Hani şu dünyanın gelmiş geçmiş en iyi 250 sinema filmi arasında ilk beş içinde gösterilen ve ünlü oyuncu Clint Eastwood’un mesleki kariyerinin zirvesine çıktığı, İtalyan Yönetmen Sergio Leone’nin de yönettiği “İyi Kötü ve Çirkin” isimli Western filmini bilir misiniz?
“Bir avuç Dolar” ve “Birkaç Dolar İçin” isimli filmlerle başlayan üçlemenin sonuncusudur İyi Kötü ve Çirkin.
Bu başyapıtın konusundan değil ama en az konusu kadar akılda kalan “adından” esinlenerek “iyi, kötü ve çirkin belediye başkanlarının” bazı uygulama ve tavırlarına ilişkin bir “üçleme” de ben kurabilir miyim diye düşündüm?
Kimbilir, belki de “belediye başkan adaylarının “ufuk çizgilerinin” birkaç santim daha uzamasına vesile olabiliriz bu sayede?
İYİ
İyi belediye başkanı ve yönetimi aynı zamanda teknolojiyi takip eden ve bu alandaki ilerlemelerden vatandaşın günlük yaşamına katkı sunmayı başarandır.
Kent içi seyahatlerimde sık sık toplu ulaşım araçlarını kullanmayı tercih eden biriyim.
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’nin koordinasyonuyla yürüyen ve Levent Fidansoy’la ekibinin yönettiği Bursaray bu kentin güzide kuruluşlarından biri olarak çok uzun zamandır sık sık beğeni ve takdirlerimi kazanıyor.
Genel temizlik anlayışı, aksamadan yürüyen çalışması, personelinin eğitimli yapısı ve ana duraklara uygulanan görsel düzenlemelerdeki estetik algısı beğeni topluyor.
Eklenecekler, önerilecekler, yenilenecekler var mı mutlaka var ancak sadece Bursaray’da değil, kent içi ulaşımda “yeni teknolojiyi” kullanan Recep Altepe yönetimindeki Bursa Büyükşehir belediyesi resmen bir çığır açtı ve bazı otobüs duraklarına da “elektronik panolar” yerleştirmeye başladı.
Toplumumuzun hala yüzde 70’inin ilkokul seviyesinde eğitim aldığını hesaba katarsanız eğer bu uygulama özellikle yaşlı ve eğitimsiz kesim için müthiş bir yenilik!
Çünkü o panolarda durakta beklenilen otobüsün kaç metre uzakta olduğu, otobüsün kaç dakika sonra durağa varacağı ve aynen havaalanlarında olduğu gibi durağa gelmekte olan otobüslerin şehrin hangi semtlerine gideceği tane tane kocaman harflerle yazıyor!
Toplu taşıma araçlarına takılan uydu algılayıcıları ve bir yazılımla bunlar merkezi olarak takip edilip, ulaşım hattında bekleyenlere anında iletiliyor.
Son sözümüzü söylemeden önce bir de öneride bulunalım:
Yakın gelecekte telefon operatörleriyle anlaşılarak kart ya da bilet satmak yerine yolcuların ulaşım ücretlerini cep telefonlarına yüklenecek basit bir program sayesinde oradan ödemeleri sağlanabilir pekala!
Bu sayede hem birilerine komisyon ödenmemiş olur hem de çok ciddi tasarruf edilebilir.
Hülâsa…
Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin otobüs duraklarına koymaya başladığı “elektronik ulaşım panoları” bizce devrim niteliğindedir ve “İYİ”ye güzel bir örnektir.
Kutluyorum.
KÖTÜ
İskandinav ülkelerindeki belediyelerden birine gidin ve filanca adreste bakkal dükkanı açmak istiyorum diye bir başvuru yapın bakalım, size ne diyecekler?
Verecekleri yanıt şudur:
“Orada Bakkal Jim’in dükkanı var. Sana yeni bir market açabilmen için falanca adresi önerelim!”
Siz de diyeceksiniz ki, “Ne münasebet! Hür teşebbüs yasal bir haktır. Dilediğim yerde açar, dilediğim yerde kapatırım size ne”?
Bu serzenişin karşısında ancak alaycı bir tebessüm alabilirsiniz karşıdan.
Çünkü Bakkal Jim’in yanına açarsanız ortaya çıkacak rekabet sonucu ne o kazanabilecektir ne de siz!
Sonuçta o da batacaktır, aynı zamanda yanında siz!
Bir bakkal dükkanının açılması durumunda çevrede en az kaş kişi yaşaması gerektiği ve hangi nüfus aralığında verimli çalışabileceği santim santim hesaplanmış ve yenilerinin nerelerde kurulabileceği de planlanmıştır oralarda.
Büyük alışveriş merkezleri mutlaka kent dışında uzakta tutulur.
Şehirdeki küçük esnaf iki avucun içindeki bir civciv yavrusu gibi korunup gözetilir.
Şimdi bizdeki belediyeler mahalle aralarına bile büyük marketlerin ucuzcu versiyonlarını yerleştirip oralardaki esnafı perişan ediyorlar.
Sadece o mu?
Dağ yöresindeki ilçelerde haftada bir kurulan pazara gelip de alışveriş edenlerin işini görüp, gerekirse veresiye defterine yazan bakkalın karşısına çıkmasına da müsaade ediliyor bu ucuzcu marketlerin!
Son kullanma tarihinin bitmesine bir gün kalan mesela tavuk gibi gıda ürünlerini Bursa’dan son gün dağ bölgesindeki şubelerine taşıdıklarını, bunun için de ilçe pazarlarını takip ettiklerini işitiyorum nicedir!
Ne yapsın köydeki amca, son kullanma tarihinin derdinde değil ki, alıyor ucuz diye 10 adet tavuk, atıyor dolabın buzluğuna!
Normalde belediyeler tarafından korunup gözetilmesi gereken esnafı uluslar arası ya da kapitalist yerli şirketlerin para gücüne boğdurmak “KÖTÜ”…
Kınıyorum!..
VE ÇİRKİN
Pek çok siyasi parti, pek çok belediye başkanı gördük Bursa siyasetinde.
Hemen hemen tamamıyla da görevlerini tamamladıktan sonra arkadaş olduk, dost olduk.
Çünkü vazifelerinin başındayken onları eleştirmeyi ne kadar görev kabul etmişsek, artık süreleri bitip de savunmasız kaldıklarında geçmişte yaptıkları “iyi işleri” anlatmak da bize düştü hep!
Bir belediye başkanı için en “ÇİRKİN” ve kabul edilemez hata o koltuğun gücü henüz elindeyken bir yayın kuruluşunu yaptığı bir haber ya da köşe yazarının makalesinden dolayı “reklamı kesmekle” tehdit etmesidir!
Ve bu çirkinlik er ya da geç sonlanacak belediye başkanlığı bittikten sonra O’nun alnında bir “kara leke” olarak uzun yıllar yerini koruyacaktı!
Artık bu tür yaklaşımlardan iğreniyorum!