Yazarlar

Sayın Altepe, kebaplar benden!

post-img
Eskiden köylerde her evde bir dam, o damlarda da mutlaka 1-2 inek bulunurdu. Evdeki koca kadının geçim kaynağıydı o inekler. Her gün sağılan sütüyle yoğurt, peynir ve tereyağı yapılıp hane halkı beslenir, kalanı da satılarak kızın çeyiz masraflarına dek ailenin ihtiyaçları için harcanırdı gelen o para. Hanenin bir ferdi gibiydi inekler. Her birinin bir ismi olur, özenle, sevgiyle bakılırdı. Geçenlerde Keles’in, Kıranışıklar Köyü’ne gittim. Pek çok evde damlar boşalalı, inekler satılalı çok olmuş. “Neden” diye sordum, “yem fiyatlarından ötürü sütün fiyatı, suyunkinin de altına düştü, işte o yüzden” dediler. Hadi yazın hayvanlar açık havaya çıkartılıp gezdirilerek beslenebiliyormuş ancak, kışın durumu fırsat bilen yem firmaları zam üstüne zam koyuyorlarmış hayvanların yiyeceğine. Yine eskiden üç-beş de tavuk besler, öyle her zaman et bulamasalar da evin protein ihtiyacını o tavukların yumurtalarıyla karşılarlardı köylerdeki kadınlar. Bir misafir geldiğinde de içlerinden birisi feda edilip, suyuyla da pilav yapılırdı. Bırakın ineği, neredeyse artık tavuk bile yok ortalıkta. İlçe pazarının kurulduğu Cuma günleri alışverişe gidilip Kamil Market’ten çiftlik işi bir koli yumurta, BİM’den de son tüketme tarihine artık bir gün kalan donmuş tavuklardan satın alınarak buz dolabına konuluyor oradaki köylerde artık. Göreve seçildikten sonra bir görüşmemizde Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe’ye dedim ki, “Başkan, Keles’te, BESAŞ’a bağlı bir süt işleme tesisi kurarak çok hayırlı bir ş yaptınız. Bu sayede hem bölgede yaşayan insanların ürettiği süt değerlendi, hem de biraz olsun istihdam sağlandı. Büyükşehir belediyesinin imkanları artık çok arttı. Öyle yurt dışından da gemiler dolusu getirilecek arpa, mısır gibi hububatların bedeli belediye bütçesini hiç yormaz. Gelin, BESAŞ’ın ürettiği ucuz ve kaliteli ekmeklerle nasıl şehirli vatandaş kötü niyetli fırıncılara karşı korunuyorsa, köylüyü de yem firmalarına karşı koruyacak bir şirket daha kurun? Biri Yenişehir, diğeri de Karacabey tarafında olmak üzere bu şirketin üretim yapacağı iki ana yapı olsun. Her ilçede köylünün yem ihtiyacını tespit edip, kapısına kadar da ulaştıracak bayileri bulunsun. Hatta alınacak süt bedeli yeme de tahvil edilerek işlerse sistem, çift taraflı olarak hem vatandaş, hem de belediye kazanmış olur. Büyükşehir’in hayvancılık alanındaki bu girişimi sonucu yem fiyatları çok düşeceği  için bizler de süt ürünlerini daha ucuza yemiş oluruz.” Daha sonra geçen yıl TARIM AŞ. adıyla bir belediye iştiraki oluşturuldu Bursa’da. Oluşturuldu oluşturulmasına ama dün nereye ne kadar yol gidilmiş diye İnternet sitesine bir baktım ki, varılan mesafe bir arpa boyu bile değil! Sebze halleri bu şirkete bağlanmış, bir de Gürsu’da biber kurutulan bin 500 metrekarelik bir tesis yapılmış sadece. Sevgili başkan, belediyenin asli işi biber kurutmak, armut toplamak değil ki? Esasında sütçülük, yemcilik de değil. Neden “süt işine” giriliyor? “Oradaki vatandaşı birazcık koruyup kollamak, kapitalizmin acımasız dişlileri arasında yok olup gitmesini önlemek için elbette.” Neden belediyenin “yem işine girmesini” öneriyorum? Köydeki Hacer nine ya da Seyit Ali amcaya faydası olsun diye! Bakın Yenişehir tarafında Berat Tunakan, Akbaşlar gibi ensesi