Yazarlar

İslam’ın 6. Şartı: Racon Bilmek

post-img
Hüseyin henüz yirmi yaşında, o zamanlar ayrıntıya girmeksizin “namus cinayeti” diye kestirip attığı suçtan cezaevine düştü. Her ne kadar işlediği suçtan rahatsız değilse de, gardiyan onu koğuşa getirip üzerinden kapıyı kilitleyince tedirgin bir şekilde etrafına bakındı. Yirmi beş civarında hükümlüyle aynı koğuşta kalacaktı. Hükümlüler Hüseyin’e selam verip “Allah kurtarsın!” dedikten sonra, ortadaki masada tek başına oturan, çayı getirilip kül tablası temiziyle değiştirilen yaşlı adamla göz göze geldi. Yaşlı adam; “Gel otur karşıma delikanlı, bir çay iç.” Hüseyin gösterilen sandalyeye oturdu, önüne getirilen çayı karıştırmaya başladı. Kimseye bakamıyor, gözünü bardaktan ayıramıyordu. “Allah kurtarsın!” dedi yaşlı adam. Sağol ağabey. Neden buradasın? Namus meselesi benimki ağabey. Cinayet. Tamam, Başka bir açıklamaya gerek yok o zaman. Mersinliymişsin toprağım? Evet ağabey. Sen de mi? Ben de ya. Hemen ardından “toprağıma iyi bakın, yanlış yapmayın” diye seslendi diğer hükümlülere. Sonra Hüseyin’e dönüp anlatmaya başladı. Ben bu koğuşun mümessiliyim. Mümessil, mahkumlarla idare arasındaki köprüdür. Genellikle uzun süre yatmış mahkumlar arasından ama mutlaka genel olarak ahlakına ve adaletine güvenilen biri, diğer hükümlüler tarafından mümessil seçilir. Bak evlat, burada veya başka cezaevlerinde uzun süre kalacağın belli. Eğer yol yordam, usul erkan bilirsen iyi kötü cezanı tamamlayıp, olgun bir adam olarak çıkarsın. Yok ben bildiğimi okurum dersen, cezan zor biter. Belki de bir gün lavabodan çıkarken böbreğine şişi takıverirler, hiç çıkamazsın. Sen İlahiyat Fakültesi’nde okuyorsun değil mi? Hüseyin kendisinden önce hikayesinin koğuşa ulaşmış olmasına şaşırarak, evet ağabey dedi. Söyle o zaman, İslam’ın şartı kaçtır? Beştir ağabey. Yoo, bilemedin. Altıdır. Dışarıda beş, burada altıdır. Beşini biliyorsun, altıncısını ben söyleyeyim sana; Racon bilmek! Racon; yol yordam, usul erkan bilmektir. En önemlisi haddini bilmektir. Racon adil olmaktır. Adalet nedir bilir misin? Adalet, her şeyi lâyık olduğu yere koymaktır. Ayakkabı ayağındır, külâh başın. . . . . . Hüseyin kendisine verilen bu öğütleri hiç unutmadı. Sayısız cezaevi gezdi. Yıllar geçtikçe bu anlatılanların anlamını ve haklılığını daha iyi anlıyordu. Yol yordam, usul erkan gözetmeye ve adil olmaya çalıştı elinden geldiğince. Fark etti ki, racon denilen bu yazılı olmayan kurallara, büyük ölçüde idare ve gardiyanlar da uyuyordu. Artık kendisi de kıdemli bir hükümlüydü. Koğuş mümessili seçilmişti. Sabah saatlerinde Kızıl Erkan’la volta atarken bahçe kapısı açıldı. İçeriye kalabalık bir gardiyan grubu girdi. Baş gardiyan, Hüseyin ile göz göze geldiğinde Hüseyin hafifçe başını sallayarak onayladığını gösterdi. (Bazı işleri tatsızlık çıkmadan halledebilmek için koğuş mümessili ile önceden görüşmek ve onayını almak, idare ve gardiyanların sıklıkla gözettiği raconlardandı.) Gardiyanlar koğuşa girip sessizce Mehmet’i alıp götürdüler. Kısa bir süre sonra tekrar koğuşa getirip bıraktılar. Mehmet avazının çıktığı kadar bağırıyor, bu kadar delikanlının içinden bir delikanlıyı idare nasıl alır da tokatlayıp geri getirir? diye koğuştaki diğer hükümlüleri galeyana getirmeye çalışıyordu. Koğuştakiler Hüseyin’e dönüp “Mehmet’i tokatlamışlar, nasıl olur?” dediklerinde Hüseyin, akşama toplanalım, etraflıca görüşürüz diye kestirip attı. Akşam yemeği yenmiş, büyük demliklerle koğuş çayı söylenmişti. Bu da bir cezaevi raconuydu. Amaç, çay parası olmayanların da çay alıp içebilmesiydi. Çaylar geldiğinde Hüseyin; Arkadaşlar Mehmet’in bazı şikayetleri var. Bunu görüşmek için toplandık. Şimdi herkes daire oluşturacak şekilde otursun dedi. Herkes daire şeklinde oturduktan sonra ortaya iki tane tabure kondu. Taburelerden birine Mehmet oturtuldu. Anlat bakalım Mehmet, neymiş şikayetin? Sabahleyin çay içmek için gardiyanı çağırdım, çay söyledim. Aradan kısa bir zaman geçmişti ki, gardiyanlar koğuşa geldi ve beni alıp götürdüler. İdarede beni tokatladılar, bir de dua et altıncı koğuştasın, yoksa beterini görürdün deyip geri getirdiler. Bir delikanlı tokatlanır mı? Bu kadar