İlk defa HDP’yi tuttum
Geçenlerde haberi Yeni Akit Gazetesi’nde vardı. Orada deniyordu ki “Kobani bahanesiyle Müslümanlara saldıran ve iş yerlerini yağmalayan HDP’liler bu kez de kadına şiddet bahanesiyle dini değerlere saldırdı. Van merkez, Şırnak’ın Silopi ilçesi ve Mardin’in Mazıdağı ilçesinde kadına şiddete hayır eylemi yapan HDP’li bir grup, çarşaf giydirdikleri kadınları zincirleyerek erkeklerin kölesi gibi göstermeye çalıştı”!..
Sadece bu kadarı bile insanın meraklanması için yeterliydi, haberin kalanı okumak için:
“…Eylemde ‘çarşaf’ giyen kadınlar çağdışı olarak gösterildi. Sunuculuk yapan kişi çarşaflı kadınları aşağılayarak ‘esaret altında’ olduğunu iddia etti. Eylemde, çarşaf giyen kadınların erkeklerin kölesi olduğu ve özgür olmadıkları iddia edilerek, inançları gereği çarşaf giyen Müslüman kadınlara ağır hakaretlerde bulunuldu. Kadınların bağlı olduğu zincir bir erkeğin eline verilirken, bu görüntünün Ortaçağ’a ait olduğu ve çarşafın günümüzde yerinin olmadığı iftirası atıldı.”
Helal olsun HDP’ye, bin kere tebrikler olsun!
Ve Türkler arasında muhalefet partisiyiz diye geçinip de kadını erkeğin malı olarak gören bu zihniyete karşı aktif politikalar geliştiremeyen, daha da ötesi bu kafayı genel başkan yardımcısı yapan sol partilere de de yuh olsun!
Yazarınız, bir erkeğin başıyla, bir kadının başının birbirlerinden farkının olmadığını düşünüyor. Bir kadına örtünmeyi emretmenin onu aşağılamakla eş değer olduğunu, bunu sadece kadına değil, asıl kendisine güvenemeyen erkeklerin yapabileceğine inanıyor ancak, gelin haberi okumaya devam edelim:
“Konuyla ilgili gazetemize konuşan AK Parti Şırnak Milletvekili Mehmet Emin Dindar, HDP’li grubun yaptığı eylemi kınadığını dile getirerek, bu tür eylemlerin bütün inançlara karşı yapılan bir saldırı ve hakaret olduğunu söyledi. Dindar, “İslam kadına değer veriyor. İslam’dan önce kadınlar köleydi. Kadına özgürlük veren İslam’dır. Kadını meta olmaktan çıkarmıştır. Cenneti annelerin ayaklarının altına sermiştir. Hâl böyleyken kalkıp da İslam’ın farz kıldığı örtünmeyi kadına karşı bir kölelikmiş gibi yansıtmak, kadına onur ve şeref bahşeden İslam’a en büyük hakarettir…” dedi.
Amacım burada dini bir tartışma yaratmak değil ama biliyorsunuz örtünmenin bir sürü şekli var hem devletler arasında, hem de İslamiyeti benimsemiş topluluklar içinde. Mesela Suudi Arabistan’da kadınlar kara çarşaf giymek zorundadır. Afganistan’daysa daha da berbat şekli olan burka. Tüm eleştirilerin aksine İran’daysa kadınlar bir örtü alır ve başlarının yarısından itibaren saçlarının ön kısmı görünecek şekilde göğüslerine doğru örterler ki, bize göre de Kuran’da örtünmeyi emreden ayetlere en yakın olan budur.
Peki, AKP’li vekilin “İslamiyet’ten önce kadınlar köleydi, onlara özgürlük veren İslamiyet’tir” lafı doğru mu?
Tümden yanlış! Evet, İslamiyet’ten önce de kölelik vardı ama eğer AKP’li vekilin dediği gibi olsaydı Peygamber’in ilk eşi Hatice kendi başına ticaretle uğraşamaz, deve kervanlarının yani bu günkü haliyle, TIR filolarının sahibi olamazdı!
