“Facebook’ta bir fotoğraf…
Bursa’nın merkezinde, hemen Ulucami’nin yanıbaşındaki Orhangazi Parkı’nda çekilmiş.
Yıldırım Bayezid’in, İstanbul’daki bazı eserlere gelir temin etmesi için vakıf malı olarak yaptırdığı Kozahan’ın 500 yılı çoktan devirmiş duvarları, az sonra içeriğini anlatacağım fotoğrafla belgelenen o ana şahitlik yapmakta hemen arka taraftan.
Önde, arkadaki “çok sayıda erkeğin” bir ucundan tuttuğu bir pankart var.
Aralarındaysa hiç kadın yok!
Şöyle yazıyor üzerinde:
“Başörtüsü özgürlüktür.”
Buraya kadar tamam.
Manzaraya “bir başörtüsü eylemidir” der, gelip geçersiniz.
Ancak asıl espriyi fotoğrafın üzerine şu ifadeyi yazıp, Facebook’ta da paylaşan o muzır kişi yapmış:
“Bu kadar özgürlükçü kadın hiç bir arada görülmemişti!..”
Başkalarının mağduriyeti üzerinden siyaset yapıp da bu durumu kendileri lehine menfaate çevirmeye çalışanlardan oldum olası hiç haz etmem.
Diğer taraftan aynı dünya görüşünü paylaşmasak bile “haklarını elde edebilmek için” her türlü mücadeleyi samimiyet ve gayretle sürdüren insanlara karşı da içimde büyük bir muhabbet beslerim.
Bursa’da, Adalet ve Kalkınma Partisi’nden aday olan biri var ki, bırakın kentimizi, tüm ülke çapında “o misyondan gelip de milletvekiliğini en çok hak etmiş sadece tek bir isim söyleyin” diye soracak olsalar, yanıtım bin kere kesinlikle “Recep Acar” şeklinde olur.
Kendisinin sıra dışı ve tamamı büyük bir mücadele içinde geçen hayat hikâyesinden kısa bir kesit sunayım da ne demek istediğimi daha iyi anlayın bu gün.
Bursa’nın, Yenişehir İlçesi’nin Menteşe Köyü’nde yoksul ama muhafazakâr bir ailenin çocuğu olarak gözlerini açıyor dünyaya Recep Acar; ailesi aynı zamanda kaderini belirliyor.
İlkokulu kendi köyünde bitirdikten sonra Konya’ya, imam hatip okuluna gönderiliyor.
Gelin görün ki o yıllarda üniversite okumak isteyen imam hatip lisesi mezunlarının yolları sımsıkı kapalıdır.
Üniversite sınavına girip tahsil hayatına devam etmek isteyen gençlerin ayrıca üzerine bir de devlet lisesi bitirmeleri gerekmektedir.
Fark derslerini verip, ikinci bir lise diploması daha almak isteyen Recep Acar Bursa Erkek Lisesi’ne müracaat eder.
Başvurusunu alan müdür yardımcısı kendisine der ki, “hiç öyle hayal filan kurma, buradan diplomanı dört seneden önce asla alamazsın.”
Oysa karşısındaki gencin ne kadar zeki, çalışkan ve hırslı olduğunu hesaba katamamıştır o kişi.
Bırakın sene geçirmeyi, girdiği ilk sınavlarda tüm fark derslerini başarıyla geçen Recep Acar, böylece aynı zamanda okul tarihine de geçmiş olur.
Ardından girdiği üniversite sınavıyla Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ni kazanır.
İki sene okuduktan sonra iktisat ve işletme bitirmenin kendisine yetmeyeceğini anlar ve üniversite imtihanlarına tekrar girerek bu kez de İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazanır.
Ailesinden kendisine gelen tek kuruş para yoktur.
Okurken aynı zamanda çalışmak zorundadır.
İstanbul Hukuk Fakültesi’ne devam ettiği süre içerisinde aynı zamanda Bursa-Gürsu Kurtuluş Cami imamlığı, Bursa merkez Alacahırka Paşa Cami imamlığı, İstanbul Fatih Bıçakçı Alaaddin Paşa Cami imamlığı görevlerini yürütür.
İmam hatip okulu mezunu bir hukuk fakültesi öğrencisinin, kendisinin tahsil görmesini engelleyen sisteme ve hayata karşı aynı zamanda cami imamlıkları da yaparak okumaya çalışması, bu uğurda büyük bir mücadeleye girişmesi ne kadar hoş ve saygıyla karşılanacak bir durum, sizce de öyle değil mi?
Öyle sadece Cuma namazı çıkışı Bursa’nın Orhangazi Parkı’nda pankart açarak ucuz yoldan yapılmaz bu işler!
Yaşamak, yaşamış olmak gerek!
Ama durun!
Recep Acar’ın hayatındaki sıra dışı kareler henüz bitmedi.
Bir yandan imamlık yaparak hukuk fakültesini bitirdikten sonra bu kez “hakim” olur Recep Acar; Manisa-Alaşehir İlçesi Hakimliği, Kars-Hanak İlçesi Hakimliği, Ordu-Kumru İlçesi Hakimliği ve Urfa-Siverek İlçesi Hakimliği görevlerinde bulunur.
