CHP’deki kadınların yarattığı sansasyonel olaylar bir türlü bitip tükenmek bilmiyor.
Önceki gün bunlardan biri daha yaşandı.
Dün yapılan Parti Meclisi toplantısı öncesinde görüşleri Ankara’ya iletebilmek için örgütün bir araya gelerek, seçim değerlendirmesi yapılmasını isteyen PM Üyesi Sena Kaleli’nin bu talebi üzerine İl yöneticileri, ilçe başkanları, belediye başkanlarıyla, eski, yeni milletvekilleri Crown Plaza’da bir araya gelirler.
Çok düşük bir katılımla gerçekleşir o sabahki kahvaltı.
Eski milletvekillerinden sadece İlhan Demiröz vardır, yenilerdense o gün şehir dışında bulunan Ceyhun İrgil yoktur.
Bu arada küçük bir Meclis kulisi sizlere:
Ceyhun İrgil’in kendisine yardımcı olarak ricasını kıramadığı eski milletvekili Aykan Erdemir’in danışmanı Cengiz Kütükçü’yü aldığını daha önce duyurmuştuk.
Erkan Aydın da aynı şekilde Turhan Tayan’ın emektarı Gülay hanımı (Kaloğlu) danışman olarak seçmiş kendisine.
Ceyhun İrgil’in aksine akıllıca davranıp, iyi de yapmış Erkan Aydın çünkü Gülay Kaloğlu gerçekten de Meclis’in bu görevi hak eden ve layıkıyla yapan az sayıdaki görevlisinden biridir.
Peki neler mi olmuş CHP Bursa Örgütü’nün kahvaltısında?
İlçe başkanlarının da yarısından fazlası hiç gelmemiş.
Gelenler de “kurulacak hükümetin nasıl oluşması gerektiğine” dair soruya ağırlıklı olarak, “Erken seçim asla yapılmamalı. CHP kesinlikle AKP’yle bir beraberlik düşünmemeli, MHP’yle koalisyona gitmeli, HDP de bu hükümeti dışarıdan desteklemeli” şeklinde görüş bildirmişler.
Sözünü ettiğim bu görüş ağır basınca, Parti Meclisi Üyesi Sena Kaleli özellikle Nilüfer ve Yıldırım ilçe başkanları başta olmak üzere toplantıya katılanlara çemkirmiş:
“Siz neler diyorsunuz Allah aşkına! Bunlar sadece benim mahallemde 3 kişiyi öldürdüler!.. 1980 öncesinde yaşananları sizler ne çabuk unuttunuz? Kesinlikle MHP’yle koalisyon filan olmaz! Bu durumda derhal erken seçime gidilmesi gerekir.”
İçeride insanın yüzünü kavuran türden buz gibi soğuk bir hava eser.
Sesler yükseltilir.
İlçe başkanları “siz kimsiniz ki, bizimle böyle bir üslup ve ses tonuyla konuşabiliyorsunuz” diye tepki gösterirler Sena Kaleli’ye.
Üstelik de CHP’li bir parti meclisi üyesinin yaklaşık 40 sene sonrasındaki MHP’yi, bu günkü MHP’lilerin tümünü birden cinayetlerle, katil olmakla suçlaması ulusal ölçekte tam bir skandal, yine son derece büyük bir gaftır!
Ağızlarındaki zeytin çekirdekleri gittikçe ağırlaşan parti yöneticileri orayı yavaş yavaş terk etmeye hazırlanırlarken en derun analizi taze milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu yapar çıkışta:
“Pışşıkk! Kurnaz ya!.. Tabe erken seçim olursa listede yine kendisine yer bulabileceğini düşünüyor Sena hanım! Erken seçimmiş!.. Yemezler gülüm, yemezler, onu öyle demezler!”
Sizlere şimdi de bana “seçimden sonra yaz” ricasıyla anlatılan başka bir skandaldan, CHP’nin Osmangazi ve Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Gamze Kayabaş’tan söz edeceğim azıcık.
Ancak daha önce yazdığım, kendisinin de adının geçtiği “MHP’liler yine alkışı hak ediyorlar” başlıklı yazımdan bir bölümü tekrar okuyalım:
“Geçen yıl yerel seçimler yapılıp da sıra siyasi partilerin ilk meclis grup toplantılarına geldiğinde CHP’nin büyükşehir üyeleri arasında çok ilginç bir diyalog yaşanır.
Listeye Mustafakemalpaşa’dan girerek gelen Profesör Doktor Hasan Ertürk toplantıda der ki, “bu konu benim uzmanlık alanım. Pek çok yayınım ve de kitabım da var. Üstelik de ‘çevre bilimleri’ konusunda Türkiye’de bilimsel araştırmaları olan iki kişiden biriyim, Bursa Büyükşehir Belediyesi Çevre Komisyonu’nda CHP’yi ben temsil edeyim. Sanırım partimiz adına daha uygun olur?”
“Olmaz” der, Osmangazi listesinden gelen Gamze Kayabaş, “ben de Gemlik’te okulda çevre dersleri verdim; benim girmem daha doğru olur.”
Gamze Kayabaş’ın “Gemlik’te okul” dediği yer aslında bir sürücü kursudur!