Bu günse Türkleri Müslüman görmeyen Arabistan’da kadınların ehliyet almaları, araba kullanmaları, kocası, oğlu, kardeşi dışında yabancı bir erkekle gezmeleri, tek başlarına arabada, kamusal alanda oturmaları, yalnız seyahat etmeleri, kendi işlerini kurmaları zinhar yasak!
İslamiyet köleliği asla yasaklamamıştır. Bununla beraber köle edinmeyi zorlaştırmış ve kölelerin azad edilmesini teşvik etmiştir. Örneğin kazara bir Müslümanı öldüren kimsenin Müslüman bir köle azad etmesi emredilmiştir. Yine, sahibinden çocuğu olan bir köle kadın, sahibinin ölümü ile özgür duruma gelir.
İslam'a göre bir Müslüman sınırsız sayıda cariyeye diğer bir deyişle kadın kölelere sahip olabilir ve Müslüman bir erkeğin bu cariyelerle ilişkileri helal sayılır. Cariyelere de hür kadınlara uygulanandan farklı hukuk uygulanır. Örneğin bir cariyenin fuhuş yapması halinde ceza olarak, hür kadınlara uygulananların yarısı uygulanır.
Köleliğin kaldırılmasıyla ilgili ilk hükümler 19’ncu yüzyılın ilk çeyreğinde ABD ve İngiltere’de, ardından diğer Avrupa ülkelerinde, daha sonra da 1847’de Osmanlı’da konmuştur. Kaldı ki Sultan Abdülmecit’in bu konuya ilişkin fermanı bile fayda etmemiş, halayık, besleme gibi isimler altında bu sistem Cumhuriyet’e dek sürmüştür. Tüm dünyada 1926 yılında tamamen yasaklanmasına karşın, Türkiye Cumhuriyeti'nde kölelik hiçbir zaman olmamıştır.
Ta ki, kadını dışarıda kara çarşaf içine, evdeyse dört duvar arasına hapsetmek isteyen, bunu da kadınlara “özgürlük” olarak sunan çağ dışı zihniyet yeniden hortlayana dek!
Üstelik bunlar Kuran’da, adet görmekten kesilmiş kadınların dışarıya çıktıklarında rahat ev kıyafetleri yerine “dışarısı için” hazırlanmış bir elbise giymelerine artık gerek olmadığını, diğer bir ifadeyle ve bu günkü durumla başlarını örtmelerine artık gerek kalmadığını bildiren Nur Suresi’nin bu ayetinden de (24/60) hiç söz etmezler topluma:
"Ay halinden kesilmiş ve evlenme için ümidi kalmamış olan yaşlı kadınlar zinet yerlerini erkeklere göstermemek şartıyla dış elbiselerini bırakmalarında onlar için bir günah yoktur. Bununla birlikte yine de sakınmaları kendileri için daha hayırlıdır."
Bizimkilerin “kadını özgürleştirdiklerini” savunduğu, Şeriat’la yönetilen ve kadını kara çarşaf giymek zorunda bırakan Arap diyarında gelin kadınlara nelerin yasaklandığına bir kez daha bakarak tamamlayalım bu günkü yazımızı:
Her türlü motorlu vasıta kullanmanız yasak, bisiklete binmeniz yasak, yelkenli kullanmanız yasak, sokaklarda başınız açık gezmeniz yasak, bir topluluk içinde konuşmanız yasak, erkeklerin elini sıkmanız yasak, kocanız sizi döverse şikayet etmeniz yasak, siyasete girmeniz yasak, derneklere üye olmanız yasak, seyahat etmeniz yasak, otelde veya kiralık bir evde tek başınıza kalmanız yasak, çocuğunuza istediğiniz adı vermeniz yasak, kendi işinizi kurmanız yasak, çarşafınızın rengini değiştirmeniz yasak, bankada hesap açtırmanız yasak, yüzünüzü göstermeniz yasak, kocanızdan boşanmanız yasak, sevdiğiniz kişiyle evlenmeniz yasak, hangi birini sayalım, kocanızın ikinci bir kadınla evlenmesine itiraz etmeniz yasak…
Kadınlara ne güzel dünya değil mi?