Geçen hafta sosyal medyayı sallayan en çarpıcı görüntülerinden biri de merhum Necmettin Erbakan’ın 1997 yılında açıkladığı yerli ve milli projelerinin karikatürize edildiği fotoğraftaydı.
Karikatür o yıllarda Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanmış, Erbakan’ın “Yeniden Büyük Türkiye Projesi” resmen “ti”ye alınıp dalga geçilerek, sözü edilenlerin yapılabilmesi için gerekli 55 milyar doların nereden bulunacağı sorulmuştu?
Türkiye’de Doğruyol ve Refah Partisi’nin birlikte kurdukları ve adına da REFAHYOL denilen bir koalisyon hükümeti görev yapıyordu o sıralarda.
1996 yılının 28 Haziran’ında başlayan süreç ancak 1997’nin 30 Haziran’ına kadar sürebilmiş ve her anlamda olağanüstü gelişmeler yaşanmıştı o yaklaşık 1 yıllık süre içinde ülkemizde.
Varılan anlaşmaya göre ilk 2 yıl Erbakan, son 2 yıl da DYP Lideri Tansu Çiller oturacaktı Başbakanlık koltuğuna.
İlk 1 yıl içerisinde rahmetli Erbakan ekonomide öylesine köklü hamleler yaptı ki, işte bu durum İstanbul dükalığını yani, Osmanlı döneminde Hazine-i Humayun’a çökmüş Galata bankerlerinin torunları olan o tefeci sermayedarları ürkütmeye fazlasıyla yetti de arttı bile!
Örneğin, son 300 yılın belki de en “millici” uygulaması olan “Havuz Sistemini” getirdi Erbakan ülkeye.
Devlet kurumları ikiye ayrılıyordu.
Biri gelir elde eden, para toplayan bakanlıklar, diğerleri de bu paraları yatırıma dönüştüren bakanlıklar.
Eskiden beri kurulan düzene göre paraları toplayan kurumlar akşam oldu mu götürüp özel bankalara üç otuz kuruşluk faizle yatırıyorlardı ellerindekini, bu bankalar da götürüp yatırımcı bakanlıklara aslında devletin olan o paraları astronomik faiz oranlarıyla satıyorlardı!
Tam bir soygun düzeniydi yürütülen.
Nitekim REFAHYOL Hükümeti devrilip de Başbakanlık koltuğuna oturtulan Mesut Yılmaz’ın ilk icraatı bu “Havuz Sistemini” kaldırmak olacaktı!
Devletin tüm gelirlerini ortak bir havuzda topladı Erbakan ve paraya ihtiyaç duyan devlet kuruluşlarının buradan üstelik de faizsiz finans kullanmalarını sağladı!
Devlet sadece bu işten milyarlarca dolar kazanç sağladı.
Cumhuriyet kurulduğundan beri sürekli devlete satıp, devletten geçinen holdinglerin bir elleri de derin devletin içindeydi.
Yıllardır hazineden, büyük ihalelerden sadece kendileri pay alırlarken bu adına “Erbakan” denilen adam, Anadolu’da kendi yağıyla kavrulmaya çalışan küçük ve orta ölçekli sanayicileri de ciddi biçimde desteklemeye başlamıştı.
Bu durumda ileride yeni rakiplerin ortaya çıkması kaçınılmazdı.
Altı şalvarlı, üstü cüppe ve sarıklı, ellerinde bastonlar olan adamlar dolaşmaya başladı ortalıkta.
(Daha sonra bunlar ortalıktan aniden yok olacak, pek çoğunun derin devletin adamı olduğu ortaya çıkacaktı!)
Yukarıdaki karikatürü çizdirerek Erbakan’la dalga geçmeye kalkışan Hürriyet gibi gazeteler “irtica yaygarası” yapmaya başladılar ardından.
Derken, devreye Genelkurmay sokuldu!
Medya patronları bir bir oraya çağrılıp ayar çekilirken Hükümet üzerinde ağır bir baskı oluşturuldu.
Bunun üzerine Necmettin Erbakan kendi görev süresinin bitimine daha bir yıl varken Başbakanlık’tan çekilerek yerine Tansu Çiller’in gelmesi formülünü uygulamaya çalıştı.
Fakat Erbakan’ın kalemi bir yerlerde kırılmıştı bir kere.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel askerin de baskısıyla yeni hükümetin mührünü Çiller yerine, Mesut Yılmaz’a verdi.
DSP Genel Başkanı halkçı (!) Bülent Ecevit de bu düzene eşlik ve iştirak etti.