delikanlı geçinen adamın arasından nasıl beni alabildiler? Neden vermiyoruz Mehmet’i demediniz? Sen çay istedikten sonra başka bir şey de söyledin gardiyana? Ne söyledin? Ben başka hiçbir şey demedim. Ben arkasından küfür ettiğini duydum. Hem de ana-avrat. Kızıl, sen duydun mu? Evet ağabey, ben de şahidim olaya. Mahkumlar söylenmeye başladığında Mehmet’i daha iyi savunabilmesi için ağzı iyi laf yapan bir hükümlü, avukat olarak ikinci tabureye oturtuldu. Hüseyin Mehmet’e dönerek; bu konuyu muhakeme edeceğiz. Seninle ilgili herkes konuşacak, söyleyeceklerini söyleyecekler. Sen de avukat olarak görevlendirdiğimiz bu arkadaşla birlikte kendini savunacaksın. Arkadaşlar, sabahki olayı Mehmet anlattı. Evet, bir delikanlı bizim koğuşumuzdan alınıp tokatlanamaz ama hiçbir delikanlı da gardiyana küfür edemez. Değil gardiyana küfür etmek, koğuşta küfürlü bile konuşamaz. Bu nedenle, gardiyanlar geldiğinde ben onay verdim. Bizim koğuşa mensup olduğu için daha kötü bir şey yapmadılar, hücreye koymadılar. Sadece tokatladılar. Delikanlıya tokat atılmaz ama delikanlı da küfür etmez. Bir kişinin anası karısı kimse için değil. Arkadaşlar, herkes Mehmet ile ilgili lehinde ya da aleyhinde ne söylemek istiyorsa burada söylesin deyip hükümlülere tek tek söz verdi Hüseyin. Söz alan hükümlüler; Mehmet’in ağzının bozuk olduğunu, küfürlü konuştuğunu, kendilerinin bundan çok rahatsız olduğunu, koğuş kuralları gereği kavga etmediklerini(*), defalarca uyardıklarını söylediler. Bir başka hükümlü, Mehmet’in ayakkabılarının topuğuna basarak volta attığını, cezaevi raconunda bunun herkese yapılan bir terbiyesizlik olduğunu, cezaevinde topuklara basıp volta atmanın buradaki tek delikanlı benim anlamına geldiğini, Bir başkası, Mehmet’in paltosunu omuzuna atıp gezdiğini, bunun cezaevi raconunda hiçbirinizi umursamıyorum anlamına geldiğini, Bir diğer hükümlü, Mehmet’in tespih salladığını, tespih çekmenin bir adabı olduğunu, hapishanede şakır şukur tespih sallanamayacağını, hatta büyüklerin yanında diğer elle tespihin kapatılması gerektiğini, aksi halde bunun hiçbirinizi takmam mesajı olarak algılanacağını, Başka bir hükümlü de, terliklerini yere sürterek yürüdüğünü (terliğin yere sürtülerek yürünmesi çok tepki çeker. İkaz edilir, devamında orospu gibi yürüme diye çok sert bir dille uyarılır.) anlatıp rahatsızlıklarını dile getirdiler. Şikayetler dinlendikten sonra söz Mehmet’e verildi. Bir iki gevelediyse de tutarlı bir şey söyleyemedi. Savunman olarak görevlendirilen hükümlü, Mehmet’in art niyetli olmadığını, kasten böyle şeyler yapmadığını, aslında iyi bir arkadaş olduğunu, vs söyledi. Koğuştakilerin tamamının katılımıyla oylama yapıldı, Mehmet suçlu bulundu. Verilecek ceza konuşuldu. Kimileri dövelim, kimileri başka şeyler yapalım dedi. Sonunda Hüseyin, Mehmet’in koğuş içinde 15 gün tecrit edilmesini, bu süre içinde hiç kimsenin kendisiyle konuşmamasını, Mehmet’in taleplerini avukat seçilen arkadaşı vasıtasıyla koğuştakilere bildirmesini, koğuş tarafından alınan bu kararın idareye bildirilerek Mehmet’in bir daha koğuştan alınmaması, bu konuyla ilgili işlem yapılıp hücre vs ceza verilmemesi hususlarında ricacı olunmasını teklif etti. Teklif tartışıldı, oylandı ve kabul edildi. Mehmet de hakkındaki karara razı oldu. Mağdur olan ve başka bir görev yerine gitmek isteyen gardiyanı çağırdılar. İstemiye istemiye ve epey de öfkeli olarak geldi. Bir çay ikram ettiler. Hüseyin; “Baş efendi, arkadaş sabahki olaydan dolayı çok üzgün. Yaptığı hatanın farkında. Biz de kendi cezamızı kestik. Senden hem Mehmet, hem de biz koğuş olarak özür diliyoruz. Senden ricamız bundan sonra da nöbetine burada devam etmendir.” Mehmet de ayrıca özür dileyince hava yumuşadı, “tamam o zaman” diyen gardiyana bir çay daha ikram ederek barışı pekiştirdiler. (*) Koğuşta kavga etmek yasaktır. Aksi taktirde mahkeme oluşturulur, şikayetliye savunma hakkı tanınır ve oylama sonucu cezalandırma yahut beraate karar verilir. Bu kurala herkes uymak zorundadır. Aksi taktirde hükme razı olmayan hakkında gizli bir tecrit ve duruma göre açık bir fiili saldırı söz konusu olabilir. Katkıda bulunan : Mustafa KARAGÖZ

Diğer Haberler