Yazarlar

Hüsnü Ortaç rahmetle

post-img
1890 yılında doğup büyüdüğü "Selanik'in Türküsünü" klarnetiyle çalarken yaşadığı hasret duygusundan ötürü gözleri nemlenir, geniş anlı boncuk boncuk terlerdi... İşte o vakit hayat arkadaşı, biricik eşi Şükriye Ortaç koynundan çıkardığı ipek bir mendili uzatır, "Terlediniz Hüsnü Bey" derdi... "Çalın davulları çaydan aşağıya aman aman Mezarımı kazın bre dostlar belden aşağıya Mezarımı kazın bre dostlar belden aşağıya Suyumu da dökün boydan aşağıya aman aman Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver Al başımdan bu sevdayı götür yâre ver..." Haza beyefendi bir insandı Hüsnü Ortaç. Her zaman tiril tiril giyinir, kravatını boynuna bağladıktan sonra özenle parlattığı pabuçlarını ayaklarına geçirir, sokağa çıktıktan sonra etrafa mis gibi esans kokuları yayardı. Tellisinden, üflemelisine kadar en az sekiz-on enstrümanı profesyonel biçimde çalabilir, besteler yapardı Hüsnü Ortaç. Kızı Müzeyyen Hanım ilk çocuğuna hamileydi. Doğum anı gelip çattığında damadı Salim Bey İmpala model bir taksiyle karısını Muradiye Devlet Hastanesi'ne yetiştirmiş ancak, bebeğin kafası çok büyük olunca güçlük çeken doktorlar Bursa'da ilk kez sezaryen yöntemini uygulamışlardı. O büyük başlı bebek de ileride beynine dünyanın tüm klasik müzik bestecilerinin eserlerini, sinemacıları, film yönetmenlerini, Rus ve Batı klasiklerini kaleme alan yazarları, kitapları, şiiri, şarkıyı, türküyü, fotoğrafı sığdıracak, bendenizin arkadaşı olmaktan gurur duyduğu, bu kentin en önemli entelektüel ve yazarlarından Can Ertan'ı yaratacaktı... Dedesi Hüsnü Ortaç 1972 yılında bu dünyadan ayrılıp gitti... Hem çok hoş bir seda bıraktı gök kubbede, hem de pek çok eser... "Cezayir'in harmanları savrulur Savrulur da sol yanına devrilir Sarı buğday samanından ayrılır Sokakları mermer taşlı Güzelleri hilal kaşlı cezayir Gemilere çürük tahta dayanmaz Yiğitlere gaflet bastı uyanmaz Aman Allah buna canlar dayanmaz Sokakları mermer taşlı Güzelleri hilal kaşlı Cezayir Cezayir'i bir ikindi bastılar Camilere çifte çanlar astılar Yiğitleri kurban diye kestiler Sokakları mermer taşlı Güzelleri hilal kaşlı Cezayir" Bu gün benim doğduğum Keles'in düğünlerinde ellerinde tahta kaşıklarıyla gençler evden gelin çıkarken bu türkü eşliğinde hüzünlenerek oynarlar bilir misiniz? Osmanlı'nın, Rusya'yla giriştiği savaşı fırsat bilip, Cezayir'e asker çıkararak binlerce vatan evladını katletmiş Fransızların kalleşliğine yazılmış bir ağıttır bu parça... Bu güvendeyi derleyip, dağ yöresinin folklorüne hediye eden kişi de yine Can Ertan'ın dedesi Hüsnü Ortaç'tan başkası değildir! Sıkı durun, Orhaneli civarının resmen milli türküsü sayılan şu parçayı da topluma Hüsnü Ortaç kazandırmıştır: "A Fadimem hadi senle kaçalım Beyce pazarında dükkan açalım Ay lay li lam ay lay lam A Fadimem iki değil üç değil Benim bağrım demir değil tunç değil Ay lay li lam ay lay lam A Fadimem günahların boynuma Bicik sokam ellerimi koynuna Ay lay li lam ay lay lam" Bir müzik öğretmeni ve folklor araştırmacısıdır Hüsnü Ortaç. Türk halk ve batı müziğini sentezlemeye çalışmıştır. Çok sesli müziği bizim kültürümüze uyarlamasıyla bilinir. Eğitimini tamamladıktan sonra bir süre Vodina'da sanayi mektebinin bando şefliğini yaptı. 1923'te Bursa'daki sanayi mektebine müzik öğretmenliğine atandı. Daha sonra İkinci Ortaokul ve Bursa Erkek Lisesi'ne geçti. 