Öncelikle politikadan bir kulis haberi vererek başlayayım bu gün söze.
Bursa’da, CHP’li dul kadınlar arasında yapılan parti içi mini bir ankete göre 70’lik Rafet Yurdakul “Yüzyılın En Seksi Erkeği” seçildi.
WhatsApp üzerinden yayınlanan video ve resimlerindeki baklava desenli karnı, üçgen vücudu, güçlü ve adaleli pazularıyla göz dolduran Rafet Emice sergilediği “Gör beni göreyim seni” isimli yeni oyununu yeniden sergileyerek pek yakında Acun’un programına katılmaya hazırlanıyor.
Sergilediği sahne performansında usta bir karakter çizen Rafet Emice’ye daha şimdiden pek yakında Trilye’de çekimlerine başlanacak olan “Ucundan Acık, Yanında Dere Otlu Cacık” isimli filmde başrol teklifi geldiği bildiriliyor.
Film müziklerini Sezen Aksu’nun seslendireceği 31 milyon dolarlık bu yapımda kadın karakterini İngiliz aktrist Elizabet oynayacak.
Haftanın bir diğer sıra dışı haberiyse Bursa Valiliği önüne kendini yakmaya giden “Bakacak Çaycısı’nın” artık Bakacak’tan, bakamayacak olması gerçeği.
Sözde kendini yakmaya giden Bakacak Çaycısı’nın kendini henüz yakamadan polisler tarafından söndürülmesi de ayrı bir vakıa!
Göğsüne kadar sakal bırakıp da kendine “hacı” rolünü biçen Bakacak Çaycısı Fikret Güven’e daha sonra çıkarıldığı Adliye’de bakmaya gelenlerin CHP Bursa İl Başkanı İsmet Karaca ve Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu olması da ayrıca bakılmaya namzet bir konu.
Daha evvel Akçalar Ciğercisi gördük, Barakfakih Köftecisi, Yenişehir Helvacısı, Kemalpaşa Çorbacısı, Susurluk Ayrancısı gördük de neydi, kimdi bu “Bakacak Çaycısı”, nereden çıkmıştı?
Bakacak, yaz kış her gün Uludağ’a çıkan onbinlerce yerli ya da yabancı turistin Bursa manzarası seyretmek için mutlaka uğradığı muhteşem bir nokta.
Bakacak’ta herhangi bir tesis yok çünkü, gerek de yok, gidenler beş on dakika kalıp fotoğraf da çektikten sonra Çobankaya’ya ya da teleferiğin Uludağ İkinci Gelişim Alanı’ndaki son durağına dönüp, her türlü ihtiyaçlarını oradaki işletmelerde giderebiliyorlar.
Oralarda çay 5 liraya satılıyor.
Çünkü işletenler hem yüksek düzeylerde kira, hem de vergi ödüyorlar; Bursa’da Fatih Sultan Mehmet Bulvarı’nda da 5 lira hatta, yabancı bazı kafe zincirlerinde 10 liraya kadar çıkabiliyor bir fincan çay.
Dağdaki tüm restoranlarda köfte-ekmek ya da sucuk-ekmek 30 lira.
Turistik bir bölge için makul bir fiyat, astronomik değil.
Peki bu uyanık çaycı ne yapıyor?
Kendine sanki Sünni bir tarikata mensupmuş görüntüsü verip buralarda piyasa yaparken, diğer taraftan Ankara’da, Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nün, İzinler Daire Başkanının yanına gidiyor.
Erzincan, Tercanlı bu vatandaş.
CHP Milletvekili Nurhayat’ın zevci Yusuf Kayışoğlu’nun beyanına göre de Alevi kökenliymiş.
Kendi mezhebinden olan daire müdüründen Uludağ’da bir çay ocağı istemiş sakallı hacı Alevi Fikret Güven.
Dönemin Milli Parklar Genel Müdürü Nurettin Baş da bu saikle yine dönemin Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’yi aramış.
Recep Altepe bu, her isteyene verdi!
Milli Parklar Genel Müdürlüğü sadece Bakacak’taki 4 metrekare yeri Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne, Belediye de sana, bana, ona, buna, şuna değil, ihale bile yapmaksızın bu sakallı uyanık çaycıya kiralamış; hem de 3 yıllığına.
Uludağ’da ticaret yapan bir esnafa sordum, bu adam orada günde sadece kaç adet çay satar diye?
