Yani, “günaydının” Aysın Komitgan’a uyarlanmış gibi bir hali gibi duruyor görünürde de…
“Gün Aysın” ne ya?
Gün Ahmet…
Gün Abdülkadir…
Gün Selami…
Gün Haydar…
Gün Komikkan…
Hey Allam!
Yaratıcılıktan, zekadan ne kadar da uzak bir program adı:
“Gün Aysın!..”
Kişinin adı mesela “Aydın” olur da “Gün Aydın” der ve bir espri, bir bağlantı olur arada; “Gün Aysın”!..
İnsanların kendilerini “önemli” addetmelerini oldum olası hiç hazetmem.
“Gün Aysın!..”
Bi de kötü bir sunum, kötü bir program, anlatmaya kelimeler yetmez!
“Hı-hı!..”
“Hı-hı!..”
“Hı-hı!..”
İşte böyle devam ediyor İnternet üzerinden yayınlanan video çekiminin tamamı.
“Hı-hı!..”
“Hı-hı!..”
Ehi, ehi!
İyi Parti’nin yeni Bursa İl Başkanı Selçuk Türkoğlu’nu adaylık döneminde önce bir miktar orada izledim.
Sonra da İyi Parti’nin kongre yaptığı stadyum yavrusundaki konuşmasında.
Adam Ecevitçi mi Türkeşçi mi Demirelci mi Muhsinci mi belli değil!
Bir garip, 18 eğilimli bir sentezle yoğurulmuş değişik bir İl başkan profili var karşınızda.
Şu mesajı yayınlamış geçen gün:
Atatürkçü müsün, hilafetçi misin, yine belli değil!
Hicri yılbaşı ne ya?
Fetöcülerin “Kutlu Doğum Haftası” gibi yeni bir kavram daha sokuyorlar hayatımıza!
Yakında lokma dağıtmaya da başlar bunlar.
Arap mısın, Türk müsün?
Madem miladi takvime karşısın, içten içe “hicri takvimi” benimseyip oradan kendine oy devşirmeye çalışıyorsun, çık de ki, “Latin harflerine geçmemiz yanlıştı, hilafeti kaldırmamız yanlıştı, adına “şapka” ya da “kılık kıyafet” devrimi denilen o ucube uygulama yanlıştı, sırf şapka takmıyorlar diye 1925’te Rizelilerin denizden bombalanması yanlıştı”; de bunları canımı yi!
Aklınca hem İslamcılardan oy alacak hem de Alevilerden!
Bir de şu habire “Cuma’nız mübarek olsun” mesajlarını gönderen akıl yoksunu bilgisiz insanlara uyuz oluyorum arkadaş!
Niye abi Cumartesimiz ya da Pazarımız mübarek olmuyor?
Onlar da Allah’ın günü dey mi?
İşin aslı şu:
Tevrat’ın, “Tekvin” bölümünde yazıldığı üzere Tanrı yeri, göğü, tüm evreni 6 günde yarattıktan sonra 1 gün dinlenir sanki ihtiyacı varmış gibi; hatta Musevi kaynaklarına göre bacaklarını uzatarak dinlenir üstelik!
Bu inanış Araplar kanalıyla biz Türklerin de iliklerine öyle bir işlemiştir ki, büyüklerin yanında otururken bacak uzatmak hatta, bacak bacak üstüne atmak en büyük ayıplardan sayılır Anadolu’da yani, Allah’a şirk koşmak gibi değerlendirilir bu tavır!
İşte Tanrı’nın dinlendiği kabul edilen bu gün Yahudilik’te Cumartesi günüdür; Museviler o gün kışın ateş dahi yakmazlar, onlar da dinlenir Allah gibi!
Ee şimdi Hristiyanlık ortaya çıkınca İznik Konsülü’nde toplanan Roma’nın oligarkları ne yapacak, farklı bir gün seçecekler kendilerine diğerinden ayırt edilebilmek için.
“Hayır” diyecekler, “Tanrı’nın dinlendiği gün Cumartesi değil, Pazar günüdür, dolayısıyla bizim de tatil günümüz Pazar’dır”!
Takdir edersiniz, bu gün Müslümanlıkta da “Cuma” olarak belirlenmiştir; Müslümanların tatili de Cuma’ya denk gelir!
Bir tek Tanrı karışmaz bu işe, çıkıp demez ki “Hayır kullarım, ben ne Cuma, ne Cumartesine de Pazar günü dinlendim, istirahat ettiğim gün Perşembe’dir”diye!..
