Yazarlar

Muradiye Devlet Hastanesi alanı Bursa’ya kazandırılmalı

post-img
Yazarınız dün bu satırları kaleme aldığı sırada Bursa Büyükşehir Belediye Meclisi’nin olağanüstü toplantısı henüz başlamamış, kentimiz için çok önemli olan o karar alınmamıştı. Ancak, toplantıda oylanacak gündem maddelerinden biri de yeni stadyumun karşısındaki eski garnizon alanının büyük bir hastane bölgesine dönüştürülüp, devamında da  orada kurulacak sağlık tesislerine Bursa’daki üç önemli yapının, Muradiye Devlet, Dörtçelik Çocuk ve Zübeyde Hanım Doğum Hastanelerinin taşınacak olmasıydı. Çok önemli bir hizmet bu. Emeği geçenleri kutluyorum. Bazı yönlerini ne kadar eleştirirsek eleştirelim AKP döneminde sağlık alanında da çok önemli yatırımlar yapıldı Bursa’ya. Yıldırım ilçemiz adeta bir hastaneler kenti olmuş durumda. Ancak şehrin batı bölgesi bu durumdan mahrumdu. Muradiye ve Çekirge Devlet Hastanelerinin artık kafi gelmeyen fiziki koşullarında güçlükle veriliyordu hizmetler. Sağlık alanındaki reform ve yatırımların kıymetini kendisi hastalanmayan ya da bir yakını hasta olmayan insanlar hiç anlayamaz. Yaklaşık 3 ay gibi kısa bir süreçte kanser hastalığından kaybettim babamı. Aniden başlayan sırt ağrıları sonucu önce Muradiye Devlet Hastanesi’nde yapıldı tetkikler. Omurlarının arasında tümör bulundu ve sonrasında hem habis olduğu hem de tüm vücuda yayıldığı ortaya çıktı. Babamın ameliyat öncesi ve sonrasında refakatçi olarak aylarca yanında kaldım. Son babalar gününü de sadece ikimizin bulunduğu bir hastane odasında birlikte kutlamıştık. Muradiye Devlet Hastanesi binasının artık ihtiyacı karşılayamaması sonucu oluşan yoğunluğu haricinde hiçbir sıkıntıyla karşılaşmadan tamamladık oradaki tedavimizi. Sonra sıra artık kanserle mücadele aşamasına gelmişti. Kendisine minnettarım, o sıkıntılı ve çaresiz zamanlarda bir gün Acıbadem Hastanesi’nin kantininde tesadüfen CHP Bursa Milletvekili, güzel insan Doktor Ceyhun İrgil’le karşılaştık. Çok büyük destek ve yardımını gördüm Ceyhun’un, unutamam. Her zaman, her yerde söylüyorum, Özel Acıbadem Hastanesi de Bursa için tam anlamıyla bir nimettir. Kuranların, getirip yapanların, devam ettirenlerin ömürleri uzun olsun. Bu arada, binayı kaba inşaatına dek tamamlayan Doktor Konuralp Başol’u da buradan minnet ve rahmetle anmış olalım. Sevgili babam son yolculuğuna beş yıldızlı otel konforunda el üstünde tutulup bakılarak, hemen hemen hiç de acı çekmeden çıktı Bursa Acıbadem Hastanesi’nin beşinci katından. Bu bir evlat için ne kadar önemli, ne kadar değerli bir şeydir biliyor musunuz? Daha el kadarken elini tutup yürüdüğünüz, omuzunda taşınarak büyüdüğünüz, yaşamdaki en büyük güvenciniz, en sıkıştığınız anda en büyük desteğiniz, canınız, ciğeriniz, sevgili babanız adeta pamuklara sarılarak bakılacak ve siz de bu durumdan ötürü dönüp bir teşekkür dahi etmeyeceksiniz öyle mi? Bana göre değil o iş! Biz o hizmet ve fırsatı AKP sayesinde gördük. Bu parti yöneticilerinin sağlık sistemine getirdiği yenilikler ve devletin özel hastanelerle anlaşmalar yapması sonucu, üstelik de kanser gibi tedavisi son derece pahalı bir süreçten bir lira dahi para ödemeden çıktık. Acılı ve zor günlerdi. Nankörlük edemem. Bizler evlerimizde çok şükür sağlıklı bir şekilde yaşıyoruz ama şu anda binlerce insan ve yakınları aynı acıları yaşayıp, aynı imkanlardan yararlanıyorlar. O yüzden eski garnizon alanına yapılacak hastane kompleksi Bursalılar adına çok mutlu etti beni. Benden küçük ama önemli olduğunu düşündüğüm bir öneri: Zübeyde Hanım’da var mı yok mu işte onu bilemiyorum ama Muradiye ve Çekirge hastanelerinde pek çok hayırseverin izi var. Uzun yıllar boyunca koğuş sistemiyle hizmet verilen bu sağlık kuruluşlarında  pek çok oda ve ameliyathane o insanların