Yazarlar

Kurtlar Vadisi Bursa

post-img
Geçen akşam, Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı, rahmetli Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ın televizyondaki mülakatını izledim hiç üşenmeden, sonuna kadar; acaba o cephede değişen bir şey bir şey var mı diye? Yokmuş! Söz “İstanbul Sözleşmesi’nden” açılınca aynen şu lafları etti Fatih Erbakan: “Bir tane Fransız felsefeci Simone de Beauvoir , 1949 senesinde, biseksüel bir adam. Toplumsal Cinsiyet teorisini ortaya atanlardan biri…” Pedofili, eşcinsellik, ensest, zoofili ya da nekrofili gibi kavramları gayet iyi bilip telaffuz eden Erbakan, Simone de Beauvoir’in erkek değil de bir “kadın” olduğunu ne yazık ki bilemiyor ve tek kelimeyle çuvallıyor ekranda! Oysa hiç de fena gitmeyen bir iş çıkarıyor programda. Yok yok, tam da öyle değil aslında, fena hem de çok fena giden ve bir durum var ki, Fatih Erbakan’ın kendine güvensiz, kalıpların ve yüksek duvarların arkasına saklanan gizlenmiş kişiliğini de yansıtıyor izleyenlere! Muhatabının yüzüne, hele hele gözlerinin içine bir türlü bakamıyor Fatih, sürekli kaçınıyor göz göze gelmekten, başı aşağıda, gündüz vakti güneşten bir meşe ağacının gölgesine saklanmaya çalışan kuzular gibi adeta! Türkleri tarih sahnesinde kadim kılan özelliklerinden biri de nedir biliyor musunuz? “Kadınla erkeği birbirinden ayırmaması, savaşlarda ve devlet töresinde kadınla erkeğin yan yana bulunması!..” Avrupası da dahil, yeryüzünde pek çok topluluk kadını “ikinci sınıf” sayarken, biz Türklerde kadın her zaman baş tacı yapılmıştır. Kendilerine güvenmeyen Arapların kültürüdür kadını her türlü paketleyip, diğer erkeklerin gözlerinden uzak tutmak! Bu durum aynı zamanda kadına karşı bir güvensizlik ve aşağılama haline de işaret eder. Fransız yazar ve filozof Simone de Beauvoir’in, 1949 yılında yayımladığı “İkinci Cins” isimli kitabı, feminizm ve toplumsal cinsiyet çalışmalarında kaynak kitaplardandır; bir baş yapıttır. Eserde Beauvoir, kadınların hangi süreçler neticesinde “ikincil statüye” düşürüldüğünü ele alırken bu durumu tanımlamak için “öteki” ve “ikinci cins” kavramlarını tercih etmiştir. “İkinci cins” diye tanımladığıysa, “kadından” başkası değildir. Yeniden Refah Partisi’nin, Bursa’da bir-iki toplantısına katılıp izledim. Salonda kadınlar bir yanda, erkekler bir yandaydı yine; haremlik-selamlık yani! Oysa Ak Parti’yi kurup, iktidara getirenlerin en büyük açılımıydı kadınla erkeği, örtülüyle örtüsüzü yan yana getirmek! Bu kafayla daha çok suya gidip gelirler Refah Partililer; Muhammed Ali Fatih Erbakan’ın ömrü de hükümet olduklarını görmeye yetmez. Dolayısıyla yapacağı en akıllıca iş bir an önce Ak Partiye iltica etmek ve kendini orada ispatlamaya çalışmaktır. Aksi takdirde inat ederlerse eğer, Ayvalık açıklarında botları su alan mülteciler gibi siyaset deryasının ortasında boğulup giderler. Benzer bir denizde zokayı yutup da boğulmak üzere olan biri daha var kentimizde: O da kendini gazeteci olarak yutturup, yaptığı haberleri “geçim kaynağı” olarak gören Necmi İnce isimli sonradan türeyen biri. Adam, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı’nı “gazete” adını verdiği ve yayınlanıp, yayınlanmadığı da belli olmayan bir paçavrayla tehdit edecek kadar cüretkar biri! Kim ki arkasındaki? Aslında, Kenan Kibar’ın piyasaya sürdüğü numunelerden biri bu adam. Ancak, işin şurası kesin ki, satın alıp revize ettiği “En Medya” adlı internet sitesinde, Alinur Aktaş, hakkında belden aşağı yayınlar yapan hatta, bu amaçla Ercan Akyıldız’dan satın aldığı “Uludağ Medya” isimli portaldan da dizden biraz yukarı haberler saçan Emin Adanur isimli çocuk ile yayın çizgisi aynıydı bu Necmi İnce’nin! Kim ki bunların arkasındaki? Dahası, Bursa Büyükşehir Belediyesi “inşaat satış ofisi” olarak kullanılmak üzere Emin Adanur’un ortak olduğu Ergünler İnşaat’a kiraladığı “konteyner medyayı” “amacı dışında kullanıldığı” gerekçesiyle oradan kaldırmaya hazırlanırken…. Emin Adanur hangi akılla, hangi cesaretle, hangi ilişkilerle yeni medya binasını girişi, çıkışı bir olan ve Büyükşehir’in kontrolündeki Atatürk Kent Ormanı içerisindeki özel bir şahsa ait bir alan içerisindeki binaya taşıyabiliyor? Bu binaya “işyeri ruhsatını” kim veriyor? Orman içinde bulunan bu araziye bina yapılmasına kimler göz yummuş? Ne zaman yapılmış? Orman alanlarına kurulan yapılar için de “imar affı” geçerli miydi? Kimin eli kimin cebinde? En Bursa gibi güvenirliği taban yapmış bir İnternet sitesini kaynak gösterip, yaptığı uyduruk haberleri manşetine taşıyan, yazarlarına talimatla yazılar yazdıran Cavit Çağlar bu işlerin neresinde? Eski bakanlar işin hangi ucunda? Gümülcüne’de görüşüp, el sıkışanlar kimler? Eski Olay Medya önündeki Cavit Çağlar’a ait “petrol istasyonu ruhsatlı parsel”  kaç papele satıldı? Çağlar’ın arkasında kimler var? Bursa’da tüm kartlar aynen geçmişte Hikmet Şahin’e yapıldığı gibi, önümüzdeki dönem Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’ın başını yiyip, O’nun yerine koşulsuz biat edecek birini getirmek üzere karılıyor sevgili okur! Kendini yalnız hisseden Aktaş’sa “yılana” sarılıyor! Oysa, sarıldığı yılandır asıl başını yiyecek olan! Sağında solunda, etrafındakilere dikkat et Başkan, sanki “Kurtlar Vadisi’nde” birileri, en yakınındakilerle vurmak istiyorlar seni! Bu işlerde “az kuru, az pilav” yok! Ya kazanacaksın, ya kaybedeceksin! Göster gücünü! “Yunuseli Havaalanı’nın bir bölümünü imara açma meselesinde” Emlak Danışmanı İbrahim Alagöz’ün tavsiyesine kulak ver! Demedi deme, dipsiz bir bataklığa düşersin! Hem rahmetli Hikmet Şahin Korupark’ı, Torunlar’a verip de milyarlarca lira rant sunmasına rağmen kime yaranabildi ki? Umulur ki ders alasın!

Diğer Haberler