
Olay Gazetesi Yazarı Ahmet Emin Yılmaz geçenlerde “AKP Hükümeti’nin, sahiplerinin kentsel dönüşüme katılmak konusunda taahhütname vermeleri kayıt ve şartıyla, kaçak yapılmış evlere elektrik ve su bağlanabilmesi konusunda bir adım atmayı düşündüğünü” yazdı.
Yazarınız “kaçak inşaat yapımına karşı” olmakla birlikte bu vakıanın ay kadar, güneş kadar gerçek olduğunu ve özellikle seçim arifelerinde yapılanları görmezden gelerek duruma ses çıkarmayan siyasetçilerin birinci derecede bu işten sorumlu olduklarını düşünüyor.
Örneğin Osmangazi’de, belediyenin haberi olmadan çivi çakılabilir mi?
Son yerel seçim öncesinde siz de benim gibi başta Dikkaldırım olmak üzere demir yolu altındaki mahalleleri şöyle bir dolaşıverseydiniz eğer, hummalı bir şekilde yeni kolon demirlerinin bağlandığını, balkonların kapatıldığını ve çatıların sadece 1-2 ay içerisinde birer-ikişer kat daha yükseltildiğini şaşkınlık içerisinde görecektiniz.
Vatandaş her fırsatta karısının koluna taktığı altın bileziği yatırım, önce kendi başını sokabileceği, ardından da çocuklarının geleceği için evinin üst katına çıkacağı kaçak daireleri yarınlar adına en büyük güvence olarak görüyor.
Proje bedellerini, harç ve vergileri yüksek tutar, yasal olanla olmayan arasında astronomik farklar yaratırsanız eğer, vatandaş yapar kardeşim, yapacak da!..
Buna engel olmak için elektrik ve su mu bağlamıyorsun?
O zaman sen saf bir devlet yöneticisisin!
Gerekirse onu da kaçak kullanır ya da daha önce bağlanmış olan alt kattakinden çeker yukarıya, bundan kolay ne var?
Ahmet abi (Emin Yılmaz) çok kritik ve önemli bir konuya değinmiş. Tabii her zamanki nezaketiyle açılış kurdelesini kesmeleri için makası Faruk Çelik’ten, Mehmet Müezzinoğlu’na kadar pek çok siyasetçinin eline vermiş yani, bol bol isim kullanarak onların da bu projede emeklerinin geçtiğini filan anlatmış ama bu gelişmenin kotarıcısı ve mimarı Bursa’nın ak saçlı Milletvekili Hüseyin Şahin’den başkası değil elbette!
Önceki gün Hüseyin Şahin’i arayıp, “neden kaçak inşaat yapmaktan dolayı hapis cezası almış insanlara da af getirmiyorsunuz” diye sordum?
Bazı eski solcular ve TMMOB’a bağlı oda-yolcuların bu lafı okudukları vakit tüylerinin diken diken olduğunu, bedenlerindeki elektrik seviyesinin en yakınlarındaki metale atlayacak kadar yükseldiğini buradan hissedebiliyorum!
Evet, kaçak inşaat yapıp da sırf bu nedenle hapis cezası almış olanlara da behemahal ve ivedilikle af getirilmesi gerektiğini düşünüyorum!
Ey oda-yolcular, oda-yolcular…
Bursa’da belediyelerin sırf paraları ve oralarda adamları var yani zenginler diye hemen yanındaki binalardan 4-5 kat daha fazla imar izni verdiği oteller, plazalar yapılırken bu şehirde, konut bölgeleri ticaret alanlarına dönüştürülürken te be nerelerdeydiniz bakalım siz?
Zengin olunca, paran bol olunca her kapı üstelik de meşruiyet kazanarak sana derhal açılacak, rahatlıkla kent cinayeti işleyip, dümenini sürdüreceksin…
Paran yoksa, yani fakirsen, hiç de adil olmayan bir piyasa, harç ve vergi sistemi sonucu yaptığın iki göz odanın adı “kaçak” olacak ve para cezasının ardından da hapis yatmaya gideceksin öyle mi?!.
Vay be! Ne güzel dünya bu böyle!
Daha en başta kaçak yapıya göz yuman belediyecinin, siyasetçinin hiçbir günahı yok tabii bu arada. Onlar her sene hacıya gidip Şeytan taşlayarak günahlarını affettiriyorlar nasılsa!
Şu anda kaçak yapıdan dolayı dosyaları Yargıtay’da değerlendirilmeyi bekleyen ya da kesinleşmiş on binlerce hapis cezası mahkumu insan var biliyor musunuz?!.
Ve pek kimse farkında değil ama yine şu anda Türkiye’deki yarı açık cezaevlerinin yüzde 90’ını kaçak ev yapmaktan dolayı hapis cezası almış insanlar oluşturmakta.
Tavşana kaç, tazıya tut, milleti habire yalanla, dolanla uyut!
Ne güzel dünya bu böyle!
Zenginin plazası, oteli için belediye meclisleri fazla mesai yapsın, garip vatandaş da çoluğunu çocuğunu geride bırakarak gidip hapis yatsın!
Bakın, geçen dönem AKP’li üyelerin de oylarıyla reddedilmişti, “Kırcı Otel’in sahiplerinin arka tarafta, konut alanında kalan arsalarının, ticaret bölgesine çevrilmesi” konusundaki talepleri.
