*Serçe…
Serçe denince gelmesin usa; “leke” uzmanı karga…Biliyoruz ki F tipi high (ya da hayt) society nezdinde yoktur ve dahi olamaz da onunki kadar kıymet-i harbiyemiz, haddimize mi düşmüş onu ağza almak ve dahi özelliklerini saymak ,ayrıca ve bittabii ki de müsaade etmez terbiyemiz…Neyse…
Bizim serçe, bir gönderme; bir kez daha düşmüş, düşürülmüş ortaya “bir başka deyişle yedi düvelin paylaşımına sunulmuş” şu sevgili ülkeye, yurda, şehid kanlarıyla sulanmış toprağa…
Kuşkusuz o serçeyi çocukluk günlerinizden tanırsınız, hani şu beş parmaklı elinizdeki baş parmak dalına konan serçe…
Dala bir minik serçe konmuş; birisi tutmuş, birisi pişirmiş, birisi yemiş…Birisi de gelmiş; “hani bana, hani bana” demiş !...
Türkiye’yi Osmanlı’dan beri yiyip, bitiren siyasetçilere adanmış olsa gerek bu tekerleme…Taa o günlerden beri ülke; sömürgen, kemirgen iştahları gıdıklayan bir şekerleme…
*Nefs-i Müdafaasız Kadınlar…
Demişler ki “ya da kim uydurmuşsa bir zamanlar?”; kadının 9 nefsi, 1 aklı, erkeğin 9 aklı, 1 nefsi vardır…Kadın 1 aklıyla, 9 nefsine sahip çıkarken, erkek 9 aklıyla 1 nefsine sahip çıkamaz…
Günümüzde pek çok erkek, amiyane deyişle; “cilalı boynuzları” yetmedi, orasında, burasında çıkan mahmuzlarını algılamadan, duyumsamadan alkış tutar ve yürekten kanar bu sözlere… Ne de olsa kadın kısmısının nefsi sağlam, namusu da güvende… Oysa Dünya’nın en eski mesleğini icra edenleri göz ardı etsek bile, şimdiki kadınlara uymaz bu namus koşullandırması içerikli tekerleme (bu yazıda sözü tekerlemelerden açtık; bu söz de kadınları konusunda kendini kandıran
erkeklere olsun şekerleme)…Her sabah Müge’de, Seda’da; NEFS-İ MÜDAFAASIZ KADINLAR resmi geçidi izliyor Türkiye…
80’li yıllardan beri HATT-I MÜDAFAASIZ ve dahi SATH- I MÜDFAASIZ kalan ülkede, giderek kadınlar da NEFS-İ MÜDAFAASIZ kalmaktalar…
Demiş ya şair-i azam Necip Fazıl; “Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çökerler”…Ne bilsin ki muhterem; yaşamayınca vahşi kapitalizmin günlerini, ahkam kesmek kolay…Mideler açken; namuslu kalmak , namuslu olmak olay !...
Parasızlık ya da açlık olan yerde; ahlaksızlık kol gezer…Çünkü alt yapı, üst yapıyı ezer…Aç insan; inançlarını bile yer…Ve kadınlar da nefs-i müdafaasız kalır, uçkurunu herkese çözer…
*Memlekette İleri Demokrasi Var...
Kafanıza göre takılın kadınlar; benden söylemesi…Şükredin ki memlekette ileri demokrasi var…
İstediğiniz renk sıkmabaş…İstediğiniz renk pardösü... Hareme katılacak kumanızı seçme özgürlüğü…
Uymak istediğiniz; hangi hoca efendinin buyruğu ya da olmak istediğiniz hangi tarikatın kuyruğu vallahi de, billahi de sizin bileceğiniz iş…
Hadi, hadi iyisiniz yine; sizden daha hür, özgür olanı var mı bu cümle alemde ?...
Eee memleketin hali böyle olunca ki bir başka söyleyişle:
-Düşünce’den, çıkınca düşünce, elde var sıfır…
-Düşünce eylemi gündemden düşünce, beyinler düşünmeyi unutunca, geriye ne kalır ?...
-Yokluk !...Matematiksel tanımıyla; sıfır !...
*Adalar’ın Durumu…
Son on yıldır ileri demokrasinin nimetleri sayesinde, bugün iyiden, iyiye “ileri demokrasi ülkesi” olarak tanımlanan bu yurt; AKP’den beri Memleket-i Gülistan of the II.Cumhuriyet…
Az kaldı ha gayret; idam halkası geçecek boynuna ve girecek mandacıların işbirliğiyle külliyen ABD’nin koynuna…
Hey erkekler siz de; “Amerika; Türkiye’yi içine aldı…Ama adalar dışarıda kaldı…” diye avunamayacaksınız bu gidişle…
*Asker Domatesler, İmam Domatesler…
Merak bu ya dolu, dizgin koşarken Türko-Amerikan kimliğimize; o minicik, lezzetli domatesler, özellikle kış aylarında ederleri de hatırı sayılır olunca…Hani pazarda, manavda “chery” diye satılanlar, “çeri” diye de okununca, lezzet ve de ödenen bedel de göz önüne alınınca, Çeri Başı’nın “çeri”si ya da “Yeniçeri”nin “çeri”si sanıp, bunlar “asker” domatesler deyip, yemekten sakınıyor mudur pazardan alışveriş yapan, ayağı yalın, donu yamalı insan ?...
Bu ileri demokrasi ülkesinde; asker olunca maskara, verilince eline teskere, sakınmaz mı insan “chery” domatesten ?...
Ve artık “imam chery”ler de geliyor ?...Domatesleri önümüze koyup; namaz da kılarız, cihad zamanı da “al sana bomba” diyerek, düşmana atar, vatan da kurtarırız…
*Obezlik, Şişkoluk…
Son on yıldır, AKBABALAR hükmedince şu ileri demokrasi ile yönettikleri ülkeye; ülke başladı obezleşmeye…Onlar anlata dursun büyüme masallarını, kalkınmadan sınıfta kalmış Türkiye’ye ama obezlik en birinci mes’elemiz…
Obez Ekonomimiz…
Obez Demokrasimiz…
Bu koşullar altında “ileri demokrasi” aşamasına gelen Memleket-i Gülistan’da; buyurunca Sağlık Bakanımız “şişko” deyiniz obezlere diye…Şimdi “şişko” mu diyeceğiz bu ülkeye de ?...
Taa 80’lerde; “bu ülkeye bol geldi bu ANAYASA” diye buyurunca EVREN (ki sayesinde devren ülke ABD’ye) PAŞA…İnceltilmeliydi göbeklere uyması için bedenen ve de ruhen ULUS kıvamındaki halkımız…Öncelikle ayrılmalıydı halka, halka HALKLAR’a ; mitoz, amitoz bölünme ya da çoğalma…Olmasa da kara kışta sırtında yün hırka, yine de ayrılmalıydı fırka, fırka…İşte o zaman ne obezlik kalırdı, ne de şişkoluk… Yabanın gözünde de bu ülke olurdu en zayıf halka…
*Son söz niyetine diyelim ki
Orduevi’ne girişte; başta sarık, ayakta çarık…Enseye tokat, sözü burada kapat!...