“Bunu yazmayın” dedi ama kusura bakmasın, “yazılası” bir durum şimdi anlatacağım şey.
Yaşlı kadın 80’ini çoktan devirmiş, bahçesinde yetiştirdiği sadece beş kilo ıspanağı sırtına yükleyip köyünden yürüyerek Salı günü ilçe pazarına, ürününü satabilmek için Orhaneli’ne getiriyor.
Adına “Orhaneli” ya da “Orhan İli” dediğiniz bölge, yiğidin harman olduğu, Osmanlı’nın ilk döneminde padişahların yakın korumalarını oradaki insanlar arasından seçtiği bir Türkmenyatağıdır.
Aynı sevgi ve bağlılığı Cumhuriyet’e de gösteriyor yöre halkı.
Yokluk içinde olmalarına rağmen Atatürk’ün sağlığında kendi aralarında para ya da şinik şinik arpa ve buğday toplayarak tam 2 adet uçak satın alıp, Türk ordusuna hediye ediyorlar.
Çok partili sisteme geçişle birlikte nüfusunun azlığı nedeniyle devletten gerekli yardım ve hizmeti alamıyor Bursa’nın dağlıları; yıllarca yolsuz kalıyor, ışıksız ve dahi susuz kalıyor.
Kalıyor da yine de ses etmiyor, kalkışmada bulunmuyor, nümayişe kalkışmıyor çünkü,tevekkül sahibi, devletine, milletine bağlı insanlardır oralarda yaşayanlar.
İşte onun için de hükümetteki bakanlardan yöresine bir şey isterken, “bizim devletimizden 100 yıllık alacağımız var, bu hesaba yazın yapacağınız işi” diyor Orhaneli Belediye Başkanı İrfan Tatlıoğlu!
İlçe pazarına, yetiştirdiği 5 kilo ıspanağını satmaya gelen nineye gelince…
Hemşerilerinin kanaatkarlığını anlatabilmek için bu örneği veren Tatlıoğlu’na soruyorum,“kilosunu kaçtan verecek” diye?
“Elli kuruş” diyor, “sadece elli kuruş!..”
Demek ki tümünü satarsa eline yalnızca 2 buçuk lira geçecek.
Ne yapacak, ne satın alabilecek bu parayla?
Hiç!
Köhnemiş köy evinde ne tükendiyse artık işte; biraz tuz, biraz şeker, belki bir parça da sabun.
Ama mesele o da değil.
Sizlerle “yazma” demesine rağmen asıl paylaşacağım şey, İrfan Tatlıoğlu’nun parayla pulla ölçülemeyecek zengin ve engin gönlü asıl.
İlçe pazarının kurulduğu Salı günlerinin akşam saatlerine dek köyünden getirdiği ürünlerin tamamını tüketememiş hemşerilerini ziyaret edermiş Tatlıoğlu, makamından çıkarak.
Yere serili örtünün üzerinde ne kaldıysa artık, bir kilo ıspanak olsun, biraz soğan, biraz kelem ne varsa hepsini satın alır, ilçedeki ihtiyaç sahiplerine ya da hayır kuruluşlarına dağıtırmış.
Burada amaç, aynı zamanda elinde biraz malı kalan nineleri, dedeleri köylerine boynu bükük değil de pazarın bereketini yaşatarak sevinç içinde göndermek.
Bir insan tam 12 seneden beri aralıksız belediye başkanlığı yapıyor, üstelik de buna devam edebiliyorsa hiç de boşuna değildir sevgili okurlar; tesadüfen bir şey olabilirsiniz ama tesadüfen orada asla kalamazsınız!
Orhaneli Belediye Başkanı İrfan Tatlıoğlu’nun üzerinde çalıştığı ve hızla yol aldığı iki proje var ki biri dağ bölgesinin, diğeriyse Türk’lerin makus talihini değiştirecek türden.
Türkiye Yörük Türkmen Birliği Genel Başkanlığı’na da seçildi Tatlıoğlu.
İşe öylesine büyük bir hızla girişti ki tam 52 ilde 300’den fazla dernek kuruldu.