Soygunların, soyguncuların devri başlamıştı artık yine Türkiye’de.
Yukarıdaki kare gerçekten de çok özel ve çarpıcı bir görüntü içeriyor.
Bundan yaklaşık 20 yıl önce rahmetli Erbakan’ın dile getirdiği ve o sıralar hayali bile kurulamayan proje ve yatırımların çok daha fazlası bu gün hayata geçirilmiş durumda.
Yiğidi öldür ama hakkını da ver!
Necmettin Erbakan’ın rahle-i tedrisatından geçen Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları hocalarından öğrendikleri işleri fazlasıyla gerçekleştirdiler bu gün.
Geçmişte çok hakkı yendi, attığı fabrika temelleri sökülüp Meclis’e kadar getirildi Erbakan’ın ama bundan 20 yıl önce hayal bile edilemeyen Türkiye'nin bugün geldiği noktanın temelinde merhum Erbakan'ın sahip olduğu vizyon var.
O gün Hürriyet Gazetesi’ni yönetenlerin dalga geçtiği mega projeler yıldırım hızıyla sürmekte şimdilerde ülkemizde.
Hava alanları, boğaza tüp geçitler, hızlı tren hatları, yüzlerce tünel, köprü, viyadük ve otoyollar çehresini tamamen değiştirdi memleketimizin.
Erbakan'ın gündeme getirdiği bir büyük düş olan “Boğaz'a Tüp Geçit Projesi olan Avrasya Tüneli”, Asya ve Avrupa'yı ilk kez deniz tabanının altından karayoluyla birleştirecek ve 20 Aralık’ta da hizmete girmiş olacak.
Eğriye eğri, doğruya doğru…
Tam 80 yılda 26 havalimanı, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde 28 havalimanı!
Önceden 9 milyon olan iç hat yolcu sayısı 90 milyona, önceleri 25 milyon olan dış hat yolcu sayısı 85 milyona yükselmiş; çok büyük bir başarı bu.
Üstelik de Türk Hava Yolları artık dünyanın sayılı hava kuruluşları arasındadır artık.
Bu gün vesileyle rahmetli Erbakan’ı yad edelim, hatırlatalım, yapılan doğru ve güzel işler unutulmasın, onun ruhunu şenlendirelim istedim aynı zamanda.
Peki başka neler yapılmıştı Erbakan’ın devr-i iktidarında?
1996 yılı sonunda 20 milyar dolar olması beklenen bütçe açığı 15 milyar dolara, 45 milyar dolar olması beklenen iç borç ise 22 milyar dolara düşürüldü.
Refah-Yol hükümeti, görevi devraldığında yüzde 76’lar seviyesinde olan repo oranı, Şubat 1997 tarihinde yüzde 50’ler seviyesine çekildi, fark yüzde 26’dır.
Yüzde 170 seviyelerinde devralınan hazine borçlanma faizi, Şubat 1997 tarihinde yüzde 83’ler seviyesine düşürüldü, fark yüzde 87’dir.
Enflasyonla mücadelede büyük başarılara imza atıldı. Toplumun tüm gelir gruplarına enflasyon üzerinde 40-50 puanlık bir reel gelir sağlandı.
Kaynak paketlerden Ocak 1997 itibariyle 11,78 milyar dolar, Nisan 1997 itibariyle 13,33 milyar dolar bir gelir sağlandı. Yani, toplam 25,11 milyar doların zamsız, vergisiz bir gelirin havuza aktarılması sağlandı.
1995 tarihinde işbaşında bulunan 53’ncü hükümet döneminde bütçeden tarımı desteklemek için ayrılan pay sadece 19 trilyonken, 1996 yılı içinse önceki hükümet tarafından öngörülen destekleme fonu sadece 38 trilyon liraydı.
Refah-Yol, 1996 yılı ikinci yarıda yaptığı hamle ile 1996’daki desteklemeyi, 60 trilyon liraya çıkardığı gibi, 1997 yılı içinde de 95 trilyona yükseltti. Aradaki farksa 57 trilyona ulaştı.
Toprak Mahsulleri Ofisi 1995 yılında 48 milyon dolarlık hububat alımı yaptığı halde, Erbakan’ın başbakanı olduğu 54’ncü hükümet 329 milyon dolarlık alım yaparak, köylüye 7 misli fazla para ödedi, çiftçinin yüzü güldü.
Köylülere yüzde 50 gübre sübvansiyonunun alım sırasında derhal ödenmesi esası getirildi. Ayrıca, gübre alımında formaliteler azaltıldı.
