Kimileri Bursa’nın sadece kestanesi, gazozu, kebabı ya da havlusunu meşhur sanır.
Oysa bu kentin bunlar kadar olmasa bile hızla yayılan haklı bir üne sahip “Hüsnü’sü” vardır bazılarının henüz daha bilmediği.
İskender kebabı yemek her zaman aklıma gelmez; yılda üç-beş kez ya yerim ya da yemem.
Bunların çoğu da şehir dışından gelen misafirleri mutlu etme arzusuyla gerçekleşir.
Ya Kayhan’a pideli köfte yemeye götürürüm konuklarımı ya da Kent Meydanı’ndaki Uludağ Kebapçısı’na.
Tayyare Kültür Merkezi’nin yanındaki rahmetli Cevat Usta’nın dükkanında pişen döner de çok lezizdir, tereyağı has, eti Uludağ’ın kekikle beslenen kuzularındandır.
Kebap yemek pek aklıma gelmez de yılın dört mevsimi “Hüsnü” aklımdan hiç çıkmaz benim.
Bazen valideme telefon edip, “Atla taksiye gel, Hüsnü’de buluşalım” derim.
İki eli işte de olsa hemen bırakır ve bir koşu atlar gelir yanıma.
Mürüvvet hanım da benim gibi pek sever Hüsnü’yü.
Bir porsiyon yer üzerine az daha söyler mutlaka.
Geniş ve derin tabaklarda gelir masanıza Hüsnü.
Kendinden önce o nefis kokusu ulaşır burnunuzdan, beyninizin en ince kıvrımlarına doğru.
Önce ince ince kıyılmış olan, Kastamonu’nun Taşköprü İlçesi’nden gelme nefis sarımsağını döşersiniz bir güzel hafif yağlı tenine.
Önünüzdeki halis üzüm sirkesini yüzeyinden sıcacık buğusu yükselen Hünü’nün üzerine doğru şöyle yavaşça bir gezdirdikten sonra, Antep mahsulünden işlenmiş acı ama bir o kadar da lezzetli pul biberi serpersiniz ağır hareketlerle ama artık ezberlenmiş bir ritüel şeklinde.
Tuzunu da damak tadınıza göre ekledikten sonra bembeyaz porselen tabağın içine doğru ilk kaşığı daldırır ve huşu içerisinde adeta bir ibadet gibi ilk deminizi alırsınız dilinizle damağınız arasındaki o lezzet bölgesine.
İşte o an bir başka mutluluk kaplar içinizi. Önünüzde kelebekler uçuşur. Türkiye’nin hiçbir yerinde bulamayacağınız o eşsiz lezzet ve rayiha vücudunuzdaki seretonin hormonuna tavan yaptırdığı gibi, acısı tam kıvamında olan Antep biberiyse endorfin seviyenizi arttırarak güçlü bir ağrı kesici etkisi yapar ve o andan itibaren bedeninizdeki ufak tefek ağrı ve kasılmaların tamamen yok olmasıyla çok daha mutlu ve mesut bir insan haline gelirsiniz iki dakika içerisinde Hüsnü sayesinde.
Kim mi bu Hüsnü?
Çok eskiden Ankara Yolu’nda, uzun yıllardan beri de Yıldırım Caddesi’nde faaliyet gösteren “Paçacı Hüsnü” canım, siz daha çorbasını hiç içmediniz mi Hüsnü’nün yoksa?
Balkan göçmeni bir aileden gelen Hüsnü Balyemez, kızı Fatma İçli ve kadim elemanları Cevat Hüseyin, bir gün öncesinden başlarlar önce kemikleri derin kazanlarda kaynatmaya.
Saatler süren bu işlem sonucunda ortaya etiyle, iliğiyle harika bir kemik suyu çıkar.
Daha sonra beyin, dil, kelle, işkembe ve ayak paçaları pişirilip hazırlanır.
Ben hepsinin birden hasretle aynı tabakta birbirine kavuştuğu o sıcacık karışık paça çorbasını daha çok severim.
Ve niyetine girmişsem eğer en geç saat 2 buçuk ya da üçten önce Paçacı Hüsnü’ye ulaşmaya çalışırım; yoksa kalmaz çünkü, erkenden tükenir.
İşte dün sabah çok sevdiğim kardeşlerim Halil Uzunoğlu ve Ali Molla Salih’le birlikte sözleşmişiz, Hüsnü’de çorbalarımızı içiyoruz.
