Yazarlar

Sezar’ın hakkı Sezar’a

post-img
Bundan 2 sene kadar önce Sapanca’dan başlayıp, Samsun’a kadar uzayacak bir batı Karadeniz turuna çıktık. Bir akşamüstü sisli puslu bir hava içerisinde vardığımız Zonguldak en büyük hayal kırıklığıydı o gezinin. Bursa’nın 30 sene önceki hali gibi insanın ciğerini yakacak kadar kükürt kokuyordu o madenci, emekçi kenti. Belli ki işçilere yer üstünde de rahat nefes almak haramdı! Yine aynı eskiden buralardaki gibi sobalardan çıkarılan küller ağzı açılıp ahşap bir tutamak eklenerek oluşturulan yağ tenekelerine doldurulmuş, dizi dizi çıkarılmıştı her kapının önüne. Konteynırla tanışmamıştı henüz Zonguldaklılar. Tam da lüfer zamanı. Limana inip bir yemek yiyelim dedik. Kaldırımlara siz deyin 20, ben diyeyim 30 senedir hiç el sürülmemiş; parça pinçik olmuş hepsi. Yol kenarlarındaki metal çitler siz deyin 30, ben diyeyim belki de 40 yıldır hiç boya yüzü görmemiş; birinin eline bir boya kutusuyla bir fırça da mı verememiş oranın belediye başkanı?!. Balıkları getiren garsona soruyorum, “hangi parti kazandı burada belediyeyi” diye? “CHP abi yanıtını” veriyor genç, kara yağız delikanlı. Zonguldak’ı son seçimde de yine CHP aldı. Ve gözümün önünde canlanıyor, her akşam Karadeniz sahiline bakan bir lokantada sürekli demlenip rakılarını içen beyaz saçlı, çoklukla aşağı sarkık beyaz bıyıklı, gömlek düğmeleri artık iyice şişen göbeklerinden ötürü yerlerinden fırlamaya hazır,  60’lı yaşlardan dem almış genellikle eski solcu bir belediye başkanı ve tayfasının yemek masasındaki o “gelecek dönem nasılsa yine biz seçileceğiz” rahatlığındaki halleri. Zonguldak işçi, emekçi kenti ya? Hem CHP’den başka nereye verecekler ki oylarını, elbette yine onların takımı kazanacak! Dün Bursalı ünlü düşünür, yazar, konuşur, eleştirir ve milattan önce 427’yle, 347 tarihleri arasında yaşamış ve yine düşünce tarihinin tanıdığı ilk ve en büyük sistemin kurucusu Yunan filozofu Platon’un, daha doğrusu “Platon Öğretisinin” kentimizdeki temsilcisi Can Ertan’ın, Facebook’a yazdığı bir yorum bu konudaki derdime tam anlamıyla derman olacak türdendi. Ünlü filozof Platon, “duyular dünyasının” ardında ayrı bir gerçeklik bulunduğuna inanıyordu. Bu gerçekliğe “idealar dünyası” adını vermişti. Doğada karşımıza çıkan çeşitli görüngülerin ardında ebedi ve değişmez başka resimler vardı ve asıl bakılması gereken yer orasıydı. Felsefe tarihinde bu bakış açısı ve açıklamaya “Platon’un idealar öğretisi” denilir. İşte bizim ünlü düşünür Can Ertan da günümüzde artık sınıf bilincinin neredeyse tamamen ortadan kalkması halinin ardındaki fotoğrafa bakmış ve bunun arkasında “rakı-kavun-beyaz peynir üçlemesini” görmüştü! Şöyle ifade etmişti sahip olduğu anarşist ruhuyla imla kurallarına karşı da devrim ilan eden Can’ım, Ertan’ım bu durumu Platon öğretisine göre: “eskiden mesela rakı masası devrimcisi yoktu... che levrek buğulamaya, lenin hamsi tavaya, hikmet kıvılcımlı istavrite meze olmazdı... içilirdi de içki bir solculuk hali ritüeli vazgeçilmezi değildi...rakı masasında devrim coğrafyası oluşmaz, rakı kadehi şangırtılarından ilham alınmazdı... adabıyla edebiyle içilirdi içildi mi... öyle üst perdeden promili yüksek cümleler dökülmezdi sağa sola... liberal solcu tipinin postmodernist söylemlerin peydahlanmasında...  