yerde, Kültür ve Turizm Bakanlığının ki binlerce personeli, binaları, aracı, gereciyle bütçesinin üçte 2’si sadece 3 kapıdan kesilen bilet paralarıyla karşılanıyormuş!
Hadi tahmin edin bakalım?
Bir, Efes Antik Kenti…
İki, Ayasofya Müzesi…
Üç, Topkapı Sarayı.
………….
İnanılmaz bir tarih ve kültür zenginliğinin üzerinde oturuyor Türkiye.
Geçen Eylül ayında kendimize bir haftalık hızlı bir program yapıp buradan Sivas’a, oradan Malatya, Kahraman Maraş, Gazi Antep, Hatay, Mersin üzerinden Eğirdir ve Sagalassos antik kentiyle devam eden yeme-içme ve de gezme etkinliğimizi Bursa’mızın harika kaplıcalarından biri olan Oylat’la tamamladık.
Tüm bu kentlerin kendine özgü mutfaklarının eşsiz lezzetlerinden tatmak, sigaraya elveda dedikten sonra 15 kilo almış biri olarak muhteşem bir duyguydu, dondurmayı Maraş’ta yemek olağanüstü keyifliydi ama Sivas’ın iğne oyası işler gibi süslenmiş Selçuklu mimarisi eseri yapılarını gezmek, keza Kahraman Maraş’ın, Antep’in, Hatay’ın sizi zaman makinesi gibi 500 yıl önceye götüren çarşılarında dolaşıp alışveriş yapmak, Şems’in ilk karşılaşmalarında Mevlana’ya sorduğu “Allah nazarında o mu yoksa Hazreti Muhammet mi daha makbuldür” dediği Beyazıt-i Bestami’nin bir mini kale üzerinde bulunan türbesini ziyaret etmek, Antep’te Zeugma Mozaik Müzesi, Hatay müzesi, dünyanın ilk kilisesi kabul edilen Stauris Dağı'nın batısındaki kayalara oyulmuş Saint Pierre Kilisesi’ni görmek, Samandağ’da Titus Tüneli’nden yürüyüp, Pieria antik kentini solumak, Cennet Mağarası’ndan geçerek yerin dibine inmek, Cehennem Çukuru’na bakıp dehşete kapılmak, sisli serin bir Eylül sabahında Sagalassos antik kentinde Antoninler Çeşmesi’nden akan o buz gibi suyla yüzümüzü yıkamak, Malatya’nın kayısılı-kaymaklı-fıstıklı krokanını yemek kadar muhteşem ve de olağanüstüydü bizim için!..
……………..
Sagalassos, Burdur’un Ağlasun ilçesinde bulunan ve antik Yunan'da Pisidya'nın başkenti olan rüya gibi bir şehir.
Efes’teki kapasite açısından çok daha büyük ama oradaki amfi tiyatro konumu ve mimarisiyle sizi kelimenin tam anlamıyla büyülüyor.
Hele hele zaman zaman açılan, hemen ardından da kenti gizemli bir hale sokan sis eşliğinde gezmek olağanüstü bir duygu ve şanstı bizim için.
Dönüş yoluna geçtiğimizde Eğirdir yarımadasında bir gece konakladıktan sonra sabah kahvaltımızı erkenden yapıp Sagalassos’u ziyaret etmek üzere yola çıkıyoruz ve diyoruz ki kendi kendimize, “kargaların bile daha gak demediği bu saatte üstelik de yağışlı ve sisli bir günde bizden başka hangi çatlak antik kent gezmeye gider acaba”?
Saat sekiz buçukta, bir otobüs dolusu Belçikalı öğrenci ve bir o kadar da yerli turistin kazı alanını dolaştığını gördüğümüz vakit sözümüzü geri alıp, azıcık da utanıyoruz sevgili okurlar.
………………
Lisede okuduğumuz yıllarda yeni nesli bilgilendirip, bilinçlendirmek için Turizm dersi koymuşlardı müfredata.
Türkiye’nin 5 cent’e muhtaç olduğu yıllara atıfta bulunan hocamızın anlattığı bir şeyi hiç unutmuyorum.
“Çocuklar” demişti, “bu gün ülkemizin yıllık turizm geliri birkaç yüz milyon dolar. Oysa bunu bir Yunanistan ya da İtalya gibi bir-iki milyar dolar seviyesine çıkartabilirsek sırtımız asla yere gelmez”!..
Bu gün Türkiye 25 milyar doları zorluyor!
Ve inanın bu rakam olabileceğin yüzde biri bile değil!..
Bırakın petrolü, kömürü, doğalgazı bir tarafa, her adımından tarih fışkıran bu coğrafyada bilinçli bir kazı kampanyası başlatılıp, arkeoloji okuduktan sonra tezgahtarlık yapan gençlerimiz bir araya toplansın, elde edilecek gelirle dış borçların tamamını beş senede öderiz de arta kalan parayla hepimiz Antep’te kebap, Hatay’da künefe yemeye gideriz vallahi!
Papa’nın Türkiye ziyaretinin ardından Ortadoks ve Katolik kiliselerinin birleşme ihtimali ve devamında da 325 yılında toplanan birinci konsülün, 2025 yılına denk gelen sene-i devriyesi nedeniyle İznik’teki Ayasofya Kilisesi geldi yine gündeme.
Elimizdeki Ayasofya’yı bile layıkıyla değerlendiremiyoruz.
Sanki namaz kılınacak başka yer yokmuş gibi birilerinin kendi tabanına mesaj gönderme derdiyle camiye çevrildi orası.
Ne diyorduk?
Sadece 3 kapıdan kesilen biletlerin parası, koskoca bir bakanlığın bütçesinin üçte 2’sini karşılıyor.
Sadece Bursa’da 2 adet Efes antik kenti var ortaya çıkarılmayı bekleyen, hazinelerinin üstüne oturduğumuz!
Birisi daha doğru dürüst kazma vurulmamış İznik yani, Nicea antik kenti.
Diğeriyse Bursa yani, kale içinde yerin yarım metre altından itibaren ortaya çıkan binaları, sütunları, sütun başları, mozaikleri, lahitleri ve de yollarıyla Bitinya antik kenti.
Birileri el atmalı artık bu hazineleri ortaya çıkarmak için, bir yerden başlanmalı.