bağışları sonucu yenilendi. Yeni binalara taşınıldığı vakit yine aynı şekilde kapılardaki isim ve plaketler oradaki birimlere de çakılsın. Çakılsın ki, hem onların iyilikleri anılmaya devam edilsin hem de vefasızlık edilip unutularak yeni hayırseverlerin şevkleri kırılmasın! Peki, geliyoruz şimdi zurnanın zırt dediği yere yani, asıl soruya! “Taşınıldıktan sonra eski binalara ne olacak?” “Muradiye Devlet Hastanesi binasının otel yapılacağını” işittim. Sakın, sakın, sakın! Şimdiki stadyumun çirkinlik abidesi beton tribünlerinin yıkılmasına karşı çıkan beton kafalı anti-stadyumcular, bilumum çevreciler ve dahi kent sevdalıları, tarihçiler, edebiyatçılar, ciğerciler, havlucular, makasçılar… Bilumum Bursa halkı, topleşiverin gari de el birliğiyle bu duruma engel olalım? Bu bir cinayet olur, bir yağma, bir tarih katliamı olur! Çünkü tam karşısındaki çay bahçeleri ve binanın bulunduğu alanın hemen altında eski antik kentin kalıntıları var. Kale içerisindeki tüm bölgelerde olduğu gibi orada da yeri sadece yarım metre kazsanız dahi muhteşem güzellikte sütunlar, sütün başları, yer mozaikleri, caddeler ve lahitler çıkıyor karşınıza. İnanılmaz bir zenginlik orada yatıp durduğu halde kimse bölgeyi aydınlatmak için çıkmıyor meydana. Üstelik de aynı alanda ilk Osmanlı döneminin çok kıymetli eserleri mevcutken, mesela Alaaddin Bey Cami gibi. Bakın hangi sözlerle anlatıyor antik kentin o kısmını “Elveda Bursa” isimli çalışmasında Araştırmacı Tarihçi Yazar Raif Kaplanoğlu bize: “Osmanlı’ya kadar Bursa sadece hisar içindeydi. İmparator Trianus döneminde yerel yönetici Dion aracılığıyla kentte çok güzel anıtlar yaptırılmıştı. Birinci yüzyılda Bursa (Prusa) ihtişamıyla tanındı. O dönemin Bursa’sında modern anlamda güzel bir alan bulunduğu anlaşılıyor. İmparator Trianus’un özel temsilcisi Plinius’un mektuplarında Bursa’nın  özgün yapılarıyla bu tarihteki kent görüntüsü tasvir edilir. Roma dönemi Bursa’sında diğer büyük Roma kentleri gibi bir kütüphanesi, gymnasiumu, tiyatrosu, hamamı, hipodromu, tapınakları ve sütunlarla kaplı bir alanı vardı. Bu gün Hisar Kapı (Tophane) ile hastane ( Kaplıca Kapı) arasında olan kent meydanının tam ortasında da bir kaide üzerinde İmparator Trianus’un heykeli olduğu kaynaklarda belirtilmekte.” Efes antik kentini gezmiş olanlar bilirler Raif Kaplanoğlu, orada yamaca yaslanmış tiyatronun hemen karşısından denize doğru ilerleyen, sağlı sollu iki yanında kaideler ve o kaidelerin üzerinde de dönemin önemli insanlarının mermer heykellerinin bulunduğu geniş taş yolun bir benzerini tarif ediyor aslında, bu da demektir ki kentin asıl ana girişi Kaplıca Kapı yani, hastane tarafıdır. Tüm bunların ötesinde eski Bursa’nın altı yüzlerce metre uzunlukta gizli dehliz ve tünellerle doludur sevgili okurlar. Kim bilir oralardan da neler çıkar? Şimdi ben diyorum ki… Muradiye Devlet Hastanesi olduğu gibi Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne devredilsin, belediye zaten herkesin acı anılarıyla dolu o binayı tümden yıksın… Orada Kültür Bakanlığı’yla koordineli şekilde bir ön kazı çalışması başlasın. Hızla mütevazı bir açık hava tarih parkı açılsın. Ardından sırasıyla sanat mektebi ve orduevi de taşınarak alan genişletilsin. Muhteşem bir manzara çıkmaz mı ortaya? Dünyanın da dikkatini çekecek ölçüde büyük bir iş olur bu. Böylelikle Bursa sadece İslam eserlerini ziyaret için gelen yerlilerin değil, arkeolojik buluntuları da gezip görmek isteyen yabancı turistlerin de istilasına uğrar. Bu nadide kentimiz daha da güzelleşip, zenginleşir böylece. Bu nedenle yerine göre teşekkürü bilmekle birlikte… Devlet Hastanesi alanının Bursa’ya kazandırılması için gerekirse hep birlikte  kavga da etmeliyiz AKP’li yöneticilerle.    

Diğer Haberler