Yazarlar

Şanssız kent Bursa

post-img
Bir zamanlar kurak, çorak, tozlu, şehir merkezindeki o sidik kokulu pis otobüs terminaline girenlerin bir an önce uzaklaşıp gitmek istedikleri küçük bir Anadolu kentiydi Eskişehir. Şimdiyse otobüslerle yurdun dört bir yanından turistik seyahatler yapılıyor oraya. Temizlendikten sonra Venedik’teki kanallara dönen Porsuk Çayı, müzeleri, sosyal, kültürel donatı tesisleri ve yemyeşil alanlarıyla artık çölde bir vaha sanki bir vakitlerin yitik kenti. Ufku, vizyonu olan bir el değdi çünkü oraya. Şurda, burnumuzun ucundaki Afyon termal turizm konusunda aldı başını yürüdü. Kongre ve kültür merkezleriyle göz bebeği oldu bölgenin. Binlerce yıllık kaplıca kültürü olan Bursa’ysa derin bir yalnızlık içinde bu konuda; adı sanı duyulmuyor. Vatandaştan üç-otuz paraya toplanan Sıcaksu Bölgesi turistik tesis yapsınlar diye Gökçen Ailesi’ne satıldı Belediye bütçesine katkısı olsun diye; ortalıkta “tık” yok, çivi çakan yok oraya. Bahtsız, mutsuz bir şehir Bursa; adeta “talan” kenti, ufku, vizyonu olan, bu kadim kenti geleceğe taşıyacak usta ellerden mahrum. Çok büyük rantlar verilerek Korupark AVM ve konutlar yapıldı Emek’e, Bursa’nın trafiğini düşünen dahi olmadı. Şimdi o kavşak bir rant abidesi olarak sıkışıp duruyor gün içinde. Zafer Plaza alanı da öylece peşkeş çekildi geçmişte Torun  Ailesi’ne. Beş padişaha beşiklik etmiş bu kentte o sıralar ordu seferden dönende Zafer Meydanı’nda toplanılır, dualar eşliğinde gazalar mübareklenirdi. Şimdi yerinde AVM var. Eski itfaiye binasından yukarıya dek yıkılıp açılsaydı o alan ve tarihi anıları çağrıştıran ziynetlerle süslenseydi ne olurdu sanki? Talan kapısı Bursa. Raylı sistem kuracağız diye Yalova Yolunu mahfettiler bir de… Tükettiler ilelebet. Anayolun hemen dibine delik dondan çıkar gibi kondurulan Hilton Otel’i çok rahatsız ediyor görenleri. Durmaz Ailesi otelcilik yapacak diye izin verildi o koca binaya. Merinos Kongre ve Kültür Merkezi gibi bir şaheser kazandırıldı bu kente, işletmeyi beceremiyorlar; düğün kına salonu gibi hizmet veriyor yıllardır. Nilüfer’deki Nazım Hikmet Kültür Merkezi arı kovanı gibi işliyor, kültür ve sanatın Kâbesi gibi hizmet veriyor adeta, beri yandakilerse ebru sergisi açmakla, sahnede semazen döndürmekle bu işi çözdüklerini sanıyorlar hala! Tarihi dokunun ayağa kaldırıldığı konusu gerçek kentimizde ancak, bir de PVC’yle kaplanan saat kulesi gibi kötü örnekler olmasa! Bakın, merhum Mustafa Eroğlu’nun kısa süre içinde yaşama geçirdiği bir dokunuş olan BESAŞ bu günlerde hala gerçekliğini ve geçerliliğini nasıl da sürdürüyor. Haşim İşcan’ın açtırdığı yollar olmasa halimiz haraptı. Reşat Oyal Kültürpark’ı hala kentin nefes alma noktası. Erdem Saker’in Soğanlı Botanik Parkı ve hayvanat bahçesi çok büyük iki armağan bu şehir için. Hikmet Şahin’in kurduğu Merinos Parkı ve kongre merkezi büyük nimet. Recep Altepe’nin, Hüdavendigar Kent Parkı da öyle. Gelin görün ki çok daha fazlasını hak ediyor bu kadim kent. Ufku, vizyonu olan, gerektiğinde baltayı taşa vurabilecek yöneticilere muhtaç. Dilerim Mart ayında bu kapı açılır yeniden.

Diğer Haberler