kalın Bursalı yatırımcılar yüzlerce dönüm arazi alarak 1000-2000 başlık çiftlikler kurmaya başladılar bile. Kapasite yüksek olunca devreye devlet desteği ve teşvikler giriyor. Köydeki Hacer nineyi düşünen dahi yok. İşte bu nedenle diyorum ki, “gelin başlangıçta çok değil, birkaç milyon lira ayırarak girin bu yem işine de?” Arkası çok hızlı gelecek, göreceksiniz. Bununla da sınırlı kalmıyor, ilave olarak bir proje daha öneriyorum! Keles bölgesindeki üretici bu yıl fiyatının düşüklüğünden ötürü kirazlarını toplayamadı, o güzelim meyveler dallarında kaldı biliyor musunuz? Oysa aynı ürün bu gün çıkarılsaydı pazara, en az üç-dört misli değer kazanmış olacaktı. Gelin bu TARIM AŞ vasıtasıyla ki adet de soğuk hava tesisi kurun? Oralarda hiç yok çünkü, biri yine Keles tarafında olsun, köylünün kiraz ve çileğini muhafaza etsin, diğeri de Uluabat civarına kurulsun, o bölgenin incirini koruyup, değerine değer katsın? Bu sayede hem belediye kazanacaktır hem de cambaza tüccara mahkum olan vatandaş. Yazının başında “Keles’lilerin ürettikleri sütün fiyatı suyun da altına düşmüş” demiştim. Peki, suyun fiyatı nereye çıktı? Nereye olacak, Zem Zem suyu kadar pahalı oldu neredeyse! Neredeyse fincanla içilecek. Büyükşehir sınırlarının genişlemesiyle birlikte artık kırsal kesimde yaşayan insanlar da kenttekilerle aynı tarifeden BUSKİ’ye su parası ödemekle karşı karşıya kaldılar. Hadi o da ayrı konu ama… Sevgili Başkan… Şu anda Bursa’nın bir ilçesi resmen, göz göre zehirleniyor, bundan haberiniz var mı?!. Bahsettiğim yer yine bir dağ ilçemiz olan Keles. İlçe merkezindeki su borularını ANAP’ın iktidar olduğu sıra seçilen eski Başkan Mustafa Korkmaz yenilemişti. Ancak o dönemde asbestin son derece tehlikeli ve zehirli bir madde olduğu, çok azının bile vücuda girmesi halinde kansere neden olduğu bilinmiyordu ve tahmin edebileceğiniz gibi Korkmaz yeni su borularını asbestli olanların arasından seçmiş, hiç farkında olmadan ilçe halkına iyilik yaptığını sanarak aslında çok büyük bir kötülükte bulunmuştu. Daha sonra ilçede kanserden ölen insan sayısında korkunç bir artış meydana geldi! Yapılan küçük bir araştırma sonucu boruların asbest içerdiği ortaya çıktı. Uludağ’ın eteklerindeki su cenneti Keles’te insanlar marketlerden şişe suyu alıp onu içmeye başladılar böylece! Düşünebiliyor musunuz, uluslararası ölçekte çalışıp, ürünlerini yurt dışına da satan su firmaları gelip Keles’teki doğal su kaynaklarına çökerek tezgahlarını kuracaklar, yörede yaşayan insanlar da sağlıklı su içebilmek için bunlara para ödemek durumunda kalacak?!. Burada aynı zamanda çok büyük bir vicdan yarası var. Sayın Altepe; Bir saniye bile vakit geçirmeksizin hemen yenileme talimatını veriverin oradaki zehir saçan su borularını? Zaten avuç içi kadar alan. BUSKİ için bir haftalık bir iş bile değil. Soğuklar bastırıp, kış kapıya dayanmadan hallediverin derim? Şehir emini olarak hem vazifenizi yapmış, hem de hayır dua almış olursunuz. Nasıl gidiverdi Semih Pala? İnsanoğlu yarına çıkıp çıkamayacağını bilemiyor. İşte o yüzden sevap hanesini yol yakınken olabildiğince doldurmak lazım! İş bitsin, Kocayayla’da kebaplar benden. Ee ayranları da BESAŞ Genel Müdürü Mustafa Bektaş getirir her halde? Eşi Tülay öğretmen de şöyle güzel bir çoban salata yaptı mı… Güzel bir kutlama olur doğrusu.      

Diğer Haberler