şu rakı kavun beyaz peynir üçgeninde sınıf bilincinin kaybolmasının rolü yok mudur allasen... can ertan” Dincinin de yobazına karşıyım, solcunun da… Sağcının da insanları sömüren, kullanan o yaklaşımına karşıyım, solcunun da. Zonguldak’tan sonra iki dönemdir bir AKP’li belediye başkanı tarafından yönetilen Samsun’u görmekse tam anlamıyla bir şok etkisi, bir travma oluşturmuştu bizde. Helal olsun adam koca bir sahile, kocaman bir kente her yönüyle öyle bir dokunmuş ki, dünyanın en güzel şehirlerinden biri çıkmış ortaya. Geçen Pazar günü Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe ve arkadaşlarının Bursa’ya kattığı bir mücevherin, Hüdavendigar Kent Parkı’nın yeşillikleri arasında gezerken kendi kendime düşünüyorum… Kültürpark’ın 5-6 misli büyüklüğünde bir alan bu. Daha önce kavak dikilen bir bataklık bölgeyken şimdi ıslah edilmiş, Nilüfer Çayı’nın ortasından geçtiği, içerisindeki spor ve sosyal alanlarıyla, yapay gölleriyle birlikte gelecek nesiller adına paha biçilemeyecek kadar değerli bir hizmet. DSP’li Belediye Başkanı Erdoğan Bilenser “biz burayı yapamayız” deyip, merkezi hükümete iade etmişti düşünebiliyor musunuz; Merinos’u da Bursa’ya katan da  AKP’li belediye yönetimidir, Nilüfer Vadisi’ni o kokmuş bataklık halinden kurtaran da. Eleştirilecek noktaları, bazı önerilerimizi elbette dile getiriyoruz ama… Haklarını ne bu gün ne de yarınlarda asla yiyemeyiz, bu iktidar zamanında çok büyük ve önemli hizmetler aldı bu şehir. Yakın ve uzak çevre yolları tamamlanmasaydı, batçıklar ve  köprülü kavşaklar yapılmasaydı eğer, Bursa trafiğinin şu anki durumunu düşünebiliyor musunuz? Trafik düzenlemesi adına o da Doğruyol zamanında merhum Teoman Özalp’in yaptığı Çatalfırın’daki mini viyadük ve İnönü Caddesi’ni eski Yalova yoluna bağlayan köprü haricinde yıllar yılı hemen hemen hiçbir şey yapılmadı Bursa’ya. Batı yakın çevreyolunu hizmete açan Erdem Saker’i de iyilikle anmamak olmaz tabii ki. Osmangazi, Nilüfer ve Yıldırım ilçe belediye başkanları çok iyi işler çıkardılar ama DSP’li Erdoğan Bilenser yönetimindeki Büyükşehir Belediyesi’nin ferformansı tam bir hayal kırıklığı ve fiyaskoydu. Peki şimdi biz dünyaya sol pencereden bakıyoruz diye sürekli güya solcu ama beceriksiz, solcu ama hırsız, solcu ama arsız insanları mı destekleyeceğiz? Onların yaptıklarını ya da yapamadıklarını görmezden gelip, sırf siyasi rakipler diye çalışkan ve başarılı AKP’li belediye başkanlarını mı yereceğiz sürekli?!. Ben pek çok konuda haklarını teslim ediyor ve özellikle son çalışmalarından biri olan Hüdavendigar Kent Parkı için Recep Altepe’yi bir kez daha kutluyorum.  

Diğer Haberler