Gerçi, Necmettin Erbakan’la birlikte çalışmak öyle hiç de kolay bir iş sayılmazdı ama Bülent Ecevit’in 1974’te, MSP’yle kurduğu hükümeti bozup da erken genel seçime gitmek istemesinin nedeni asla bu değildi.
Minibüslerin, otobüslerin arka camlarına çelik miğferli Ecevit posterlerinin asıldığı yıllardı o yıllar.
Kıbrıs Barış Harekatı yapılmış, dağa taşa “Umudumuz Ecevit” yazılmaya başlanmıştı.
Halk tarafından milli kahraman ilan edilen Ecevit, ben bu süreci ve parlamentoyu zorlarım dolayısıyla da yeni hükümet kurulamaz ve gidilecek bir erken seçim sonrası en az 300 milletvekiliyle tekrar gelirim havasındaydı.
Oysa seçim kararını halk değil, o günkü Meclis verecekti.
Yeni hükümet kurulabilmesi için Demokratik Parti’nin genel başkanı Ferruh Bozbeyli’nin uzattığı eli geri çevirdi Ecevit.
O vakte kadar birbirlerinin düşmanı görülen sağ partilerin liderleri Erbakan, Türkeş ve Demirel Orta Doğu Gazetesi’nde bir araya geldiler.
Ve binlerce gencimizin bomba ve kör kurşunlarla yaşamdan kopmasına, Türkiye’nin 1980 ihtilaline doğru yol almasına sebep olacak süreç, Milliyetçi Cephe Hükümetleriyle birlikte böylece başlamış oldu.
Türkiye demokrasi yaşamındaki bu MC Hükümetleri bu gün ülkenin içinde bulunduğu tüm sorunların temel kaynağıdır.
Çok önemli bir dönüm noktasıdır, toplumu yine ikiye bölmüştür.
İşin özü merhum Bülent Ecevit’in basiretsizliğidir.
Ecevit’in, Kıbrıs Harekatı’nı bir an önce oya tahvil etmeye yönelik kişisel hırsının bir sonucudur; CHP’ye de yazık etmiştir.
…………
Hoş gerçi şimdilerde artık onun da hiç sesi soluğu çıkmıyor ama tarihin ne garip tecellisidir ki o gün “erken seçim” diye direten CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit, aradan uzun yıllar geçtikten sonra kurup hükümete taşıdığı DSP iktidarını da ortağı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “erken seçim” dayatmasıyla kaybetmişti.
Ecevit rahmetli oldu gitti.
Ecevit’lerin partisi DSP kaldı yadigar.
DSP’deki varlıklarında bu partiye gönül verip, gece gündüz çalışmış binlerce insanın başını buğday başakları gibi budayıp koparan Ecevitler bu gün ne yazık ki geriye kurumsallaşmış, Türkiye siyasetinde kendisine güçlü bir yer edinmiş DSP yerine birkaç fanatiğin özveriyle bitkisel hayatta tutmaya çalıştığı bir yapı bıraktılar.
Ecevitlerin egosantrik yapısı nedeniyle siyasetçi yetiştiremedi DSP.
Hata da yapsalar soran sorgulayan insanlar yerine partilerinde “kapı kulu” istedi Ecevitler.
Bu gün bu partinin başında Masum Türker var.
Bilgili, birikimli değerli bir insan Masum Türker.
Ancak, lider olarak yeterli değil.
Ve şimdiye dek partisini büyütebilmek için de ciddi bir hamle gerçekleştirebilmiş değil.
“Dostlar siyasette görsün” anlayışıyla kendi mecrasında akıp gidiyor DSP; varlığıyla yokluğu bir gibi adeta!
Bursa İl Başkanı Necmettin Şengül’ün olağanüstü özverili gayretleri var ama nereye kadar?
………….
Geçmişinde bizim de ciddi katkılarımız olan DSP’ye yine hoş, hiçbir zaman uygulanmamasına karşın tüzük ve programı kadar Ecevit’in “dürüstlüğüne” inancımız nedeniyle de bağlanmıştık.
Hani şimdilerde Recep Tayyip Erdoğan Yasin El Kadı dahil, yakın çevresindeki hiç kimseye toz kondurmuyor ya?
Aradan yıllar geçti, sonra parti içi muhalefetin önemli isimlerinden ve DSP’nin ilk 3 milletvekilinden biri olan Erdal Kesebir ihraç edildikten sonra şunu sormuştu Bülent Ecevit’e:
“DSP Genel Saymanı Yaşar Mengi’nin yüz milyarlara ulaşan servetinin kaynağı nedir?”
Ecevit’se, “Kesebir’in, Yaşar Mengi’yi, Refah Partisi’nin Mercümek’i gibi göstermeye çalıştığını” söyleyip, iddialarını kanıtlaması çağrısında bulundu?
Erdal Kesebir’den gelen yanıt şöyleydi:
“Yaşar Mengi 1985 yılından beri DSP Genel Saymanlığını yürütüyor. 1990 yılına kadar ailenin sadece 1992 model Wolksvagen bir arabası vardı. Ancak 1991 yılından sonra ailenin mal varlığında gözle görülür, dikkat çekici bir artışa şahit oluyoruz!
Yaşar Mengi’nin bu günkü mal varlığı şöyledir:
Bodrum’da 2 villa ve inşaatı süren 1 apart otel, Ankara Çayyolu’nda bir villa, Mesa’da 3 daire, Ayrancı’da 1 ev, Tunalıhilmi Caddesi’nde 1 işyeri…
Yaşar Mengi 1996’da Polo, eşi Atilla Mengi 1994’te Subaru, kızı Hülya Mengi Honda ve 1995’te BMW, oğlu Halit Mengi 1993’te BMW ve 1996’da Mercedes araba satın almış.
1990 yılında kirada otururken bu gün büyük bir servetin sahibi olan 11 yıllık genel saymanın “mal varlığı” sorulduğunda, “Hiç kimsenin malı mülkü beni ilgilendirmez” demek…
Hiç kimse değil, DSP Saymanı olan o kişiyi “Dürüsttür” diyerek korumak, başka siyasilerin haksız kazanımlarına gösterdiğiniz hassasiyetle çelişir bir durum değil midir Sayın Genel Başkanım”?
Bu açıklamanın ardından Ecevit’ler sessizce önce Parti Meclisi’ne çektiler Mengi’yi, sonra da ortalıktan yok oluverdi ne hikmetse!
Şimdi her halde bir eli yağda, bir eli balda yaşayıp gidiyordur?
Evet…
Bizler gibi bundan 20 sene önce eşe dosta 1 liraya tükenmez kalem, çakmak satıp, elde bağış makbuzu tanıdıklarımızdan 20’şer liralar toplayıp, yemekler, çaylar düzenledikten sonra elde ettiğimiz paraları Ankara’ya, o zamanlar yokluklar içindeki DSP Genel Merkezi’ne gönderen insanlar için yukarıdaki tablonun ne kadar ağır travmalar yarattığını düşünebiliyor musunuz acaba?
Tarih satır aralarında da olsa gerçekleri hep yazar, yazacaktır da!
Bu böyle biline.