Dürüstlüğü bir erdem değil, her insanda zaten mutlaka bulunması gereken bir özellik olarak algılar yaşamı boyunca.
İçinde vicdanıyla birlikte besleyip büyüttüğü büyük bir Allah korkusu vardır fakat, iyi şeyleri korktuğu için değil, sevgiyle yapar ömrü boyunca.
Hak yemez, haksızlık yapmaz.
2000’li yılların başından itibaren cemaatçi hâkim ve savcıların bu milletin evlatlarına karşı kurdukları kumpasları, sahte delillerle yaratılan suç dosyalarını izledikçe dehşete kapılır, utanır o insanlardan.
Ve pek çok milli görüşçünün koşa koşa gitmelerine rağmen, yaşamının hiçbir kesitinde Fethullah Gülen’e ve cemaatine bir santim bile yaklaşmaz, her türlü dolaylı davete karşın temas dahi etmez onlarla.
1990 yılından sonra artık hâkimliği bırakarak serbest avukat olarak çalışmayı seçer Recep Acar.
Yaşamının 10 yılı imamlık, 10 yılı hâkimlik ve 25 yılı da avukatlık yaparak geçer.
Avukatlığı sırasında yine kimilerinin aksine devlet kuruluşları ya da belediyelerden bir tek vekâlet dahi almaz.
İstemeden de olsa harama ilişmekten, hak yemekten korkar çünkü.
Bireysel mücadele ve gelişim dolu geçmişine siyaset de sığdırmıştır Recep Acar.
Milli görüşçüdür.
Refah Partisi Yıldırım İlçe Yönetim Kurulu üyeliği ve Seçim İşleri Başkanlığı’nı yürütür bir dönem.
Merhum Necmettin Erbakan onu 1991 seçimlerinde Bursa’dan kontenjan adayı olarak gösterir.
1995 yılında da yine listededir ancak seçilemez.
Bu kez de Bursa İl seçim işleri başkanlığı görevini üstlenir.
Refah’ın devamı olan Saadet Partisi Bursa’da belediye meclis aday listesini bile seçim kuruluna zamanında teslim edemeyecek kadar aciz bir hale düşünce bu durumu içine sindiremez ve partisinden ayrılarak siyaseti tümden bırakır.
Ola ki birileri, “Bak bak! Menfaati için gitti” der diye arından dolayı Adalet ve Kalkınma Partisi’ne de geçmez uzunca bir süre.
Nice sonra Recep Acar’ın ne kadar kıymetli ve mutlaka kazanılması gereken bir insan olduğunu iyi bilen dönemin Bursa İl Başkanı Sedat Yalçın ve dönemin teşkilattan sorumlu İl başkan yardımcısı İsmail Hakkı Edebali’nin ısrarlı davetleri sonucu bu partiye katılır.
Sedat Yalçın ilk kongrede disiplin kuruluna yazarak onurlandırır onu.
Ardından da “parti eğitimcisi” olarak görev alır.
Bursa’nın her köşesinde çok sevilen, sayılan, tanınan ve itibar edilen mücadeleci ve bir o kadar da mütevazı bir insandır Recep Acar.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nde Bursa’dan milletvekili aday adayı olan 235 kişiyi bırakın bir tarafa, tümünün ötesinde ayrı bir kefeye konulup, ayrı bir ölçüyle tartılması gereken kıymet ve ağırlıkta bir şahsiyettir Recep Acar.”
…………………..
Yukarıdaki yazıyı bundan tam 2 yıl önce yine bir Mart ayında kaleme almışım.
Recep abiyi tanımama sağ olsun Yeni Marmara Gazetesi Yönetim Kurulu Başkanı, damarına basıldığı vakit bazen huysuz, aksi bir ihtiyar haline dönüşebilen Orhan Efe vesile olmuştu!
O gün bu gündür Recep Acar’la ahbap olduk.
Buluşmalarımıza bazen Paçacı Hüsnü vesile oluyor, oradan çıkınca Yıldırım Belediye Başkanı İsmail Hakkı Edebali’nin yanına kahvesini içmeye gidiyoruz mesela, bazen de Bursa’nın meşhur köftecilerinden birinde alıyoruz soluğu.
Geçen Hafta Zafer Plaza’nın otopark çıkışının hemen sağındaki sokakta bulunan Ömür cız bız köftenin o tadından yenmeyen nefis ürünlerinin lezzetine vardıktan sonra kahvelerimizi içmek için Antikacı Fatma hanımın dükkanında aldık soluğu.
Derken, tesadüf o ya, validemin de yolu düştü oraya.
Eski Bursa’yı “Tezveren Sultan” türbesinden gezmeye başlayacağımızı işiten annem bırakmadı peşimizi; “ben evde az önce Bursa evliyalarının hepsine dua okumuştum, demek ki beni de çağırıyorlar” diye tutturdu!
Üçümüz son derece keyifli bir gezi ve tadına doyulmayan bir sohbet yaptık o gün.
Anlatırım onları da…
Siz de gidin.