Hem sonra Cuma niye mübarek oluyor?
Bomboş hiçbir şey üretmeden geçirilen gün mü mübarektir yoksa, evren yaratmakla yani, çalışmakla geçirilen diğer günler mi?
İnsanlık kadim hafızasını kullanmak, mutsuz eden gerçekler yerine, mutlu eden yalanları seçtiği için işi hayli zor.
Alın size bu “gün” meselesiyle ilgili bir anekdot daha:
“Sunday, Monday…”
Latincede Pazar ve Pazartesi…
N’erden geliyor isimleri?
İnsanlığın henüz paganlığa ulaşıp da putlara bile tapmadığı ilkel dönemlerden geliyor yani, “Güneş Günü” ve “Ay Günü” adını taşıyorlar!
Peki neden?
O günlerde dönem dönem Güneş’e ya da Ay’a tapmışlar da ondan!
Yaa!
Nerden nereye?
Yani onların da “Cuması” Pazar ya da Pazartesi günleriymiş bir vakitler!
Muharrem, “aşure ayı” olarak da bilinir.
Başlangıcı yine Yahudiler için “Büyük Kefaret Günü’dür”.
Musa’nın Kızıldeniz’den geçip İsrailoğulları’nı firavundan kurtardığı gün olarak bilinir.
Sadece o mu?
Mitolojik kaynaklara göre Adem’in işlediği günahtan sonra tövbesinin kabul edilmesi, İdris’in diri olarak göğe yükseltilmesi, Nuh’un gemisinin tufandan kurtulması, İbrahim’in ateşte yanmaması, Yakup’un oğlu Yusuf’a kavuşması, Eyüp’ün hastalıklarının iyileşmesi, Yunus’un balığın karnından çıkması, İsa’nın doğumu ve ölümden kurtarılıp göğe yükseltildiği gündür.
İşin enteresan yanı, bu isimlerin tümü de Yahudi’dir!..
Hepimize mübarek olsun!
Bir partinin “iyi” adını taşıyabilmesi için “iyi” olması gerekir.
Ben İyi Partisi’nin şu ana kadar iyi bir yanını görmedim!
Devlet Bahçeli’ye kızanların, Ak Parti ve CHP’yi eleştirenlerin, dahası, “acaba kendime yeni bir ikbal kapısı bulabilir miyim” diye düşünenlerin oluşturduğu Arap çorbası gibi bir parti.
Bir kere bir partinin iyi olabilmesi için o partiyi yönetenlerin de iyi ve örnek birer insan olması beklenir.
Ne yaşıyoruz şu günlerde?
Ciddi bir salgın dönemi değil mi?
Diğer vatandaşlara örnek olması gereken politikacıların yapması gereken nedir?
“Maske takmak” değil mi?
Hele bir bakın şunlara, kıç kıça dip dibeler; başta yeni İl Başkanı Selçuk Türkoğlu olmak üzere var mı yüzlerinde maskeleri?
Karşısındaki insanları ve kendilerini korumaktan aciz bu insanlar vatanı koruyup, iyi bir şeyler yapabilirler mi sizce?
İyi Parti benim gözümde ne zaman bitti biliyor musunuz?
Biliyorsunuz Bursa’da eski parti yöneticisi ve milletvekili adayı Levent Özeren, Binali Yıldırım’ın eşi Semiha hanım hakkında son derecede çirkin ve yakışıksız sözler sarf etti Twitter’da.
Bunları kabul etmek ve hoş görmek elbette ki mümkün değil ancak, bu suçtan ötürü kaçma şüphesi bulunmayan Levent Özeren serbest bir şekilde yargılanabilecekken, bir “hukuk devletine” hiç yakışmayan bir tarzda tutuklandı ve cezaevine kondu.
İşin enteresan yanı, meselenin bu boyutunu hiçbir siyasetçi ya da hukukçu dile getirmedi, getiremedi!
Belki de hiç ceza almayacak ya da cezaevinde yatmasına sebep olmayacak kadar bir ceza alacak Özeren.
Bu durum insanları yargısız bir şekilde cezalandırmakla eşdeğerdir ve sonu fenadır.
İyi parti eğer gerçekten bir parti olsaydı Bursa’daki yöneticileri çıkıp da iki laf ederler, kendi üyelerinin hakkını savunurlardı.
Hukuk devletini bile savunmayan, savunamayan insanların kurduğu, yönettiği bir partiden ne vatandaşa bir fayda gelir, ne devlete ne de millete!
Hadi size “iyi” günler!