Bu dernekler vasıtasıyla Türk tarih ve kültürünün yaşatılıp, paylaşılması hedeflenmiş.
Ve zaman içinde kimliklerini unutan Türk boylarının uyandırılması elbette.
Urfa ve Gaziantep’te yaşayan Karakeçili Boyu’na mensup insanlara seminer vermeye gitmişler geçenlerde, oralarda da bir dizi toplantılar yapıp sımsıkı örgütlenmişler.
“Adamın amcasının oğlunu Suriye’den alıp, Antep’e getirdik” diyor, “soruyorsun, ‘sen kimsin’ diye? ‘Türk’üm’ yanıtını veriyor. Beri tarafta, Türkiye’de yaşayan amcaoğluna soruyorsun, ‘ben Kürt’üm’ diyor!.. Bu kez Suriye’den gelen soruyor Türkiye’deki akrabasına:
‘Ben Suriye’de yaşıyorum, Türk’üm, Türkçe ve Arapça konuşuyorum. Sen öz be öz amca oğlumsun, Türkçe ve Kürtçe konuşuyorsun. Nasıl, ne zaman Kürt oldun açıkla bana?
Böyle deyince, buradaki durup düşünüyor.
Bu kez biz soruyoruz:
‘Sen Kürtçe konuşuyorsun, çocuğun Kürtçe konuşuyor, baban Kürtçe konuşuyor ama deden Kürtçe’nin “K’sini” bile bilmiyor, sen nasıl Kürt’sün?
Bölgedeki Türkmen nüfus zaman içinde asimile olmuş, kendi dillerini ve kültürel kimliklerini unutup gitmişler.”
Ekliyor İrfan Tatlıoğlu:
“Benim sınırlarım birleri tarafından cetvelle çizilmedi arkadaş! Atalarımın kanıyla, canıyla çizildi. Dedelerim, atlarının tersindeki hazmedilmemiş arpaları ayıklayıp yiyerek hayatta kaldılar! Biz bu ülkenin yanında olanların yanındayız. Olmayanları, sevmeyenleri biz de sevmiyoruz, işte o kadar!..”
Şırnak’ta aslen Kürt olan bir korucu başının ağzından çıkan sözleri de paylaşıyor Tatlıoğlu:
“Benim Kürtlüğüm, ancak Türk bayrağının altında anlam kazanıyor, Amerikalının, İngiliz’in, Fransız ya da Rus’un değil!..”
İrfan Tatlıoğlu’nun sözünü ettiği olgu, batılı ülkeler tarafından erozyona uğratılan Türk kültür birliğini ve kardeşliğini koruma gayretinden ibaret yoksa “kafatasçılık” değil.
Zaten bu sık sık sözü edilen “kafatasçılık” yaftası, genellikle Türk düşmanı başka unsurlarya da bunların kuyruğunda takılıp kalmış kimi eski solcuların ağızlarındaki çoktan çürümüş bir sakızdan ibaret.
Yoksa, kimsenin kimseye bir garezi ya da düşmanlığı yok, asıl düşman olanlar, cinayet işleyip duranlarsa kabak gibi ortadalar zaten.
Sadece uçak satın alıp, Türk ordusuna hediye etmekle de kalmamış Orhaneli ahalisi, aynı zamanda Hicaz demiryolu yapılırken olanca fakirliğe rağmen yine aralarında para toplayıp Bab-ı Ali’ye göndermişler.
Elektrik, su paralarını, zor da olsa vergilerini düzenli olarak ödüyorlar; “ben vermem dövlet versin” demiyorlar asla, elektrik filan çalmadıkları gibi, çalanların vermedikleri paraları da onlar ödüyor üstelik.
Hala yolları yol, devletin sunması gereken alt yapıları sağlıklı değil.
Geçen sene üstelik de karda kışta günlerce ulaşım sağlanamadı, elektrikleri de kesik kaldı dağ yöresinin, içlerinden bir kişi de çıkıp kendi devletini şikayet etmedi.
Diğer hizmetlerini gazetemizdeki haberden okursunuz.
