Merhum Aziz Nesin’in bizzat kendi ağzından dinlemiştim.
“Bu ülkede” diyordu büyük yazar, “bir insan çocukluktan itibaren üniversiteyi bitirene dek uzatmalarla birlikte 16-17 sene mektep okuyor. Bunun en az 10 senesinde de kesintisiz yabancı dil eğitimi var. Fakat düşünebiliyor musunuz… Onca yıl okuldu, sınıftı, öğretmendi o kadar masraf, bir insanın İngilizce öğrenmesi için harcanan onca paraya rağmen üniversiteyi bitiren gençlerimiz öğrendikleri yabancı dili konuşup yazamıyor!.. Ve hiçbir politikacı, hiçbir bürokrat da oturup, bu durumun nedenlerini sorgulamıyor!..”
…….
Bırakın lise ya da üniversiteye girebilmek için gidilenleri, ömrü boyunca en az bir kez yabancı dil kursuna yani dershanesine devam etmemiş kaç kişi vardır aranızda?
Bizdeki eğitim sistemi ne yazık ki “öğretmemek” üzerine kurulu!
Ve eğitim sistemini “imamlaştırmaya” çalışmaktan başka hiçbir şey yapmamış, fırsat eşitliği açısından bir arpa boyu yol gidememiş AKP Hükümeti’nin de bu makus talihi yenebilmesi hiç mümkün görünmüyor.
. . . . . . .
Dershaneler kapatılmalı mı?
Evet kapatılmalı ya da fonksiyonları en az seviyeye indirilmeli.
Ama bu cemaat erbabının karnından sıpayı, sırtından da sopayı eksik etmeyeceksin mantığıyla yıllardan beri Başbakan tarafından sürdürülen “Kapatırım ha!” tehdidiyle olacak iş değil elbette.
Önce eğitim sistemini düzelteceksin.
Asıl yarış, memleketin her yanından gelen milyonlarca öğrencinin harala gürele iki saat içinde girip çıktığı seçme sınavlarıyla değil, bizzat hayatın yani, eğitimin devam ettiği uzun yıllar içerisindeki performansın değerlendirilmesiyle yapılacak.
. . . . . .
“Dışarıda yığınla iş bekleyen yeni mezun öğretmen adayları var. Üstelik de ne verirseniz verin çalışmaya hazırlar” diyen milli eğitim bakanlarını derhal kovalayacaksın mesela oralardan.
Diğer taraftan…
“Üniversiteye en çok biz soktuk” diye reklam yaparak öğrenci toplayan ve insanları resmen yolunacak kaz olarak gören aç gözlü özel okul sahiplerinin, ardından bir de üstelik kendi isimleriyle dershaneler kurarak, çocukları oraya da gitmeye zorladıklarını gördüğün vakit kulaklarından tuttuğun gibi sitem dışına atacaksın mesela!
Aziz Nesin bu gün sağ olsa “Hiç utanmıyor musunuz” derdi onlara, “En iyi eğitimi vereceğiz diye her yıl milyarlarca lira para topluyorsunuz, ardından bir de aynı velileri tekrar yolmak için dershane kuruyorsunuz”!
. . . . . .
Günlerdir “dershaneler kapatılsın mı yoksa kapatılmasın mı” tartışması sürüp gidiyor.
Biri diyor “kapatılsın”; diğeri diyor “kapatılırsa merdiven altına iner”.
“Merdiven altına iner” diyenin, merdiven üstüne dair bir çözüm önerisi de yok üstelik!
“Dershaneler” meselesi Erdoğan için yıllardır cemaatin sırtına yakın tuttuğu sopa!
Bir şeylerden rahatsızlık duymuş olmalı ki yine sallıyor.
Bu süreçte sade vatandaşın kazanacağı hiçbir şey yok.
İşin özüne bakıldığında, dershane kavgasını yapanların biri “imam hatip”, diğeri “hoca”!..
Sağına bak İmam hatip, soluna bak imam hatip; veliler artık çocuklarını yazdıracak normal lise bile bulamaz oldular günümüzde.
Asıl sorun, başbakanın “dindar gençlik istiyoruz” söylemiyle örtüşür biçimde milli eğitim sisteminin gitgide dini zemine kaydırılmasında yatıyor.
Cemaatse hem para, hem mürit peşinde!
Hiç kimsenin parasız eğitim, kalite, eğitimde reform ya da fırsat eşitliği gibi kavramları düşündüğü filan yok.
Onca yıl mektebe devam eden evlatlarımız dershaneye gitmeden hala yabancı dil konuşamıyor, hala iyi bir lise ya da üniversiteye giremiyor.
Kapatsan ne yazar, kapatmasan Gönül Yazar.