1954'e değin bu okullarda müzik öğretmeni ve yönetici olarak görev yaptı. Bu arada Işıklar Askeri Lisesi, Kız Lisesi, Kız Enstitüsü ve Birinci Ortaokulda çalıştı. Emekliye ayrıldıktan sonra da Bursa'daki ilk ve orta dereceli okullarda öğretmenlik yapmayı sürdürdü. Uzun yıllar Bursa Halkevi'nin "Araştırma Komitesi" başkanlığını yapan Ortaç, Bursa ve yakın çevresinde folklor araştırmalarını başlatan ilk insanlardan biri oldu. Beyce Pazarı ile Menevşesi Tutam Tutam adlı Bursa güvendesinin derlemelerini yaptı, Bursa Köyleri adlı bir araştırması yayımlandı. Ayrıca Halkevi'nin Uludağ dergisinde ve yerel basında folklor araştırmalarıyla ilgili pek çok makalesi yer aldı. Folklor araştırmaları ve Türk müziği çalışmaları yanında batı müziğine de önem verdi. Okullarda çok sesli korolar ve Halkevi'nde bir orkestra kurdu. Bursa Kılıç Kalkan Ekibinin kuruluş çalışmalarına katıldı. "Menevşesi tutam tutam Arasına güller katam Nice gurbet elde yatam Sen gel menevşeli gelin Gelin gelin allı gelin Al yanağı ballı gelin Gelin gider su doldurur pınardan Yıllar geçti haber gelmedi yardan Menevşe buldum derede Sordum evleri nerede Üç beş güzel bir arada Sen gel menevşeli gelin Gelin gelin allı gelin Al yanağı ballı gelin Gelin gider su doldurur pınardan Yıllar geçti haber gelmedi yardan Dereler doldu taşınan Gözlerim doldu yaşınan Ben nerelere varayım (a Yarim dayanamıyom) Bu gülmedik başınan Acem şalı belinde Bir ucu da Halime'nin elinde Halime de benim olmazsa (a Yarim dayanamıyom) Durmam şu Bursa'nın köyünde" Bizim orada kadınlar düğünlerde kına gecesi yaparlar ve bakır kapları dümbelek niyetine çalarlar; demek ki bu şarkı eşliğinde, Hüsnü Ortaç sayesinde yaşayabiliyorlarmış bu günlerde bile hala oyunlarını... Bu arada... Bursa'nın en eski bandolarından biri Sanayi Mektebi Bandosu'dur. Sanayi Mektebi yani, Tophane Endüstri Meslek Lisesi 1869'da "Islahhane" adıyla açılmıştır. Mektebin bandosu 1899 -1900 öğretim yılında, Binbaşı Hilmi Bey'in okul müdürlüğü döneminde kurulmuştur. 3 Nisan 1913'de bando şefliğine Mustafa Rahmi Otman, onun 27 Mayıs 1925'de ayrılması üzerine de Hüsnü Ortaç getiriliyor. Ancak Sanayi Mektebi bandosu Maarif Vekâleti'nin yani Milli Eğitim Bakanlığı'nın kararıyla 17 Mayıs 1928'de kapatıldı. İşte bu niye oldu bilinmez? Nilüfer Belediyesi'nin yayınladığı kültür hizmetlerinden biri olan Mahmut R. Gazimihal'in kaleme aldığı "Bursa'da Musiki" isimli kitapta Hüsnü Ortaç'ın çalışmalarıyla ilgili bilgilere ulaşabiliyorsunuz. Eski Başkan Mustafa Bozbey ve şimdiki Başkan Turgay Erdem'e teşekkür etmekle birlikte, İnternet'te gezinirken Nadir Kitap Evi tarafından satışa sunulan 1946 basımı, yine Hüsnü Ortaç'ın kaleme aldığı geriye kalan tek nüsha, Kestel, Hamitler, Doğancı, İrfaniye, Fethiye ve İsabey köylerinin anlatıldığı bir kitap var... Taşıdığı antika değerinden ötürü artık sahaflarda satılan bu eserin fiyatı sadece 75 lira... Turgay Bey'e derim ki, "Hemen alın bunu, koyun belediye kütüphanesine"!.. Hane halkı tarafından bile kendisinden bahsedilirken "Hüsnü Bey" diye hitap edilen, zarif, naif, Bursa caddelerine çıktığı zaman insanların sevgi ve ilgisinden ötürü zar zor yürüyebilen, öğrencilerinin karşısında bile ayağa kalkan Hüsnü Ortaç, biricik torunu Can Ertan'ı dünyaya getirirken narkoz komasına giren kızı Müzeyyen Hanım'ın bir an önce iyileşebilmesi için ne yapıyor biliyor musunuz? Muradaiye Devlet Hastanesi'ne bir pikap ve beraberinde bazı plaklar götürerek evladına sürekli Mario Lanza şarkıları dinletiyor!.. Napoliten tarzda seslendirilen bu parçaları ruhunda hisseden Müzeyyen Hanım kısa sürede gözlerini açıyor ve hayata tekrar dönüyor... Şimdi her ikisi de Pınarbaşı Mezarlığı'ndaki ebedi istirahat mekanlarında sizlerin dualarını beklemekteler...  

Diğer Haberler