“Valla” abi dedi, “yolun karla kaplı olmadığı 8 ay boyunca gelen insanlar araçlarını Çobankaya’dan itibaren sağlı sollu park edip, yaya yürüyerek Bakacak’a ulaşmaya çalışıyorlar. Yani her gün en az 3 bin bardaktan aşağı çay satılmaz orada!..”
Oha!
Bu ne ya?
Gerçi daha önce 1 buçuk liradan veriyormuş, şimdi 1 liradan satsa sadece çay hasılatından günde 3 bin lira!
On günde 30 bin, her ay 90 bin lira!
Yılda 1 milyon lira!
Bununla da kalmıyor uyanık sakallı çaycı…
Oraya bir konteyner yerleştiriyor, kullandığı alanı 20 metrekareye çıkarıyor izinsiz!
Tam teşekküllü bir büfe haline getiriyor sizin anlayacağınız!
İzin yok, ruhsat yok, dahası vergi kaydı yok, vergi kaydı!
Vergi dairesi vatandaşa, çil çil paralar buna kaydı!
Sadece 4 metrekare için verilen izin aynı zamanda mısır satışına, süt servisine, sair yiyecek, içecek sunumuna dönüşüyor zamanla.
Milyonların üstüne milyon koyun; koyun ne kadar koyabilirseniz?
Bakacak Çaycısı oluyor, Bakacak Zengini!..
“Yolumu kapattılar” diye yaygara yaptığı mesele de ne biliyor musunuz?
Kışın yoğun kar yağışında insanlar teleferiğin ulaştığı son noktadan jetski kiralayarak ulaşabiliyorlar Bakacak’a.
Devlet o işi de başka bir kuruluşa ihale etmiş.
Yolda kar olmadan jetski ilerler mi?
Hiç kimsenin ski ilerlemez.
İstiyor ki Çaycı Fikret, kışın kar yağdığında yoldaki kar devlet tarafından temizlensin, insanlar jetski yerine kendi özel araçlarıyla bana ulaşsın, ben de onlara çay, çorba, salep satayım, o vakit de yolumu bulayım!
Oldu, hem tabaklanmış deri olsun, hem de kıllı olsun!
İlk arızayı burdan çıkarıyor adam.
Sonra ihbarlar üzerine Alinur Aktaş Başkanlığındaki Bursa Büyükşehir Belediyesi buna bir ihtarname gönderip, satış yaptığı alanı 4 metrekareye düşürmesini istiyor.
Aç gözlülüğünden ötürü isteneni yapmayınca da sözleşmeyi feshedip, “tak sepeti koluna, hadi bakalım herkes kendi yoluna” şarkısını çalıyor!
Sosyal medyada hesaplar açıyor kendine Fikret Güven.
Ben halka hizmet edip diğerleri gibi 5 lira yerine 1 liraya çay satarken bu fedakarlığım engellendi gibi teraneler okuyor; Ak Partili milletvekillerini yanına çağırıyor!
Sonra yukarıdan Bursa’ya inerken Facebook’tan canlı yayın yapıp, “Valilik önünde kendimi yakmaya gidiyorum” diye açıklamalar yapıyor!
Vilayet’e geldiğinde polis zaten hazır, daha aracından inmeden bunu paket yapıp, Adliye’ye götürüyorlar.
Bir duman görüntüsü var yayınlanan videolarda ama o ateşten filan çıkmıyor, adam daha araçtan çıkmadan polis basıyor yangın söndürücü tüpü üstüne, oradan çıkan tozun dumanıdır bu!
İktidar karşıtı yayın organları basıyorlar, “AKP tarafından rızkı kesilen vatandaş kendini yaktı” diye yaygarayı!
Adamın bırakın gömleğinin ucunu, sakalının bir tek teli bile yanmıyor oysa!
Bu konuda kendisini tenkit eden bir takipçisine şu yanıtı veriyor çaycı:
“Ben yakar mıyım kendimi, Şaban filmi oynadık!..”
Bu filmin en dikkat çekici yanlarından biri CHP İl Başkanı İsmet Karaca ve bazı milletvekillerinin hiçbir şeyi anlayıp dinlemeden çaycının yanında olmalarıydı.
Acaba “sakal açılımı mı” yapıyordu CHP şimdi de?
Mesele sonra ortaya çıktı, “mezhepçilik” yapıyormuş CHP’liler yine!
Atatürkçülükten geçinen, mezhepçilikten beslenen, Kürtlerden oy dilenen, Abdullah Gül’den, Ali Babacan’dan medet uman deve mi yoksa kuş mu olduğu belli olmayan bir CHP ve ona oy verip, medet umanlar var bu ülkede, yazık!