Geçen gün Gazetemizin İmtiyaz Sahibi Orhan Efe, Genel Müdürü Mustafa Efe, Baş Hukuk Müşaviri Avukat Halil Ağa ve Ekonomi Haberleri Editörü Mümin Uslubaş’la birlikte ziyaret ettiğimiz İrfan Tatlıoğlu’nun başlattığı bir “Maden ve Mermer Organize Sanayi Bölgesi Projesi” var ki, çok değil, 2-3 yıl sonra dağ yöresinin kem talihini tamamen yenecek gibi görünüyor.
Türkiye’de üretilen mermerin sadece yüzde 10 kadarı ülkemizde işlenebiliyormuş.
Geri kalanı blok halde dünyanın çeşitli ülkelerine yollanıyormuş.
Onlar da tabi 1’e aldıkları ürünü daha sonra bize 40’a satıyorlar!
Sözünü ettiğim sanayi bölgesinde maden ve mermer üreticileri ürünlerini işleyecekler.
Peki, talep var mı?
İşte işin en çok heyecan verici kısmı burası, Orhaneli’nde 25 mermer ocağı bulunmasına karşın, aralarında Afyon firmaları da olmak üzere tam 52 şirket başvurmuş daha şimdiden!
Tatlıoğlu “bu rakamın 100’ü çok aşacağını” düşünüyor.
Bu başlangıçta en az 5 bin kişilik istihdam demek!
Üstelik kadınların da çalışabileceği bir alan.
Beraberinde yörede onlarca irili ufaklı atölyeler kurulacak, göç duracağı gibi, tersine dönecek.
Ülke ekonomisine sağlayacağı katma değeri de düşünürsek, müthiş bir girişim bu!
Diğer taraftan “Türkiye’nin ilk maden organize sanayi bölgesi” olacak burası.
Aynen mermer gibi, bölgeden çıkarılan krom da hiç işlenmeden satılıyor yurt dışına.
Eğer devlet destek verir, enerji konusunda üretici firmaları sübvanse ederse ferro krom fabrikaları da hücum edecekler Orhaneli’ne.
Türkiye’nin 1 kilo altını 1 kilo demir fiyatına sattığını düşünün?
Özellikle kromda durum tam olarak böyle!
Üretilen krom madeninin burada işlenip satıldığını, mermer işlemesinde de çok değil, yüzde 10’luk bir artış sağlandığını hesap edin, sadece bu şekilde memleketin cari açığı çok kısa sürede kendiliğinden kapanır gider.
Orhaneli’nde 500 milyar dolarlık mermer rezervi olduğu ifade ediliyor.
Böylesi zengin ve bereketli bir coğrafya aslında burası, değerlendirmesini bir türlü bilemediğimiz ya da buna fırsat verilmeyen.
Bir ferro krom tesisinde de en az 20-25 bin kişi çalışır.
Soyadı gibi muhabbeti de çok tatlı olan Tatlıoğlu, ilçede bir hemşerisine de bebe konfeksiyonu üretip ihraç eden bir fabrika kurdurmuş.
Tam 150 kadın çalışmaya başlamış orada.
Adam ilk iki yıl toplam 500 bin lira zarar edince “ne yapacağım böyle ben” diye İrfan Tatlıoğlu’nun kapısını çalmış.
Orhaneli Belediye Başkanı da adama diyor ki, “sen git Süleyman Uludağ hocaya, ‘Tatlıoğlu bu parayı zekat hesabıma yazmamı’ (!) söyledi, ‘caiz midir yoksa değil midir hele bir sor”?!.
Adam da hakikaten gidip soruyor!
Süleyman hoca “yörede ahali yoksul mudur” diyor?
“Yoksuldur” yanıtını alınca da “caizdir evladım” diyerek geri gönderiyor fabrika sahibini.
Daha sonra kar etmeye başlıyor vatandaş.
Şimdilerde hem o çok mutlu, hem de Orhanelililer.
İrfan Tatlıoğlu’nda proje ve icraat çok; yalan, hile, hurda, hırsızlıksa yönettiği belediyede hiç yok.
Ömrü çok olsun, yolu açık olsun diyoruz.
Onu ileride çok daha önemli görev ve makamlar bekliyor.