Kendisini Türkiye’de kent yönetimi ve çevre bilimleri alanında sayılı uzmanlardan olan bir profesörle denk, hatta ondan daha üstün görmektedir.
Göremez mi?
Görebilir elbette.
Ama onun böyle düşünmesinden ziyade bu konuyla ilgili oy kullanacak CHP Büyükşehir Grubu’ndaki üyelerin ne düşündüğüdür önemli olan.
Sonunda oylama gerçekleşir.
Birileri tarafından daha önceden planlanıp kotarılan, sonra da bazı üyelere dikte edilen karara göre Çevre Komisyonu’na ne Hasan Hoca, ne de Gamze Kayabaş seçilebilir.
Onların yerine, siyasette en büyük özelliği yıllardır CHP’ye bedava salon tesis etmek olan “partinin düğün saloncusu” Şerafettin Atalay seçilecek ve bilgiden, bilimden başka verecek hiç bir şeyi olmayan Profesör Hasan Ertürk de siyasetten yeni bir şey daha öğrenecektir:
“Ne kadar sallarsan salla, dona düşer son damla!..”
Şimdi bu nedir diye soracak olursanız eğer, “siyaset baronlarının verdiği son karardır asıl olan” diyeceğim, o kararlarda genellikle liyakat ya da nitelik değil, adamcılık esaslı nemacılıktır ya da mamacılıktır geçerli olan kural?
İşte onun içindir ki merkez ilçelerdeki belediye meclislerinde CHP’nin çıkmıyor sesi.
Sadece ve sadece “adamcılık” esasına göre belirlenip oluşturulan listeler CHP’yi ve Bursa’yı temsil etmekten çok uzak isimlerle doldurulmuş durumda.
Bir kere her şeyden önce kenti tanımıyorlar, siyasi birikim ve geçmişleri pek çoğunun zaten hiç yok…”
İşte az sonra yine sözünü edeceğim Gamze Kayabaş, Gemlik’te bir sürücü kursunda çevre dersleri vermiş olmakla kendini bu konuda uzman bir profesörden daha nitelikli ve donanımlı biri olarak gören aynı Gamze Kayabaş!
Tıkandı Mustafa’yla da yakın ahbap oluyorlar ama asıl İsmetgiller familyasından (Osmangazi ilçe eski başkanı İsmet Karaca) kendisi.
Şimdiki ilçe başkanı Recep Çohan da bir zamanlar öyleydi ama milletvekili adayı olan eşi Nuray Çohan önseçimde İsmet Karaca’yı geçince aralarına “kara kedi” girdi ve şimdi bir kaşık suda boğacak kadar çok seviyorlar birbirlerini!
Son zamanlarda ziyaretine gelen insanlara “kime İsmet, kime kısmet” diyen Recep Çohan’ın en çok sevdiği tekerleme de şuymuş:
“Mıstafa mıstık, altıncı sıraya kıstık, üç mum yaktık, seyrine baktık!..”
Osmangazi’de bir de herkes tarafından sevilen çalışkan, yardımsever, dünya iyisi bir hanım daha vardır Cemile Yılgör isimli.
İşte efendim seçim öncesi çalışma yürütmek üzere bir akşam üstü Osmangazi İlçe binasından çıkılarak, parti minibüsünün bulunduğu yere doğru yürünür.
Cemile Yılgör daha ileride bulunduğu için herkesten önce varır ve ön kapıyı açarak yanındaki bir başka hanımla birlikte geçip ön taraftaki koltuğa oturur.
Az sonra Gamze Kayabaş açar kapıyı.
“Derhal çık oradan, ben oturacağım” der!
“Ne münasebet” diye yanıtlar Cemile hanım Kayabaş’ı, “siz de geçin arkaya oturun.”
Verilen bu yanıt karşısında sinirden saçları elektrikle kaplanıp havaya kalkan, yüzü kara sarıya dönen Gamze Kayabaş hiç beklenmedik bir şey yapar ve önce dilini ağzında dolaştırıp avurtlarını çökerterek topladığı malzemeyi görenlerin şaşkın bakışları altında genizinden gelenlerle de birleştirip “haarrkk” diye bir ses çıkartır ve ardından da “tüüü” nağmesiyle Cemile Yılgör’ün yüzüne fışkırtır:
“Harrkk, tüüüü!..”
Evet, İsmet Karaca’nın kim bilir hangi birikim ve meziyetine göre, üstelik de ilk sıralardan belediye meclis listesine yazdığı bu kadın rahatlıkla başka insanların, üstelik de kendi partililerinin yüzüne kolayca tükürebilmekte ve bunu kendine hak görmektedir.
Gamze Kayabaş bu “tükürme özellik ve huyundan” dolayı CHP’liler arasında artık “Lama Kadın” diye anılıyor!
Kendisi şu anda Osmangazi Belediyesi’nin kasasından Avrupa yakasında Üsküp-Üsküp gezmekte, Rahibe Teresa’nın afişinin önünde cep telefonuyla bol bol hatıra fotoğrafları çekip Facebook üzerinden yayınlamakta ve CHP Bursa İl Başkanı Zafer Yıldız’ın önüne Osmangazi İlçe Başkanı Recep Çohan tarafından seçim öncesi konan disiplin istemli dilekçenin artık değerlendirilmesini beklemektedir.
Neydi?
“Harrkk-tüüü!..”