Yine böyle soğuk mu soğuk bir Aralık ayıydı.
Yıllardır savaş ve işgal ortamında bulunan, çok sayıda sivil vatandaşı vahşice katledilen Afganistan 27 Aralık 1979’da Sovyet askerleri tarafından işgal edilmişti.
En iyimser tahminlerle 1 buçuk milyon insanın hayatını kaybettiği bu 10 yıllık süreçte en az 5 milyon kişi de mülteci kamplarında ömrünü çürütmüştü.
Türkiye’de 12 Eylül’e artık çeyrek kalmıştı.
Sokaklarda kan gövdeyi götürüyordu.
Hiç unutmam, aynı yılın devamında mevsim artık baharı yaşatmaya başladığı bir vakit doğduğum yere, Keles’e gitmiştim biraz olsun nefes alabilmek için.
Gün indikten sonra ilçe merkeziyle, ormancı lojmanlarının arasındaki güzergahta yürüyüp sohbet ederdik, tartışırdık arkadaşlarla, ikişerli, üçerli gruplar halinde.
Mıstık (Mustafa Orhan) Ülkücüydü.
Hiç unutmam bir gün bu yürüyüşlerden birinde “Sağdıç” dedi Mıstık, “Ruslar, Afganistan’da sivil halkın üzerine napalm bombaları (yangın bombaları), misket bombaları atıp, binlerce insanı katlediyorlarmış, haberin var mı”?!.
Duymazdan gelmiştim!
Ruslar öyle şey yapmazlardı çünkü!..
Onlar gittikleri ülkelere sadece eşitlik, özgürlük yani, sosyalizm götürürlerdi sadece!
Yıllar sonra öğrenecektim 1978’de Afganistan yönetimini ele geçiren “solcuların” Rusları ülkeye çağırdıktan sonra yaşananları.
İnsan hakları karnesi katliamlarla dolu olan Rusların “sosyalizm için mücadele” adı altında milyonlarca insanı katlettiğini.
Kırım’da uygulanan mezalimi.
Gittiği her yere açlık, sefalet ve salgın hastalıklar götürdüğünü.
“Kandahar” filmini izlediniz mi?
Seyretmediyseniz eğer, bir yanınız hala eksik demektir!
Her yana döşenen mayınlardan ötürü birer ayakları eksik olan binlerce Afgan’ın yaşadığı o ıstırap ve sefalet, kelimelerle anlatılır gibi değil.
Peki, Ruslar gitti, dert bitti mi?
Hayır!
Bu kez de Amerikalılar işgal etti Afganistan’ı.
Deşt-i Leyli Katliamı kaldı akıllarda.
Tamamı teslim olan 8 bin kadar direnişçiyi “başka hapishanelere nakledileceksiniz” diye konteynerlere doldurup bir gece çöle götürdü Amerikalılar oradaki işbirlikçileriyle birlikte.
Kapaklarını da günlerce açmadılar!
Tamamına yakını havasızlık ve susuzluktan öldükten sonra kalanları kurşunlayıp, tümünü çöle gömdüler.
Hitler’e atfedilenden hiç farklı değildi oysa yapılan şey.
Sorumluları hiçbir zaman yargılanmadı.
31 Ekim 2018’de İYİ Partili 20 milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdikleri araştırma önergesinde Doğu Türkistan olarak isimlendirilen bölgede yaşanan olumsuzlukların detayıyla incelenmesi istendi.
İstanbul Milletvekili Yavuz Ağıralioğlu’nun ilk imza sahibi olduğu araştırma önergesinin gerekçesinde yaklaşık 3 milyon Uygur Türkünün bölgedeki toplama kamplarında tutulduğu, Doğu Türkistan’da hapse atılan erkeklerin yerine Çin istihbarat elemanlarının evlere yerleştirildiği gibi birçok iddia bulunuyordu.
Yine böyle bir Aralık ayıydı.
26 Aralık 2018’de Meclis Genel Kurulu’nda görüşülen önerge MHP’nin çekimser, AK Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin ret oylarıyla kabul edilmedi.
Uluslararası Af Örgütü’nün yayımladığı 9-30 Ağustos 2018 tarihleri arasında toplanan Birleşmiş Milletler Irk Ayrımı ile Mücadele Komitesinin Çin hakkındaki raporuna göre Sincan Bölgesi’nde 2016’dan beri keyfi gözaltılar gerçekleşmekte ve şimdiye kadar o bölgede yaşayan Uygur Türklerinin yaklaşık % 40’ı oturdukları yerlerden sürülmüş durumdalar.
Uygur Türklerinin yerel kimliklerinin korunmasına katkıda bulunan anadillerini konuşmaları kısıtlandı.
Buna bağlı olarak da örneğin dini ritüeller gibi “radikal” (extremist) olduğu düşünülen birçok etkinlik yasaklandı.
Nisan 2017’de çıkan bir yasayla bölge halkı yerel dilde koyduğu isimleri Çince isimlerle değiştirmek zorunda kaldı.
Çin’de Doğu Türkistan olarak adlandırılan coğrafyanın içerisinde sayılan Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaklaşık 22 milyon insan yaşıyor sevgili okurlar.
Bu kez geç olmasın, erken tepki verelim yapılan zulme.
Senden benden, şundan bundan diye değil, “insan” oldukları için karşı çıkalım Çinlilerin bu insanlık dışı kalkışmasına.
Devletler, uluslararası ilişkilerin getirdiği dengeler üzerine tavır sergileyebilirler.
Fakat sivil inisiyatif de çok önemlidir böyle durumlarda.
Sağcısı, solcusu, Doğu Türkistan hepimizin meselesi olsun.
İlk defa insanlık adına ortak paydada buluşalım.