Et ithalindeki fon, önce yüzde 3’ten yüzde 30’a çıkarıldı.
Daha sonra da canlı hayvan ve et ithalatı yasaklandı.
Böylece hayvancılık sektörü korunmuş oldu.
Bağ-Kur emeklilerinin maaşları yüzde 300 artırıldı.
Esnafa verilen krediler 1996’nın ikinci yarısında 57 trilyondan, 80 trilyon YTL’ye çıkarıldı.
Erbakan’ın başbakan olduğu dönemde fındık üreticisine, buğday üreticisine, pancar üreticisine en yüksek taban fiyatları verildi. Bugüne kadar bu rekorlar hala kırılamadı.
Fon kredisi imkanı tanınan teşvik belgesi verilmeye başlandı.
Böylece, fon kredisinden yararlanmak üzere Anadolu’daki 8036 KOBİ sahibi müracaatta bulundu. 2.5 trilyon TL kredi kullanıma açıldı.
Asgari ücrette yüzde 100’den fazla artış sağlandı.
Refah-Yol döneminde memurlara yüzde 102.5 maaş zammı yapıldı.
O yıl enflasyon oranı yüzde 65 olarak gerçekleşmişti.
Buna göre memurun alım gücü yüzde 37.5 kadar artırılmıştı.
İşçilere o güne kadar verilen en yüksek asgari ücret ödenmişti.
Emeklilerin maaşlarında enflasyonun üstünde yüzde 51 reel artış sağlandı.
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonunun bütün geliri ilk defa kanunun amacına uygun şekilde yoksullara tahsis edildi.
Körfez savaşı sonrası Irak’a uygulanan ambargo sonucu kapalı tutulan “Kerkük-Yumurtalık” boru hattı, Amerika’nın tüm tehditlerine rağmen, Refah-Yol hükümetinin gayretleriyle açtırıldı.
Ekonomiye büyük katkı sağlandı.
1997 yılı bütçesinde yatırımlar toplam ve reel olarak 20 yıldan beri ilk defa yüzde 40 artırıldı.
Böylece devlet yatırım yapıp, kalkınabilen bir konuma getirildi.
Bedelsiz ithalatla bütçeye 1.5 milyar marklık ek gelir sağlandı.
54’ncü hükümet döneminden öncekilerde sadece İstanbul dükalığına ve dönme diktasına sunulan kredi ve teşvik imkanları, onların ellerinden alınarak Anadolu’nun kalkınmasına, yerli ve milli sanayinin oluşmasına aktarıldı.
Bütün bu işler yapılırken yeni zam ve vergiler konmadı.
Arsızların hortumları kesildi. Paralar oluşturulan havuza aktarıldı.
ABD, İngiltere, İtalya, Fransa, Japonya, Kanada, Almanya’nın oluşturduğu G-7’lerin karşısında, Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Endonezya, Malezya, Mısır ve Nijerya’yı içine alan G-8’ler kuruldu.
Bu dünyada bir nevi İslam ekseninin yeniden oluşması demekti.
Refah-Yol döneminde denk bütçe yapıldı.
Faize ödenmesi gereken miktarlar, bir önceki yılın 18.5 milyar dolarına karşın, 12 milyar dolara indirildi.
Aradaki fark, 6.5 milyar dolardır.
Özel bankaların devletten uzun vadeli düşük faizli borç alıp, bu parayı devlete yüksek faizle ve kısa vadeli olarak satmasının önüne geçildi. Böylece katrilyonluk korkunç kazançlar devletin kasasında kaldı.
Eşel-Mobil sistemi getirilerek, memur ve işçilerin maaş zamları otomatiğe bağlanmış ve ücretlerinin enflasyon nispetinde otomatik olarak artışı sağlanmıştı.
Görüldüğü gibi 1 yılı bile bulmayan bir sürede Erbakan’ın bu ülkeye kattıkları ayakta alkışlanmayı çok fazla hak eden icraatlardır.
Diyorum ki, bundan 20 yıl önce rantiyecilerin tetiklemesiyle 28 Şubat sürecinde post modern bir darbeyle devrilmeseydi rahmetli Erbakan, Türkiye’nin hali bu gün nice olurdu acaba?
Baksanıza, talebeleri bile bu kadar çok şey kattılar ülkeye.
Eğer hoca olaydı başlarında kim bilir daha ne kadar çok yol alacaktık?
Rantiye ve faizden kesip, elde ettiği paraları çiftçi, köylü, memur, işçi, esnaf ve emekliye vererek, herkesin yüzünü güldürdü Erbakan.
Allah rahmet eylesin.