Tam o sırada Bursa Sınav Okulları’nın sahibi Gıyasettin Bingöl’ün AKP’den milletvekili aday adayı olacağı bilgisi ulaşıyor kulağımıza.
En az Hüsnü’nün paça çorbası kadar Gıyasettin beyi de çok severim!
Hatta onunla da Hüsnü’ye gidip, birlikte çorba içmeyi daha çok severim.
İyi insandır Gıyasettin Bingöl ama ondan da ötesi olmuş, artık kemale ermiş biridir.
Yazarınızın “bazı insanları” vardır; gerçekten ihtiyacı olanlara sahip olduklarından hiç yüksünmeksizin “ver” denildiği vakit verecek ve bunun karşılığında asla hiçbir şey beklemeyeceği gibi, yanlış yaptığında kalemimizden nasibini koşulsuz alacağını bilip, baştan kabul eden insanlardır bunlar.
Kısacası insandırlar yani!
Bu “insanlarımdan” biridir Gıyasettin Bingöl.
Yaptıklarını, yapılanlar da bilmez diğer insanlar da ama sadece ben bilirim, yalnızca benden yana olanlarını.
Şimdi ana hatlarıyla yazmanın, bazı şeyleri sizlerle de paylaşmanın tam sırası.
İyilik yap, denize at demişler; inanıyorum ki yaptığı iyi işlerin sonuçları yine “iyi biçimde” Gıyasettin Bey’e mutlaka dönecektir.
Sayısız kez rica etmişimdir Gıyasettin Bingöl’den “şurada bir yoksul, bir ihtiyaç sahibi var, hemen bir ton kömür, bir ton odun yolla” diye.
Ya da “Şuna üç yüz veya buna beş yüz ver” demişliğim de çoktur.
Bizim kendisine bildirmemiz sonucu yine sayısız öğrenci bir kuruş para ödemeden üniversiteye hazırlanmış veya tamamı burslu bir şekilde tahsilini onun sahip olduğu eğitim kurumlarında başarıyla tamamlamıştır.
Tüm bunların ötesinde eğitim ve masraflarını kendisinin üstlendiği ve başka şehirlerde de her ay burs verdiği öğrencileri kendisi ve sadece yöneticileriyle çocukları bilir.
Yıldırım’da yıkılmak üzere olan metruk bir evde oturan ve artık gözleri hemen hemen hiç görmeyen 90 yaşında yaşlı bir kadınla, birlikte oturdukları zihinsel engelli oğlunun hayır duasını almıştı en son, soğuk bir kış günü kendisini aramamız üzerine.
Burun kıvırmaz, ertelemez, “başımla birlikte” deyip, daha o dakikada harekete geçer Gıyasettin Bingöl.
Çocukluğunda çorapsız ayaklar ve lastik ayakkabılarıyla koyun güttüğü, okula gidebilmek için adam boyu karda saatlerce yürüdüğü yokluk, yoksulluk günlerini asla unutmaz.
Alçak gönüllüdür, diğer çocukları rahatsız ediyor diye yakın arkadaşı Faruk Çelik’in yeğenini bile okulundan uzaklaştıracak kadar müdanasız ve öğrenci dostudur.
Allah ona “yürü ya kulum” dedi, Bingöl yürümek yerine koşmayı tercih etti.
Bursa’ya son derece modern dev eğitim tesisleri kazandırdı ve hala da kazandırmaya devam ediyor.
Usunda şimdi de bir üniversite kurmak var.
Milletvekilliği Gıyasettin Bingöl’e hiçbir şey katmaz ama O milletvekili olarak millete çok şey katar.
Milletvekilliğini bir geçim aracı olarak gören pek çok insanın fevkinde zamanını harcayıp, işini gücünü de ötelemeyi göze alarak aday olmaya karar vermiş Gıyasettin Bingöl.
Umarım kıymetini bilirler. Yok bilmezler de “Güccük gurbağalar” gibi adamları yine mebus yapmayı tercih ederlerse AKP’nin üst yönetimindeki insanlar, bu durum Gıyasettin Bey’in değerinden hiç ama hiç bir şey eksiltmez.
Çıktığı yolda şans ve başarı diliyorum “iyi insan” Gıyasettin Bingöl’e.
Netice her ne olursa olsun, buluşma noktamız yine Paçacı Hüsnü olsun.