Sevgili dostum, meslektaşım, yazar, ünlü düşünür, siyaset adamı, şair, eleştirmen, Mohikanlar gibi bu kentteki romantiklerin en sonuncusu, eşitlikçi, paylaşımcı, hümanist, bazen anti realist, dünyaya sol pencereden bakan sevgili Can Ertan, Bursa Haber Gazetesi’ndeki sütunlarının yanı sıra gündeme ilişkin düşüncelerini sosyal paylaşım sitelerinden de paylaşır.
Yukarıdaki ifadeler belki bazılarına abartılı gelecektir ancak, Can’ı kelime kelime tanımlamaya kalksak inanın sayfalar yetmez!
Edebiyat, müzik, sosyoloji, psikoloji, dinler tarihi, arkeoloji gibi alanlarda da engin bir bilgi birikimine sahip olan Can Ertan, adeta bir elektronik beyin gibidir aynı zamanda.
Mesela “ünlü düşünür” deyişim hiç boşuna değil.
Sevgili Can’ın, Facebook’ta yazdıklarının altına bir bakıverin şöyle, yapılan yorumların zenginliğini gördükçe anlayacaksınız ne demek istediğimi; elbette hanımlar başta olmak üzere!
Can aforizmalarında genellikle “Solu” sorgular yani, “iğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batıralım” yaklaşımını benimser.
Varoluşçuluğun yanı sıra aynı zamanda bir dışa vurumculuktur O’nun şiarı!
Gelin tespitlerden bazılarını beraberce okuyalım bu gün, hem zenginleşecek, hem de Can Ertan için kullandığım tanımlarla ilgili olarak bana hak vereceksiniz:
…………
Duymak istediklerimizi söyleyenlere değil, gerçeği bizi rahatsız etme pahasına cesaretle dile getirenlere kulak vermeliyiz. Eyyamcılık başka şey, gerçeğe sadakat başka şey. Solun özü merak, bilgi, vicdan, güzellik duygusu ve sevme yeteneğidir. İnsanı değiştirmek isteyenler insanı bilmeden bunu yapamaz.
………….
Bilimden, felsefeden, sanattan beslenmeli sol. Gerçeklikten kopup, kafamızdakileri gerçek sanarak, ön yargılar, bilgi eksiklikleri ve sadece kendi dar grubumuza sıkışarak, bilimsel gelişmelerden habersiz kalıp solcu olmak olanaksız.
………….
Evrim kuramından bir haber kalarak, Kuantum fiziğine öcü gibi bakarak, süper sicim kuramını işitmeden, çift yarık deneyine merak beslemeden, sosyobiyolojiyi kavramadan solcu olmaya çalışmak yumurtasız omlet yapmakla eşdeğer ama bunları bilmeden de pekala milletvekili veya milletvekili adayı olabilirsiniz.
………….
Solculuk yakaya iliştirilen bir rozet değildir. Solculuk bir kişilik; insanı hayatın her alanında solun değerleriyle, felsefesiyle ayakta tutan bir yaşama biçimidir. Solun samimiyet ve inandırıcılık krizine girmesinin işçi sınıfından varoşlardan kopmasının nedeni bu. Pek çok solcu konformist oldu, düzenden nemalanıyor, tipik bir kapitalist gibi yaşıyor ve düşünüyor; bazen de vicdanın aklamak için solculuk yapıyor.
…………..
Sol halkla, varoşlarla arasında açılan mesafeyi nasıl aşacak, halka nasıl ulaşacak? Nasıl bir dil, örgütlenme, iletişim biçimi bulacak? Bu günkü ezberlerle bunun olamayacağı çok açık. Sosyal demokratıyla, sosyalistiyle solcuların üzerinde düşünmesi gereken şey bu.
……………
Önce kendisi değişmesi gereken nice yetersiz zekalı, dar vicdanlı, estetik bakış yoksunu, sevme kabiliyetsizi kişiliğin bir kibir sarhoşluğu ve cehalet coşkusuyla Türkiye'yi değiştirmeye kalkışması trajikomik. Bunlara solda da çokça rastlanması, pek çoğunun da milletvekili adaylığı rüyasına yatması akıl almaz bir ortam oluşturuyor.
……………
Düzenin hokkabazlıklarından biri CHP'nin muhalif parti zannettirilmesidir. Oysa AKP düzenin büyük, CHP küçük ortağıdır. CHP de en az AKP kadar kapitalizmi aklamakta, sürdürülebilir kılmakta ve ciddi bir muhalefetin oluşmaması için gaz almaktadır. Bu durum pek çok iyi niyetli, dürüst ve çalışkan CHP'linin de enerjisini, moralini tüketiyor.
……………
Etnik mezhepsel kimlikler üzerinden siyaset yapılması, siyasetin polemiklere, demagojilere sıkışması , kültürde arabeskleşme, toplumsal gerginlikler, güçlü bir sosyalist hareketin olmamasıyla ilişkili değil mi? Türkiye’nin sosyalistleri tek bir partide birleşip seçimlerde yüzde sıfır bilmem kaç almaktan kurtulabilirler mi? Bu yönde umutlu olmak mümkün mü? Bu yönde geçmişten bir ders alındı mı, eski ezberleri bozacak, yeni bir dil, yeni bir siyaset tarzı, kurumsal kalıcı bir bütünleşme niyeti ortaya konabilecek mi? Sorular, sorular, sorular.
……………
Can Ertan geçmişte Radyo S’te siyaset üzerine programlar da yaptı. Ve dün elime bir dostun arşivinde sakladığı, Can’ın bundan tam 20 yıl önce bir canlı yayın konuğuna soracağı soruları yazdığı bir pusula geçti! Orada da aynen şu ifadeler vardı:
“Sol tek başına iktidar olma şansına sahip midir? Solda güç birliği büyük önem taşıyor mu? Solun kendini yenileme zamanı geldi mi? Sol sendikalarla, demokratik kitle örgütleriyle, sivil toplum kuruluşlarıyla diyalog içinde olmalı mı? Demokrasiyi kurmanın yolu parti içi demokrasiden geçmez mi?”
Güldüm…
Hala aynı sorular, 20 yıl sonra da hala aynı sorunlar!
CHP’nin, düzenin küçük ortağı olması konusuna gelince.
Milletvekili adayı olması için geçen dönem önce Cavit Çağlar’a, ardından İlhan Parseker’e gidildi, her ikisi de işlerini(!) gerekçe gösterip bu teklifi reddettiler ve en sonunda Turhan Tayan kabul etti.
Şimdi kulağımıza gelen en son bilgiye göre Cavit Bey, oğlu Mustafa Çağlar’ı MYS’ye (Milletvekili Yerleştirme Sınavı) sokmaksızın CHP Bursa Milletvekili listesinin birinci sırasına koydurmak istiyormuş. Bunun için de keseyi açıp, CHP Genel Merkezi’ndeki sağdıçlarına “Ne kadar istiyorsanız söyleyin, o kadar veririm” diyesiymiş!..
Hadi gelin asabınızı daha fazla bozmayalım, Can Ertan’ın bir-iki romantik dizesiyle uzaklaşalım yaşamın insanı aynı anda hem üşüten, hem de kavuran ayazından ve de yalazından:
Aşıksan rüya uyanınca başlar, ben bir sabaha değil sana uyanıyorum.
Gülüşün, yüzünün en güzel devrimi; eksik, yarım, bütün rüyalarım sana uyanmakla tamamlanır.
Sen benim yegane sabahımsın, gülüşüne dört mevsimin güneşi sığar; soluğun olmadan soluklanamam, bir senin teninde diner üşümüşlüklerim.