Yazarlar

Kent sevdalılarının bir büyük zaferi daha

post-img
Aralarından kimileri önce çıkıp, “orada yıllarca maç izledik, anılarımız var yıkılmasın” dediler. Biz de fikrimizi beyan ederek, “kapalı tribün haricindeki beton yığını tümden kaldırılıp atılsın. Buraya bir spor müzesi kurulsun. Çim saha da olduğu gibi korunup, Londra’daki Hyde Park misali insanların üzerinde yayılıp gezinebilecekleri bir alan olarak muhafaza edilsin” dedik. Hatta daha ötesi, “Anadolu Spor Gazetecileri Derneği’nin bulunduğu bina, oradaki lojmanlar, spor salonu ve dahi alt taraftaki lise binası da yıkılıp, bölge kültür parka dahil edilirse çok daha şahane olacağını” da söyledik. Dediğim gibi, tümünden değil, aralarındaki bazı totemcilerden gelen yanıt şöyle oldu: “Olmaz öyle şey, bu stadyum Atatürk’ün adını taşıyan ve onun bize hediye ettiği stadyumdur. Kesinlikle hiçbir yeri yıkılmamalıdır.” Sonra “Bursa’yı tanımadıklarını, o stadyumun Atatürk döneminde hiç olmadığını, çok daha sonra inşa edildiğini” anlatmaya çalıştık. Hatta daha iyi anlasınlar diye de Altıparmak’ın sonundaki sallabaş heykellerin az ilerisinde bulunan Atatürk dönemindeki top sahasının fotoğrafını bulup yayınladık. Sağ olsun, Bursa’nın eski ve köklü ailelerinden birine mensup olan dostumuz Şenol Dolar yardımcı oldu o fotoğrafın ortaya çıkarılmasına. Daha önce hiç bir yerde de yayınlanmamıştı. Gel zaman git zaman, bizim stadyumcu tayfanın hemen hemen tamamı yavaş yavaş hidayete ermeye başladı. Kapalı tribün haricindeki beton yığınının kaldırılması fikrine sıcak bakar hale geldiler. Kimi yerde tenkit ediyorum ama… Hepsine de saygı duyuyor, yanaklarından ayrı ayrı öpüyorum. Onların asıl amacı bu kenti ve değerlerini korumak, bunu da çok iyi biliyorum. Sonra… Bursa Büyükşehir Belediyesi yine hiç kimseye danışıp anışmadan güya meydan görünümünde beton gibi sert bir proje dayadı mı Bursa’ya? Ohh! Zafer Plaza, Kent Meydanı ve Doğanbey kazıklarının ardından Voyvada’yı bile arar oldu ahali! Geçmişte Zafer Plaza’nın planını eleştirip, itfaiyenin şehir merkezinden uzaklaştırılmasına karşı çıkanlara, “işte bakın, itfaiye binasını kaldırmadık ki zaten, sadece alt tarafa taşıdık” demişti ANAP’lı yönetim. Daha sonra çakma DSP’li Erdoğan Bilenser, aşağıdaki itfaiye binasını da sundu altın tepside Aziz Torun’a. Orası da katıldı sermayeye yani, Zafer Plaza bünyesine. Sonra, Bilenser zamanında varken projede, şimdiki Kent Meydanı Alışveriş Merkezi’nin tam altından kıvrılarak Yalova yoluna doğru ilerleyen o metro hattı, Hikmet Şahin döneminde ortadan kaldırılıverdi. Ve halka güya “Bursa’ya dümdüz kocaman bir kent meydanı kazandırıyoruz” denilerek, orada meydan değil resmen alışveriş merkezinin sahipleri için bir “avlu” oluşturuldu. Not düşelim… Celal Sönmez’in de işlerini yapar. Turhan Tayan’ın geçmişte “zenginlerin mimarı” dediği SHP Bursa İl Eski Başkanı Mimar Mithat Kırayoğlu’dur o binayı yapan kişi. Ayıbıdır. Ben olsam üstlenmezdim! Oradaki dükkanların diğer sahipleri, Celal Sönmez ve Emek İnşaat kazandı sonuçta, Bursa ve Bursalılar değil! En büyük ve sonuncu kazığı Doğanbey’de yedi kentimiz… Genellikle 1950’den sonra yapılmış gecekonduların yıkılıp da yerlerine alçak katlı modern binaların yapılacağını sanan halk, öyle güzel avutulup kandırıldı ki, kendine geldiğinde o heyulayla karşılaşıp adeta küçük dilini yutacak noktaya geldi. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin içine, miktarı ve niteliği sonradan belirlenmek üzere ticari alanlar da kattıktan sonra kendi kafasına göre onayladığı plan, son derece haklı gerekçelerle yargı tarafından iptal edildikten sonra dün eski Milletvekili, Bursa Barosu Eski Başkanı, Çağdaş Eğitim Kooperatifi Başkanı güzel ve aydınlık insan Avukat Ali Arabacı’yla da konuştum. Arabacı’nın yanısıra, Niyazi Aşır, Bursa Barosu, Mimarlar ve Şehir Plancıları Odaları, Amatör Sporcular Birliği ve Bursa Atatürk Stadyumunu Koruma Derneği tarafından açılmıştı dava. Dedim ki Ali Arabacı’ya, “Ali abi, bu tür projelerin hayata geçmesi, teşvik edilmesi için biraz da rant vermek lazım, aksi takdirde pek kimse ilgilenip uğraşmıyor, öyle değil mi?” Ne demek istediğimi hemen anladı yılların hukukçusu ve siyasetçisi Ali Arabacı ve çok doğru bir tespitte bulundu. “Öyle de” dedi, “hep aldatıyorlar, hep aldattılar bizleri! Hiç güven vermiyorlar ki! Her şey oturulup konuşulur, kent adına olumlu, ılımlı bir yol bulunur. Ancak bu günkü idare her şeyi kendi kafasına göre yapıyor. Mesela biz Doğanbey’de, oradaki mezbelelik kalkacak, yerlerine kent dokusuna ters düşmeyecek binalar yapılacak diye avutulduk. Böyle sandığımız için de dava açma sürelerini kaçırdık. Eskiden Yalova yolundan kentimize gelenler Ulucami’yi görürlerdi. Şimdi kötü bir alışveriş merkezi binasını görüyorlar.” Ne kadar doğru… Birileri her dönem hep kandırıyor Bursalıları. Mahkemenin kararını ben de çok olumlu karşıladım. Sallabaş heykellerin bulunduğu kottan Atatürk Lisesine kadar gittiğinizde arada 12 metrelik yani 4 kat inşaat yapılabilecek kadar bir alan oluşuyor ve ticaret bölgesi olarak belirleniyor Büyükşehir Belediyesi’nin projesinde. Her şey yer altına yapılsa hiç sorun yok ama sadece o bölüm bile çok büyük bir rant oluşturuyor. Şöyle taraçalar, doğal havuzlar yapılsa, etraf daha da yeşillendirilip Kültürpark’a katılsa ne kadar güzel olur. Neyse durun bakalım… Meranın çayırlısı, her şeyin hayırlısı! Su akar yolunu bulur. İyi ki varlar bu kadim kent için rant sevdalılarına karşı mücadele eden o güzel insanlar. Kutluyorum hepsini. “Rabbena, hep bana” diyenlere karşı güzel bir zafer daha kazandılar yine.    

Diğer Haberler