Yazarlar

Ödül mü avanta mı?

post-img
Bursa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nuri Kolaylı’nın hakkını her zaman teslim etmişimdir. Bursalı gazeteciler için çok büyük bir şanstır Nuri Kolaylı’nın Cemiyet’in başında olması. BGC’ye kocaman bir alışveriş merkezi kazandıran Kolaylı ve yönetim kurullarında görev yapan arkadaşları sadece bununla da kalmamışlar, aynı zamanda pek çok meslektaşımızı da ev sahibi yapmışlardır. Evlilik ve cenaze yardımları ya da öğrenci burslarının yanı sıra kimin bir sıkıntısı olsa Nuri Kolaylı, Sinan Tunç veya İhsan Bölük mutlaka oradadır. İlk göz ağrımız olan Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin şu anki haline de pek çok arkadaşım gibi inanın ben de fazlasıyla üzülüyorum. ÇGD’nin ilk kurucuları rahmetli Yılmaz Akkılıç ve Arzu Arınel gibi Bursa’da ismi ve ağırlığı olan insanlar bulunmasaydı, dönemin Doğruyol Partisi İl Başkanı Turhan Tayan ve Büyükşehir Belediye Başkanı merhum Teoman Özalp de Kültürpark, İpekiş girişindeki o lokal yerini tahsis etmeseydi eğer, şimdi kötü bir işhanındaki berbat bir büroda olsun kirasını ödeyip yaşamını sürdürebilir miydi Çağdaş, ondan bile çok emin değilim doğrusu. Başında şimdi bir öncekini oradan palas pandıras kovalayan iyi niyetli genç arkadaşlar var ama hala bir arpa boyu yol gidemedi Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa’da. Yıllar boyu o lokalden nemalanan birileri ya borçlarını ödeyip iflastan kurtuldu ya da oturup oradan yiyip içip şişti. Nuri Kolaylı’nın başında bulunduğu Gazeteciler Cemiyeti her yıl ayrıca bir de basın meslek ödülleri dağıtır. Bu sene de kısa bir süre önce aramızdan çok erken ayrılan Erdal Çolak adına düzenlendi ödül töreni. Gazetecilik mesleğinin ucundan köşesinden tutan ödül almış arkadaşlar sahneye çıkarak geleneksel pozlarını verdiler kameralar eşliğinde. Bursa’da onca yıldır kalem oynatırım, attığımız onca taş çok başlar yardı, bu kente çok ciddi somut hizmetlerim, katkılarım vardır ve gazetecilik mesleğini yürütürken onca da bedel ödemişimdir ancak, Gazeteciler Cemiyeti’nden bu güne dek bir kere olsun ödül almışlığım yoktur biliyor musunuz? “Biz senin, içeriğinde yorumun yanı sıra haber ya da bilgi içeren pek çok güzel yazını okuduk, peki neden şimdiye dek hiç ödül vermediler” diye sorabilirsiniz elbette? Hemen söyleyeyim… Ve aynı zamanda Cemiyet’e ilişkin tek ve en önemli eleştirimi de paylaşmış olayım böylece: “Bursa Gazeteciler Cemiyeti’nde meslek ödülleri, kişinin kendi talebi üzerine veriliyor, bunu biliyor muydunuz?!.” Yani o sene ödül almak isteyen kişi bizzat kendisi gidip vererek “işte benim şu yazım ya da haberim ödül almaya layık, buyurun alın” diyor! Üstelik hiç boş yok bu kader kısmet oyununda. Kimine mansiyon, kimine pansiyon, başvuran herkese bir “çıtır” olsun mutlaka veriyorlar bu değerlendirme sonucunda! Bir insan kendi kendini ödüle layık görebilir mi hiç, dünyanın neresinde görülmüş? Yıllarca sırf bir altın alabilmek için başvurdu insanlar oraya. Birinci gelenlere tam, ikinci ve üçüncülere yarım, mansiyon alanlara çeyrek altın verdiler. Ben ise şimdiye dek bir tek sefer bile utancımdan ötürü “benim şu yazım ödüle layık” diye müracaat etmediğim için hiç ödül alamadım Cemiyet’ten! Biri alıp bir çalışmamı sunarsa onu bilemem ama bundan sonra da asla başvurmam “bana ödül verin” diye, çok ayıp bir şey çünkü! Bunun doğrusu şöyle olmalı: Cemiyet bünyesinde basın yayın organlarında çıkan yazı ve görselleri izleyen bir komisyon oluşturulmalı. Bu komisyonda görev yapanlar bir yıl boyunca topladıklarını daha sonra götürüp seçici kurulun önüne koymalı. En sonunda seçici kurul da bir ayıklama yaparak içlerinden en başarılı olanları tespit edip onaylayarak sonucu ortaya koymalı. Bir insanın kaybedeni hiç olmayan bir yarışta kendi kendisini aday göstermesi kadar komik bir şey olamaz. Hele hele bir gazetecinin yaptığı çalışmaları görüp de ödüle layık bulan mutlaka üçüncü bir göz olmalı. Okuyucu ya da izleyici de dahil edilmeli bu sürece. Bu eleştirimi daha önce de bir sohbette Nuri Kolaylı’yla da paylaştım. “Bir kere denedik” dedi, “ama çok tepki aldık, sonra yeniden bu yönteme döndük!..” İşte işin burası çok daha vahim! Demek ki bu kentte yaşayan gazetecilerin önemli bir kısmı alınlarının akıyla emek ve çalışmalarının manevi hazzının değil, üç-beş kuruş “avanta almanın” peşinde! Kolaylı da her seçilmiş gibi yeniden seçilme şansını ortadan kaldırmamak adına gerçekte “ödül” filan değil, gerçekte meslektaşlarına “avanta” dağıtmayı tercih ediyor! Ee makarna kömür alarak oy veren bir milletin gazetecisinden başka ne bekleyebilirsiniz ki? Ne diyeyim? Yine diyeceklerimi fazlasıyla demiş ve daha şimdiden geçmişte ödül almış pek çok meslektaşımı kızdırmış oldum bile! Dereceye girenlere altınların yanı sıra tablet bilgisayarlar da verildi bu sene. Evde ödüller büfeye konulacak, altınlar hanımlara verilecek akşam olduğunda da tabletten Facebook’a girilip arkadaşlarla chat yapılacak. Hadi gözünüz aydın, tebrikler, kaptınız ödülleri yine bu sene de.    

Diğer Haberler