Bu dönem birileri ne yaptı, ne etti dilekçeyi tekrar gündeme aldırarak Osmangazi Belediye Meclisi’nden geçiriverdi.
Sadece otelin saunasında ter atıp, havuzunda yüzmekle olmaz bu işler!
Belediye Başkanı Mustafa Dündar’a buradan açıkça soruyorum, araştırıp öğrensin, biz de bilelim millet de:
“Kimin, kimlerin bu işte ne ve ne kadar menfaati var kardeşim?..”
Evet, kaçak yapıdan dolayı hapis cezası almış olanlara mutlaka af getirilmeli.
Her şeyi bir kenara bırakın, sadece adalet sistemindeki çarpık yapıyla, hakimlerin verdiği eksik, yanlış ve yanlı kararlar bile yeterli hapis cezalarının iptal edilmesi için ve bu durum kesinlikle Anayasa’nın “eşitlik” ilkesine de aykırı!
Önümde, Bursa’da kapıları yan yana, 1 ve 2 nolu mahkemelerin verdiği 2 karar örneği var.
Yargılanıp hüküm giyen iki kardeşin Dikkaldırım’da ruhsatsız şekilde yaptıkları arsalar da yan yana.
Suç aynı suç, yer aynı yer yani sizin anlayacağınız.
Eşlerden birini 1 numaralı mahkemenin hakimi, diğerini de 2 numaralı mahkemenin hakimi yargılıyor.
1 numaralı mahkemenin hakimi sanığa hapis yatmasını gerektirmeyecek sınır olan 2 yıl ceza verip, “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” yani, “sanık 5 yıl çerisinde başka bir suçtan mahkum olmadığı takdirde bu cezanın süre sonunda tamamen iptal olmasına, şayet mahkum olursa da hapse girmesine” karar veriyor.
Dikkat edin, iki ayrı hakim ve iki ayrı karar var ortada.
2 numaralı mahkemenin hakimiyse diğer kardeşe cezanın ertelenmesine imkan vermeyecek sınır olan 2 sene 1 ay hapis cezası veriyor ve bu karar Yargıtay’dan da onanarak gelince sanıklık hali mahkumluğa dönüşüyor.
Sonuçta kardeşi dışarıda rahat ve özgür bir şekilde dolaşırken bu kişi mecburen hapis yatmak zorunda kalıyor!
Adalet mi şimdi bu?
Hem de hiç değil.
AKP’li Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin soruma “dikkat edin, biz kaçak yapılmış inşaatlara ruhsat vermiyoruz. Anayasa’nın “yaşam hakkıyla” ilgili maddesine dayanarak, kentsel dönüşüm için onay vermeleri şartıyla sadece elektrik ve su bağlıyoruz. Sözünü ettiğiniz konuysa son derece kapsamlı geniş bir çalışmayı ve devamında da yeni bir af yasasını gerektiriyor” şeklinde yanıt verdi.
Mahkemelerde yaşanan adaletsizlikleri (!) anlattığım vakitse şaşırıp, durumun vahametini hemen kavradı Hüseyin Şahin.
Ahmet abi ilk yazısının ardından “Elektrik ve su umut verdi: Hapis cezası da kalkar mı” başlıklı bir yazı daha kaleme aldı Olay Gazetesi’nde.
Yazısının en sonundaysa şu ifadeleri şu ifadeleri kullandı Ahmet Emin Yılmaz:
“Kentin imar disiplini adına daha katı düşünenler var.
Onlar da…
Kaçak yapı affına dönüşebilecek elektrik ve su bağlanması adımının ileride daha büyük sorunlara yol açabileceğini” söyleyip tepki gösteriyorlar.”
Şimdi tabii, meselenin ciddiyetini kavrayıp da geçmişte bu sorunun çözümü için hiçbir şey yapmamış bir grup siyasi zerzevat ve gürültü çıkarıp lüzumsuz eylem yapmayı şehvetle seven bir grup da eski solcu ya da oda-yolcu insan var kentimizde.
Ahmet abinin de gözü kormuş onlardan belli.
Ancak özellikle bu tür konularda çizginin üzerinde değil, ya ilerisinde ya da berisinde durmak gerekir.
Ben çıkarılabilecek her türlü yaygaraya rağmen ötesinde durulması gerektiğini düşünüyor ve diyorum ki:
“Kaçak binalar zaten kentsel dönüşüme namzet bölgelere yapılmış durumda. Onların da kentsel dönüşüme onay verip imza atmaları kayıt ve şartıyla hapis cezaları iptal edilsin, ömrü boyunca karakolun önünden bile geçmemiş, düzen ve kader mahkumu bu insanlar daha fazla mağdur edilmesin artık.”
İlla birilerini hapse yollamak mı gerekiyor.
İşte buradan ihbar ediyorum:
Daha en başında bu binalar yapılırken görmezden gelen tüm belediye başkanları, yardımcıları, bürokratlar ve onların kapısına tavassut için gelen belediye meclis üyeleri ya da siyasetçilerdir asıl suçlu olan.
Atın onları içeri, biz de kurtulalım, memleket de kurtulsun!