Üniversite sınavı öncesi tercihimi ondan yana yaparken adı çok etkilemişti beni:
“Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi”
Hem iktisadi, hem ticari, hem de akademi!
Hele bir de anamın babamın yanında yani, Bursa’da olması yok mu, kafadan birinci sıraya yazıvermiştim işte.
İleride okulu bitirdikten sonra bir holding kurmak istiyordum o yıllarda; henüz 17 yaşındaydım.
Okumuş Holding’in sahibi Mehmet Okumuş’un hayatı çok etkilemişti beni, daha sonraki yıllarda milleti dolandırıp kaçacağını nereden bilebilirdim?
Hoş daha sonra “reklamcılıkta” karar kılacak, mezuniyetimin ardından “ticarete” başladıktan sonra neyim var neyim yoksa “dolandırılacak” ve sonuçta “paradan” da nefret edecektim ama ilk gençlik hayalleri işte, ileride kuracağım holdingin amblemi bile belliydi kafamda, büyük bir “Y” harfi, “Y’nin” üstündeki kanatçıkların iki yanını “holdingi” ifade edecek biçimde yine büyük “H” harflerine tamamlıyorsunuz, üstünde “çınar ağacını” çağrıştıracak yapraklar ve “Y’nin” altında da “kurumsallığı” ifade eden toprağa derinlemesine dalmış “kökler” vardı; alın size “Yılmaz Holding”!..
İkinci sene yani, 1982 yılında Bursa İktisadi Ticari İlimler Akademisi, Balıkesir Yüksel Okulu ve Uludağ Üniversitesi’ne bağlı bir meslek yüksek okuluyla birleştirildi ve bu üç kurum “Uludağ Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi” adını aldı.
Üniversiteye “akademi” olarak girmiş, “fakülte” olarak tamamlamıştık.
Benim tercihim “işletme” sınıfının mevcudu 400 kişiydi.
Devam mecburiyeti yoktu.
Talebelerin hemen hemen tamamına yakını dersleri takip etmez, kitaplardan okuyarak okula sadece sınav günleri gelirdi.
Öğrencilerin pek çoğu da çalışırdı.
Kimi bir muhasebecinin yanındaydı, kimi de bir otel resepsiyonunda.
Pavyonda bateristlik yapan arkadaşlarımız bile vardı.
Bizim grup Kültürpark’ta, Kristal Çay Bahçesi’ne takılırdı.
Derslere pek girmez, sınav günleri parktan kalkıp topluca gelirdik.
Hasılı, diyeceğim odur ki, 1980 sonrasında askeri yönetim akademilerle pek çok 4 yıllık yüksek okulu birleştirip hepsini YÖK’e bağladı.
Mesela onun öncesinde “akademiler” özerk birer eğitim kurumuydular.
Bunu istemedi 12 Eylül paşaları; dilediler ki üniversiteler bilim yerine düzene bağlı beyinler üretsinler, bu kafiydi işte onlar için.
İçinde azıcık düşünce, bir parça da olsa zeka barındırmayan paylaşımlar bana çok itici geliyor artık.
İnsan yüksek lisans, “mastır” yaparken bile fantezilerini azıcık değiştirir, geliştirir, renklendirir!
Hep aynı derenin kıyısında sulanıp, aynı otlakta yemlenmez öyle.
Birileri Recep Tayyip Erdoğan’ın üniversite diplomasını kaşımaya başladı yine!
Kimileri de bir parça bile düşünmeksizin Erdoğan’ın diplomasının olmadığına gerçekten inanıyor ve bunu da Facebook’ta salak salak paylaşıyor!
Adam 1980 öncesi Aksaray İktisat ve Ticaret Yüksek Okulu’na kaydoluyor ve 1981 yılının Şubat ayında da okul isim değiştirdiği için Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden mezun oluyor; mesele bu kadar basit!
Siz kendinizi akıllı, milleti ahmak mı sanırsınız?
Adam askerliğini “yedek subay” olarak yapıyor kardeşim!
Tuzla Okulu’nda ön eğitimini tamamlıyor, İstanbul Hasdal’da 6’ncı Tümen, 77’nci Piyade Alayı’nda da askerliğini asteğmen olarak bitiriyor.
Yok efendim, orada “kantin subaylığı” yaptığı halde terhis belgesinde neden “takım komutanı” yazıyormuş?
Ebenin kulağından dolayı yazıyor!
Literatürde “kantin subaylığı” diye bir şey yok da ondan!
Yani bu güne dek, gerçekte 2 yıllık okul bitirdiği halde her hangi bir askerlik şubesinde beyanla 4 yıllık bitirdiği kabul edilip, öyle işlem gören tek bir Allah’ın kulunu gösterin bana dişimi kıracağım; onu da söyleyeyim.
Burası “Muz Cumhuriyeti” değil, bir devlet!
Hiçbir kurum salt beyanla hareket etmez.
Üstelik defalarca ve çaprazlama yapılan yazışmalar sonucu her türlü bilgiyi teyit edip arşivlerine güzelce yerleştirir.
Ben de gerçekte 4 yıllık olan okulumu sırf askerliği geciktirmek için geriye 2 ders bırakarak 7 yılda tamamladım.
Tayyip Erdoğan gibi beni de derslere devam yerine çalışmayı tercih eden ya da para kazanmak zorunda olan pek çok öğrenci tanımaz.
Ve biliyor musunuz aradan geçen çeyrek yüz yıldan fazla zamana rağmen ben de henüz gidip de diplomamı almadım.
O senelerde aldığım “geçici mezuniyet belgesiyle” her türlü bürokratik işimi hallettim.
Askerlik evraklarımın arasına da onu koydum.
Adam askerliğini mezuniyetinin ardından yedek subay olarak hemen 1981’in ardından yapıyor.
O yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri de 2 yıllık okul bitiren birini asteğmen yapacak kadar salak yani?!.
Yok yok, belki de Kenan Evren’den torpillidir Recep Tayyip Erdoğan!
Ve inanın bunu bile iddia eder ve söylerler bu günün kırık solcu ve sosyal demokrat bireyleri.