Selamün aleyküm?
Nasılsınız, iyi misiniz İbrahim bey?
Allah daha da iyi etsin inşallah.
Cemil cümlemizi iki cihanda da mesut ve bahtiyar eylesin, Cehennemin o yakıcı ve kahredici ateşinden hepimizi korusun, salih kullarından eylesin inşallah.
Duyuyorum, işleriniz de gayet iyiymiş maşallah.
Ne diyor Nahl Suresinin 29’uncu ayetinde Cenab-ı Allah?
“Fedhulû ebvâbe cehenneme hâlidîne fîhâ fe lebi’se mesvâl mutekebbirîn (mutekebbirîne).”
Yani mealen, “haydi, orada ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin (büyüklük taslayanların) kaldığı yer ne kötüdür” diyor!
Bakara Suresi’nin 188’nci ayetindeyse şunları söylüyor:
“Ve lâ te’kulû emvâlekum beynekum bil bâtılı ve tudlû bihâ ilel hukkâmi li te’kulû ferîkan min emvâlin nâsi bil ismi ve entum ta’lemûn (ta’lemûne).”
Yani, “ve birbirinizin mallarınızı aranızda bâtıl ile (haksızlıkla) yemeyin. Ve insanların mallarından bir kısmını, bildiğiniz halde günahla yemeniz için, onu hakimlere (rüşvet olarak) vermeyin.”
Şimdi o zaman tabii savcılık, avukatlık mekanizması yoktu İbrahim bey; eğer olsaydı aynen “hakimlere rüşvet vermeyin” dendiği gibi, “size emanet edilen kamu kaynaklarından bazı avukatları semirtip, beslemeyin, onlara avanta vermeyin” diye bir ayet de mutlaka inerdi diye düşünüyorum, bilmiyorum haksız mıyım?!
Yönetim kurulundaki arkadaşlarınızla birlikte Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın başına geldiniz.
Uzunca bir süredir de orayı ve Oda’nın kasasında bulunan milyonlarca lira parayı yönetiyorsunuz?
Yani, yanlış harcadığınız tek kuruş için bile Rûz-i Mahşer’de hesap vereceksiniz!
Ama bu yetmez!
Bu dünyada da hesap vermek gerek çünkü, size oy verip de seçen insanların vebali ve ağır bir mesuliyeti var üzerinizde!
Öyle iş sadece öte dünyaya kalırsa hiç olmaz.
Şimdi, bir haber kaynağımın bana ilettiği bir mektupta bazı iddialar var.
Ben bunları önce bir sorayım, yanıtı ardından gelsin.
BTSO’nun daha önce dönem dönem üçüncü kişi ya da kuruluşlarla ilgili hukuki problemlerini çözen avukatları vardı.
Bu avukatlara her ay sabit olmak üzere belli miktar bir para verilir, birlikte imzalanan bir sözleşmeyle de açılan davalardan başkaca da bir para talep etmelerinin önüne geçilirdi.
Önce sondan başlayalım…
İsim vermiyorum, BTSO’nun sizden önceki avukatına ayda sadece 5 bin 400 lira ödenirken, siz göreve geldikten sonra anlaşılan yine isim vermiyorum, iki ayrı hukuk bürosundan birine ayda 20 bin, diğerine de 10 bin lira ödendiği konusu doğru mudur?
Eğer doğruysa bunun anlamı “Oda’nın kaynakları birilerine peşkeş çekiliyor” şeklinde değerlendirilebilir mi?
Bu durum yasalar karşısında en hafif haliyle “verilen görevi kötüye kullanma” olarak değerlendirilip, ceza alınmasını gerektirmez mi?
Bu olay dinimize göre hangi “günah kategorisine” girer ve dinde ceza-i karşılığı nedir?
Günde beş değil, on vakit de namaz kılsa, Kabe’yi yedi değil, 17 kez de tavaf etse insan bu türden günahları affedilebilir mi?
Diğer taraftan, daha önce orada görev yapan avukatlar gerek BTSO’nun açtığı, gerekse BTSO’ya açılan davalardan “avukatlık ücreti” adı altında başkaca hiçbir talepte de bulunamazlardı.
Yapılan sözleşmeye bu madde kesin şart olarak eklenirdi.
Şimdilerdeyse, Organize Sanayi Bölgesi Yönetimi’nin, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’na açtığı çok büyük bedelli davalardan BTSO’nun kendi avukatlarının yine çok büyük miktarlarda paralar talep ettiklerini işitiyorum!
Neden daha önceki dönemlerde yapıldığı gibi sözleşmeye, “avukatların başkaca bir para talep edemeyeceğine” ilişkin o madde konmadı İbrahim bey?
Eğer konmadıysa bu durum nasıl düzeltilecek?
Nedir, nasıldır yani?
Hem sonra eski dönemlere göre dava sayısında hiçbir artış olmadığı halde, üstelik de geçmişte bu işler için BTSO bünyesinde yazıyla “bir”, rakamla da yine sadece “1” avukat çalışırken niye 2 hukuk bürosuyla birden yeni anlaşma yapılmıştır?
Bu durum açıkça Oda’nın zarara uğratılıp, paraların birilerine peşkeş çekilmesi anlamına gelmez mi?
Niye haksız biçimde BTSO kasasından zenginleştiriliyor bu insanlar?
Ayda sadece 5 bin 400 yerine, hangi vicdanla tam 30 bin lira ödeyebiliyorsunuz?
Babanızın çiftliği mi orası?
Ha! “babanız” dedim de…
Muhterem “Kayın babanızı” da oraya danışman olarak aldığınız konusu doğru mu İbrahim bey?
Kayınpederiniz Ramazan Karekök’ü, BTSO’ya danışman olarak aldığınız, ona da astronomik rakamlar ödettiğiniz doğru mu?
Eğer doğruysa yengeniz Necmiye Tanjant ve teyzeniz Hilmiye Kotanjant’ı da işe almayı düşünüyor musunuz?
(Son cümleyi ben uydurdum!..)
Ne diyor millet size, arkanızdan nasıl konuşuluyor biliyor musunuz?
Helal mi şimdi bu alınan ve de verdirilen paralar İbrahim bey?
Mallı mülklü, yerli yurtlu adamsınız; hiç yakışıyor mu koca bir sanayiciye kayın babasını BTSO’da işe sokarak oradan para ödetmek?
Tenezzül edilecek bir şey mi?
Eğer lazımsa insan her ay cebinden çıkarıp verir yani, yalan mı?
Ha bir de son olarak…
İbrahim ve Abdullah Burkay, siz BTSO yönetimine geldikten sonra acaba ilave olarak kaç şirkete daha ortak oldu?
Kestane kebap, acele cevap!
Hadi, selamünaleyküm!